29 Ekim 2001 Pazartesi
Aksa İntifadası'nın Filistinliler açısından büyük fedakarlıklar gerektirdiği bir gerçektir. Ama bu mücadelede İsrail de büyük kayıplar vermiştir. Filistin halkının direnişini kıracağı ve kimliğinin de yürütülecek psikolojik savaşta etkili olacağı beklentisiyle İsrail işgal devletinin başına getirilen Ariel Şaron'un sergilediği zulüm ve vahşet kendi ayaklarına dolanıyor. Şaron'un zulüm ve vahşeti Filistin halkının bağımsızlık ve vatanlarını işgalden kurtarma konusundaki kararlılığını kıramadığı gibi işgal devletini hayli sıkıntıya sokan Aksa İntifadası'nı da bastıramadı. |
el-Halil'deki yahudi yerleşim merkezlerinin güvenlik sorumlusunun 14 Haziran 2001 tarihinde öldürülmesinden sonraki görüntüler. İsrail toplumu Ariel Şaron'un "güven krizi" sorununu çözeceğine inanmıyor. Bu yüzden Şaron'un vahşi saldırıları artık kendi halkına güven vermek için yeterli olmuyor. |
Neharya'daki eylemde öldürülen askerlerden birinin cesedi. Filistin halkının direniş konusundaki ısrarı ve bu direnişe öncülük eden oluşumların siyonistlerin vahşi saldırılarına cevap amacıyla gerçekleştirdikleri eylemlerin İsrail işgal devleti üzerindeki en önemli etkisi güven kaybı ile kendini gösterdi. |
Güven kaybının askerler üzerinde de son derece olumsuz tesirleri olmaktadır. 1800 kadar işgalci askerde depresyon derecesinde psikolojik sorunlar tespit edildiği bizzat İsrail kaynaklarında dile getirildi. |
"Beyrut kasabı" unvanı taşıması ve sürekli saldırgan tavırlarıyla öne çıkması sebebiyle Filistin halkının direnişini kıracağı ve kimliğinin de yürütülecek psikolojik savaşta etkili olacağı beklentisiyle İsrail işgal devletinin başına getirilen Ariel Şaron'un sergilediği zulüm ve vahşet kendi ayaklarına dolanıyor. Şaron'un zulüm ve vahşeti Filistin halkının bağımsızlık ve vatanlarını işgalden kurtarma konusundaki kararlılığını kıramadığı gibi işgal devletini hayli sıkıntıya sokan Aksa İntifadası'nı da bastıramadı. Bilakis onun zulüm uygulamaları ve insanlık dışı saldırıları kendi ayaklarına dolanmakta ve daha çok sıkıntıya girmesine sebep olmaktadır.
Şaron, Filistin halkının direnişini bastırmak amacıyla bu direnişin öncülerini tasfiye amaçlı "nokta operasyonları" adını verdiği birtakım vahşi saldırılar gerçekleştirdi. ABD'nin verdiği Apaçi saldırı helikopterlerinin kullanıldığı bu saldırılarda Filistin direnişine öncülük eden bazı önemli şahsiyetler şehit edildi. Ancak bu cinayetlerin her birine karşılık İsrail'e oldukça ağır darbeler indiren intikam eylemleri gerçekleştirildi. Son olarak da Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin lideri Ebu Ali Mustafa'nın öldürülmesine karşılık aynı örgütün elemanları tarafından işgal devletinin Turizm bakanı öldürüldü. Ebu Ali Mustafa'nın öldürülmesine karşılık daha önce de muhtelif intikam eylemleri gerçekleştirilmişti.
Filistin halkının direniş konusundaki ısrarı ve bu direnişe öncülük eden oluşumların siyonistlerin vahşi saldırılarına cevap amacıyla gerçekleştirdikleri eylemlerin İsrail işgal devleti üzerindeki en önemli etkisi güven kaybı ile kendini gösterdi. Son olarak saldırganlık konusunda Şaron'dan daha katı ve terörist ruhlu biri olarak tanınan, Şaron'un hükümetinin militan bakanları arasında yer alan, sürekli tehdit ve vahşet dolu açıklamalarıyla öne çıkan Turizm bakanının öldürülmesi işgal devletinin uhdesine aldığı fertlerin güvenliğini sağlamaktan bile aciz kaldığı gerçeğinin daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu durum ister istemez, büyük çabalar sarf edilerek dünyanın değişik yörelerinden göç ettirilip Filistin topraklarına yerleştirilen yahudilerdeki güven krizinin artmasına yol açtı.
Bu güven kaybının, İsrail işgal devleti açısından büyük önem arz eden ve varlığının zorunlu şartı olan göçmen yahudi kitle üzerindeki psikolojik tesiri hakkında yapılan bir araştırmaya göre, "İsrail toplumu" olarak nitelendirilen göçmen yahudilerin % 95'i kendilerini kişisel güvenlik açısından kötü durumda görüyor. Yine aynı araştırmaya göre söz konusu göçmenlerin % 50'si sürekli ölüm korkusu ile karşı karşıya ve gelecekleri hakkında karamsar durumda. Bu bilgiler bizzat bir İsrail kuruluşunun yaptığı anket ve araştırmadan çıkan sonuçlar. Anket ve araştırmanın sonuçları da İsrail'in İbranice yayın yapan Radyo II adlı radyo istasyonu vasıtasıyla 30 Ağustos 2001 Perşembe sabahı bir programda yayınlandı. Yapılan ankete göre İsrail'de sol partilere oy verenlerin % 60'ı önümüzdeki yıllarda "barış"ın sağlanmasını beklemiyorlar. "İsrail toplumu"nu oluşturanların üçte biri gelecek hakkında ümitsiz. Yine aynı toplumun fertlerinin % 72'si psikolojik yönden kendilerini rahat hissetmediklerini söylüyor. % 85'i de ekonomik durumlarının kötüye gittiğini düşünüyor. (Aksa İntifadası döneminde İsrail işgal devletinin ekonomisinin sürekli kötüye gittiği bizzat İsrail Merkez Bankası'nın verileriyle ortaya konulmuştur.)
Söz konusu sonuçlar Ağustos 2001'de yani bundan iki ay önce yapılan anketten çıkan sonuçlar. O tarihten sonra İsrail işgal devletini daha da sarsan eylemler gerçekleştirildi. Bu dönemde İsrail işgal devleti her ne kadar Filistin halkına karşı vahşetini şiddetlendirmeye çalıştıysa da Filistin halkının direnişini kıramadı.
Güven kaybının askerler üzerinde de son derece olumsuz tesirleri olmaktadır. 1800 kadar işgalci askerde depresyon derecesinde psikolojik sorunlar tespit edildiği bizzat İsrail kaynaklarında dile getirildi. Bundan önce askerler arasında firar sayısının artması sebebiyle işgal devleti firar olaylarının önüne geçmek amacıyla bazı ek tedbirler alma ihtiyacı duymuştu. İsrail işgal devleti eylemlerin askerler üzerindeki olumsuz tesirlerini azaltmak amacıyla Filistinli direnişçilerin askeri hedeflere yönelik eylemlerinin sonuçlarını hep gizli tutmaya çalışıyor. Ancak yine de askerlerdeki moral kaybının ve psikolojik sorunların artmasının önüne geçemiyor. İsrail askerlerindeki moral durumun Güney Lübnan'da tutulan işgal kuvvetlerinin durumuna benzemeye başladığı dikkatten kaçmıyor. Bu ise işgal devletini bayağı endişelendiriyor. Çünkü işgal devletinin Güney Lübnan'daki işgal güçlerini çekmesinin birinci sebebi askerlerindeki moral kaybı ve psikolojik sorunlardı.
Güven kaybı bizzat Şaron hükümetinin fertlerini de bayağı etkilemiş durumda. Turizm bakanı Zwi'nin öldürülmesinden sonra Şaron hükümetindeki diğer bazı bakanlar kendilerinin de hayatları konusunda endişeli olduklarını dile getirme ihtiyacı duydular. Şaron'un Bakanlar Kurulu üyelerinden Şolomo Benziri bu konudaki endişesini dile getirdikten sonra İsrail güvenlik güçlerinin Turizm bakanı Zwi'nin güvenliğini sağlamaktan niçin aciz kaldığının iyice araştırılması gerektiğini söyledi.
İsrail toplumu Ariel Şaron'un "güven krizi" sorununu çözeceğine inanmıyor. Bu yüzden Şaron'un vahşi saldırıları artık kendi halkına güven vermek için yeterli olmuyor. "İsrail toplumu" olarak nitelendirilen göçmen yahudiler arasında yapılan son ankete göre bu yahudilerin % 75'i Şaron'un güven problemini çözeceğine inanmıyor. Bu konudaki ümitsizlik ve karamsarlık ise bir yandan askerlerdeki direnç gücünü kırarken ve moral yıpranmanın artmasına sebep olurken, bir yandan da yahudi göçmenler arasında tersine göçe sebep oluyor. Tersine göç ise İsrail işgal devletinin geleceği açısından hayati önem arz eden yahudi insan potansiyelinin azalması anlamına geliyor. Şaron, başbakanlığa aday olduğu sırada en az bir milyon yeni yahudiyi Filistin topraklarına yerleştirme vaadinde bulunmuştu. Şimdiye kadar bir tek yeni yahudiyi göç ettirme başarısını gösteremediği gibi binlercesinin geriye dönmelerini de engelleyemedi. Bu durum ise işgal devleti açısından kan kaybı anlamına gelmektedir. Bu kan kaybı ise işgal devletinin geleceği konusunda endişelere yol açmaktadır. İşte bu endişeden dolayı işgal devletinin geleceğinin kurtarılması amacıyla yeniden "barış" numaralarına dönülmesi çabası sarf edildiği dikkat çekmektedir. Bu amaçla "Filistin devleti" formülü yeniden tartışmaya açılmıştır. Siyonist işgalin "barış" imajı için kullanılan Perez'in kimliğinden yeniden istifade edilmesi için onun öne çıkarılmasına uğraşılmaktadır. Bütün bu numaraların ve oyunların ne anlama geldiğini ise inşallah bir başka yorum yazımızda dile getirmeye çalışacağız.