Cenevre'deki Amaç Dayatmaktı

Mart 2016, Vuslat

Birçok Yönüyle Suriye Gerçeği

Bu ayın yani Mart 2016'nın 15'inde Baas zulmüne karşı başlatılan halk ayaklanması beş yılını dolduracak. Beşinci yıl dönümüne yaklaşırken artık Suriye sınırlarını çok aşarak adeta bir dünya savaşına dönüştüğünü söyleyebiliriz. Fakat öncekilerde olduğu gibi dünyanın büyük güçleri karşı karşıya gelmiş savaşıyor değiller. Dünyanın tüm emperyalist güçleri bir ittifak oluşturmuş, zulümden, dikta rejiminden kurtulmak isteyen bir halkın özgürlüğü için mücadele eden direnişçilere karşı savaşıyorlar. Tüm dünyada da gündemi bu savaş oluşturuyor ve herkes nasıl bir geleceğe neden olacağı konusunda telaşlı.

Biz de bu ayki yazımızda Suriye'deki gelişmeleri ve gelinen durumu ele almak istedik. Fakat böyle bir savaşı bütün yönleriyle sadece bir yazıda ele almak mümkün değil. O yüzden küresel emperyalizmin, hak ve özgürlük isteyen halkı sindirmek ve dikta rejiminin kazıklarını yeniden çakmak amacıyla zulüm cephesinde kurduğu ittifak, oynadığı oyunlar ve sergilediği vahşet hakkındaki değerlendirmelerimizi Ribat'ın Mart sayısı için yazdığımız yazımızda vermeye çalıştık. Bu yazımızda da "siyasi çözüm" oyunuyla Cenevre'de oynanan oyunlar hakkındaki tespitlerimizi sunmaya çalışacağız. Ribat'ta yayınlanan yazımızı kişisel web sitemiz olan www.vahdet.info.tr adresinden de okumanız mümkündür.

Cenevre Görüşmeleri Sadece Bir Oyalama mıydı?

Suriye'yle ilgili masa başı görüşmeleri ilk kez yapılmıyordu. Bundan önce de farklı çerçevelerde ve farklı şehirlerde "siyasi çözüm" amaçlı olduğu söylenen uluslararası toplantılar ve görüşmeler yapıldı. Fakat bir yandan bu tür görüşmeler yapılırken bir yandan da saldırıların bütün şiddetiyle sürmesi ve görüşmelerden çözüm yönünde hiçbir sonuç çıkarılmaması, toplantıların sadece bir oyalama taktiğinden ibaret olduğu kanaatinin oluşmasına neden oluyor.

Ocak 2016 sonunda Cenevre'de başlatılan görüşmeler de, bu tür uluslararası toplantıların bir merkezi haline gelen bu şehirde Suriye'yle ilgili "siyasi çözüm" görüşmeleri silsilesinin üçüncüsüydü. Birincisi 30 Haziran 2012'de, anlaşma için bazı ilkeler ortaya koyan "Cenevre Bildirisi" yayınlanarak tamamlanmıştı. İkincisi 22 Ocak 2014 tarihinde başladı ve on gün sürdü.

Fakat birinci ve ikinci görüşmeler daha çok Suriye'de gidişata yön vermeye çalışan küresel güçlerin kendi aralarında görüşüp çözüm formülü üretme çabaları ortaya koyması görünümü arz ediyordu. Ancak gelişmeler bu şekilde çözüm formülü dikte etme uygulamasıyla, cephede karşı karşıya gelen taraflar arasında bir ittifak sağlanmadan meselenin sonlandırılmasının, siyasi bir çözüm sağlanmasının mümkün olamayacağını ortaya koydu. O yüzden Üçüncü Cenevre Görüşmeleri'nde Suriye'de dikta rejiminin son bulması için mücadele eden ve "muhalefet" olarak tanımlanan direniş gruplarının da etkin bir şekilde temsil edilmesi istendi.

Mesele Artık Suriye Sınırlarını İyice Aştı

Gerçekte 3. Cenevre toplantısının tamamen oyalama amaçlı olduğu söylenemez. Çünkü savaş her ne kadar Suriye sınırları içinde sürüyorsa da sorun Suriye sınırlarını artık çok aşmış ve Kanada'ya varıncaya kadar bütün Batı ülkelerini de etkiler hâle gelmiştir. Evlerinden, yurtlarından çıkarılan insanların kendilerine bir sığınak, barınak arama çabaları Avrupa ülkelerinin insana, insan haklarına ve insanî değerlere saygıdan ne anladığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu sorunun daha da büyümesinin kendilerini daha da zor durumda bırakacağını biliyorlar. O yüzden bir sonuç bulunmasını onlar da arzuluyorlar. Fakat bu sonucun Suriye halkının istediği gibi değil de yine kendilerinin çizdikleri formüle göre olmasını istiyorlar. Bundan önceki toplantılarda kendi aralarında görüşüp bir çerçeve çizdikten sonra dikteyle yaptırmak istediler ama olmadı.

Üçüncü Cenevre Görüşmelerine Bütün Taraflar Çağrıldı

Üçüncü Cenevre Görüşmeleri'nde cephede çarpışan tarafları masaya oturtmak ve bir anlaşmaya varılmasını sağlamak istediler. Fakat niyetleri, herkesin rahatça talebini ortaya koyacağı eşit şartlar sağlanması değil bir zorlama ortamı oluşturmaktı. Bu zorlamada dikta rejimi tarafının baskın güç olacağı muhalefetin ise dayatmalara maruz kalacağı şartları hâkim kılmak istedikleri açıktı.

Direniş grupları 8 Aralık 2015 tarihinde Suudi Arabistan'ın öncülüğünde bu ülkenin başkenti Riyad'da toplanarak uluslararası görüşmelere tüm gruplar adına katılacak Yüksek Müzakere Komitesi adlı bir komite oluşturmuştu. Bu komite Cenevre'de düzenlenmesi planlanan görüşmelere katılmaktan yanaydı. Fakat Rusya ve İran'ın gönderdiği işgal güçleri tarafından desteklenen rejim güçlerinin insanlık dışı saldırılarının, aç bırakma amaçlı kuşatmalarının, insanî yardımları engelleme uygulamalarının ve sivillerin siyasi amaçlarla esaretlerinin devam ettiği ortamda "siyasi çözüm" görüşmeleri yapılamayacağını düşündüğünden önce bunların son bulmasını talep etti.

Toplantıları organize etmekle görevlendirilen BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, başlangıçta bu konuların kendilerini aşacağını ve bu isteklerin yerine getirilmesi için herhangi bir şey yapma imkânları olmadığını iddia etti. Muhalefet tarafı bu şartlar yerine getirilmediği takdirde kendilerinin katılmayacaklarını bildirince 25 Ocak Pazartesi günü başlatılması planlanan görüşmelerin başlaması 29 Ocak Cuma'ya ertelendi. Çünkü muhalefetin aktif olarak temsil edilmemesi durumunda bir anlaşma sağlanamayacağı, sadece öncekiler gibi taraflara dikte edilecek bir bildiri çıkarılmasının mümkün olabileceği biliniyordu.

De Mistura daha sonra karşı taraftan saldırıları durdurma ve kuşatmaları kaldırma konusunda söz aldıklarını söyleyerek görüşmeleri başlattı.

Bir Tarafta Görüşme Diğer Tarafta Vahşet

Söz alındığının söylenmesine rağmen uygulamada hiçbir ilerleme gerçekleşmedi. Bir tarafta masa başı görüşmelerin başlatılmasına rağmen diğer tarafta insanları aç bırakma amaçlı kuşatmalar, sivil hedeflere yönelik ve büyük katliamlara neden olan saldırılar, insanî yardımların ulaşmasının engellenmesi amacıyla yardım konvoylarının vurulması ve bütün vahşet uygulamaları hız kesmeden devam ediyordu. Bunun üzerine muhalefet tarafı görüşmelerden çekildiğini açıkladı.

Muhalefetin İstediği Katillerin Enselerinden İnmesiydi

Muhalefet tarafının gerçekleştirilmesini istediği üç şart vardı: Birincisi: Kuşatmaların kaldırılması ve insanî yardımların ulaştırılmasının engellenmemesi; İkincisi: Sivil hedeflere yönelik saldırılara son verilmesi; Üçüncüsü: Sivil yerleşim merkezlerine yönelik baskınlarda kaçırılan siyasi esirlerin serbest bırakılması.

Muhalefet tarafının görüşmelerin başlatılması öncesinde bazı şartların yerine getirilmesini istemekteki amacı öncelikle işgalcilerin ve onların himaye ettiği rejimin enselerinden inmesini sağlamaktı. Çünkü onlara bağlı güçlerin saldırıları ve kuşatmalarının devam ettiği ortamda masa başı görüşmeleri yapılmasının bir pazarlık değil kafalarına silah dayatılarak bir şeyleri kabule zorlanmaları anlamına geleceğini biliyorlardı.

Dolayısıyla istenenler gerçekte birer ön şart değil, baskıcı ve dayatmacı tutuma imkân verecek şartların ortadan kaldırılarak kısmen de olsa pazarlık şartlarının oluşturulması talebiydi. Fakat Baas diktasının sağlama alınmasını isteyen taraf, muhalif tarafa baskı ve dayatma yapılmasına imkân verecek ortamın devamında ısrarlı olduğu için sözlerini yerine getirmiyordu.

Baas Diktası Bütün Lobileriyle Temsil Ediliyor

ABD Başkanı Obama, 30 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen Viyana toplantısına İran'ın da katılması için büyük çaba harcadı. Gerçekte İran olaylarda sorunun tarafı değildir. Baas zulmünün geleceğini sağlama almak amacıyla gayri meşru bir şekilde dışarıdan müdahale etmiştir. Uluslararası toplantıda onun masaya oturması da Baas'ın bileğini güçlendirmesi anlamına gelir.

İran'ın Viyana toplantısına katılmasının sağlanması daha sonra ona Baas'ın hamisi ve velisi olarak sürekli katılma imkânı da sundu. Böylece Üçüncü Cenevre Görüşmeleri'nde bilfiil yer alma imkânı elde etmiş oldu.

Küresel emperyalizmin doğu kanadı olarak katılan Rusya zaten Baas diktasını kurtarmak için hava gücüyle müdahalede bulundu ve Suriye topraklarında işgal gücüyle savaşıyor. Emperyalizmin batı kanadının başını çeken ABD ise ara sıra göstermelik tepki açıklamaları yapsa da Baas zulmüne perde arkasından sürekli destek veriyor. Görüşmeleri organize eden BM de aracılık yapıyor görünse de rejim hesabına tuzaklar kuruyor. Dolayısıyla görüşmelerde dikta rejimi bütün destekçi lobileriyle temsil ediliyordu. Muhalefet tarafına destek veren ise sadece Türkiye vardı.

BM'nin Sözünde Durmaması ve De Mistura Kurnazlığı

Rusya'nın işgalci hava gücünün sivil hedeflere yönelik saldırılarından cesaret alarak karada yıldırma saldırılarını ve özellikle "aç bırakma" operasyonlarını artıran dikta rejimi Cenevre'deki görüşmelerde de sırtını sağlam duvara dayadığını görünce muhalefet tarafının taleplerini görüşmeye yanaşmak yerine dayatma politikasını sürdürmeyi tercih etti. Dolayısıyla muhalefet tarafının çekilmesi sonrası BM Özel Temsilcisi De Mistura'nın sivil hedeflere saldırıların durdurulacağına dair yeniden söz aldığını açıklamasına binaen görüşmelerin yeniden ve dolaylı olarak başlatılmasına rağmen yine bir ilerleme olmadı. Çünkü taahhütler yerine getirilmiyor, her şey lafta kalıyordu. Bunun da sebebi belliydi: Dayatma yönteminde ısrarlılık. Çünkü işgal güçleri ülke içinde kuşatmaya alırken küresel emperyalizm de görüşme masasında kuşatmaya almak, zulüm rejimini istemeyen halkın taleplerini dile getirenleri kendilerinden istenenleri kabule zorlamaktı.

Bunun üzerine, Yüksek Müzakere Komitesi bir tarafta sivil hedeflere yönelik saldırılar, katliamlar ve insanî yardımların engellendiği kuşatmalar sürerken diğer tarafta masa başı görüşmeler yapılmasından bir sonuç elde edilmesinin mümkün olamayacağını dile getirerek çekilme kararı aldı. Ancak bu çekilme "siyasi çözüm" kapısının tamamen kapatılması değil dayatma uygulamasına itiraz anlamına geliyordu.

Fakat BM Özel Temsilcisi De Mistura'nın zulüm güçlerini temize çıkarmak ve dünya kamuoyunu yanıltmak amacıyla burada da kurnazlık ve sahtekârlık yaptığını gördük. Açıklamalarında polemikler yaparak kendisinin BM adına verdiği sözleri yerine getirmediğini veya getiremediğini hiç gündeme getirmeksizin görüşmelerin muhalefetin tutumu yüzünden tıkandığını iddia etti.

De Mistura açıklamalarında aynı zamanda bu görüşmelerin tarihi bir fırsat olduğunu ifade ederek bu fırsatın kaçırılması durumunda çözüm ümidinin kaybolacağını söyledi. Yani tıkanmanın gerçek sebebini gözlerden uzak tutabilmek için gelişmeleri çarpıtıyordu.

Oysa yapılmak istenen haksızlığa uğratılan tarafı haklarından vazgeçmeye razı etmek, böylece yapılan haksızlığı meşrulaştırmaktı. Bunun için hazırladıkları formülü de çözüm formülü olarak sunma fırsatı elde etmek istiyorlardı ve bunu tarihî fırsat olarak lanse etmeye çalışıyorlardı. Bu konudaki zorbalıklarına itiraz edilmesini ise tarihi fırsatın kaçırılması olarak kamuoyuna lanse ettiler.

Haziran 2012 Bildirisi ve İran ve Rusya'nın Esed Üzerinde Israrları

Aslında sivil hedeflere saldırılar ve kuşatmalar sonlandırılmış ve nispeten pazarlık ortamı oluşmuş olsaydı siyasi çözümde önemli ilerleme kaydedilmesi mümkün görünüyordu. Çünkü muhalefet tarafı Haziran 2012 Cenevre Bildirisi'ni esas alan ve BM Güvenlik Konseyi'nin oy birliğiyle kabul ettiği 2254 sayılı kararı uygulamaya koyan bir anlaşmanın kabulünden yana olduğunu ortaya koydu. Yani BM'nin çizdiği çerçeveye göre bir anlaşmayı kabul etmeye hazır olduğunu gösterdi.

Fakat Beşşar Esed'in aradan çekilmesini istiyordu. Çünkü Esed sultasının devam ettiği ortamda Suriye halkı açısından değişen bir şey olmayacaktı ve bu halkın iradesini serbestçe ortaya koyabileceği bir ortamın oluşması da mümkün değildi.

Ancak görüşmelerde rejim tarafını destekleyen ve Suriye'de işgalci konumunda olan İran ile Rusya, Esed'i bir kırmızı çizgi olarak lanse edip geçiş sürecinde onun siyasi iktidarının devamında ısrar etti.

Aslında Suriye'deki iki işgalci gücün Esed üzerinde ısrarcı olmalarının sebebi ona olan muhabbetleri değil onun üzerinden bu ülkedeki hesaplarını sağlama almak istemeleridir. Bunu ya ona geçiş sürecinde süre tanınmasını sağlayarak ya da onun gitmesine razı olma karşılığında garantiye alarak gerçekleştirmek istiyorlar. Cenevre'deki görüşmelerin yürütülmesi için taahhüt ettiklerini yerine getirmemeleri de bu yüzdendi. Böylece muhalefet tarafına dayatma yapma şartlarının devam edeceğini düşünüyorlardı.

Küresel Emperyalizm Hakim Rejimi Sağlama Almaya Çalışıyor

Küresel emperyalizmin Batı kanadı yani ABD, Avrupa Birliği ve onların himayesi altındaki siyonist işgal rejimi de Suriye'de mevcut rejimin kazıklarının yeniden sağlamlaştırılmasını istiyor. Bunu bir yandan silahın gücüyle bir yandan da masa başında dayatma yaparak gerçekleştirmek istiyorlar. Çünkü Suriye'de diktanın sonlandırılıp halkın özgür iradesini kullanmasına fırsat verilmesi durumunda tercihinin İslâm olacağını biliyorlar. Dolayısıyla halkın kazanımlarını bir darbeyle veya "demokrasi" kılıfına geçirdikleri taktiklerle geri almak zorunda kalmamak için eşeklerini sağlam kazığa bağlamak, halkı da bu rejimin sultası altında bazı şeylerle oyalamak ve bunu dünya kamuoyuna "çözüm" olarak lanse etmek istiyorlar.

Fakat direnişi yok sayan, onun razı olmayacağı bir formülün çözüm getirmeyeceğini, dünyaya da çözüm formülü olarak sunulamayacağını biliyorlar. O yüzden Üçüncü Cenevre Görüşmeleri'nden istedikleri sonucu elde edemeyince, Suriye'nin Şam'dan sonra en büyük şehri olan Halep'i kuşatmaya almaları ve burada da Madaya'dakine benzer korkunç manzaralar oluşturma imkânı elde etmeleri için işgal güçlerinin önlerini açtılar. İşgalcilerin Halep'te bu derece cüretkâr olabilmelerinin asıl sebebi budur.

Ancak Suriye'nin tüm İslâm âlemi için büyük önem taşıdığını, bu ülkede direnişin kaybetmesi durumunda tüm İslâm âleminin kaybetmiş olacağını unutmamak gerekir.

İrtibatlı Yazılar:

  • Cenevre'de üçüncü aşama
  • Takiyye ateşkesiyle kurulan komplo
  • Müttefiklerin ateşkesi
  • Bölgesel ve küresel vahşetin ortak savaşı
  • Şeytanın Ordusunun "Aç Bırakma" Silahı
  • Vahşetin Madaya'ya yansıması
  • Suriye direnişinin Riyad toplantısı
  • Suriye'de Bombalar Viyana'da Ninniler
  • Suriye'de insanî hizmetlere karşı savaş
  • Rusya'nın Baas'ı Kurtarma Çıkartması
  • Viyana'da "siyasi çözüm" toplantısı
  • Direnişe dört cihetten kıskaç
  • Suriye boşaltılıyor mu?
  • Şeytanın ordusu Suriye'de
  • Suriye'de ortak oyun
  • Yürekleri yakan fotoğraf