28 Ekim 2001 Pazar
Batı Kudüs'ün Yafa Caddesinde Eylemin gerçekleştirildiği Sbarro adlı pizza lokantası. Lokantanın sahibi olay esnasında dışarıdaydı. Haber alınca lüks arabasıyla koşup geldi. Manzarayı görünce bayılıp düştü ve biraz sonra kalp sektesinden o da paralarını ödemeden öbür dünyaya göçen müşterilerinin yanına gitti. |
Netanya'da istişhadi eylemin gerçekleştirildiği ticaret merkezinin içten görünüşü |
Bugün Filistin topraklarında, işgalci siyonistler sürekli vahşi saldırılar düzenliyorlar. Ama Filistin'deki direniş grupları da işgal devletinin bu saldırılarına sert cevaplar veriyor. |
Aksa İntifadası'nın Filistinliler açısından büyük fedakarlıklar gerektirdiği bir gerçektir. Ama bu mücadelede İsrail de büyük kayıplar vermiştir. |
el-Halil'deki yahudi yerleşim merkezlerinin güvenlik sorumlusunun 14 Haziran 2001 tarihinde öldürülmesinden sonraki bir görüntü |
İsrail işgal devletinin maruz kaldığı en önemli problem ise güvenlik ve istikrar problemidir. Şaron'un saldırgan politikasının yol açtığı güven kaybı İsrail işgal devletinin uzun süren çabalarla Filistin topraklarına yerleştirdiği yahudi göçmenlerin geri dönmelerine veya kendileri için güvenli ortam aramalarına dolayısıyla Filistin topraklarından göç etmelerine sebep olmaktadır. |
Siyonist işgal devleti, şimdiye kadar ayakta kalabilmek ve hakimiyeti altına aldığı alanları genişletebilmek için sürekli savaş ve saldırı metodunu tercih etmiştir. 1948, 1956 ve 1967 savaşlarından başarıyla çıkması ise bir yandan siyonistlerin kendi kendilerine moral depolama imkanı sağlamış, bir yandan da dünya kamuoyu nezdinde İsrail'in "yenilmez devlet" gibi görülmesine sebep olmuştur. Oysa belirtilen savaşların her üçünde de civardaki Arap ülkelerinin liderlerinin ihanetleri sayesinde siyonist işgal devleti o başarıları elde edebilmiştir. Biz burada söz konusu Arap ülkelerinin ihanetlerinin nasıl gerçekleştiği konusunun ayrıntılarına girmek istemiyoruz. Daha önce muhtelif yazılarımızda ve dosyalarımızda bu konuda bazı ayrıntılı bilgilere yer verdik.
Burada şunu vurgulamak istiyoruz ki, işgal devletinin savaşlardaki başarılarının sebebi karşısında samimiyetten uzak, uluslararası güç dengelerine göre kendilerine yön belirleyen dolayısıyla istendiğinde büyük tavizler vermekten çekinmeyen, kendi halklarından kopuk yönetimlerin yönlendirdiği ordular bulmasıydı. Ama davalarına samimiyetle bağlı direnişçileri karşısında bulduğu zaman sürekli zorlanmış, büyük kayıplar vermiştir. 10 bin kişilik ordusuyla, 400 kişilik gerilla gücü karşısında yenilgiyi kabul etmek ve işgal ettiği Kerame topraklarından çekilmek zorunda kaldığı 1968 Kerame Savaşı bunun en açık örneğidir. Bütün teknik üstünlüğüne, hava gücüne ve Güney Lübnan Ordusu adıyla kendisine tampon bir güç edinmesine rağmen Güney Lübnan'daki birkaç bin kişilik gerilla gücü karşısında yenilgiyi kabul ederek bütün pazarlıklardan vazgeçip çekilmeyi tercih etmesi bir başka örnektir. Ellerinde sapan taşlarından başka hiçbir silahları olmayan gençlerin sürdürdüğü birinci intifada karşısında ciddi şekilde zorlanması ve Arafat'ı imdadına çağırarak sözde "barış süreci"ni başlatma ihtiyacı duyması da özellikle zikredilmesi gereken bir örnektir. Son olarak da Aksa İntifadası karşısında zulmün ve vahşetin her çeşidine başvurmasına, sürekli direnen Filistinlilerin evlerini başlarına yıkmasına, ABD'den ek askeri yardım almasına, ABD'den aldığı Apaçi helikopterlerini kullanarak nokta operasyonları gerçekleştirmesine, kundaktaki bebeklerden, yürüyemeyecek durumdaki yaşlı insanlara kadar her yaştan insanı sorumsuzca ve vahşice öldürmesine rağmen son Aksa İntifadası karşısında bayağı zorlandığı da apaçık bir gerçektir. Onların bu konudaki gerçekleri Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesinde ifadesini bulmaktadır: "Onlar sizinle toplu halde ancak müstahkem şehirlerde veya surların arkasından çarpışabilirler. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu halde sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu onların akıl etmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır." (Haşr, 59/14)
İsrail işgal devletinin Aksa İntifadası karşısında zorlanması hakkında daha önce "İsrail'in Kayıpları ve İşgal Devletinin Telaşı" başlıklı bir değerlendirme yazısı yazmıştık. Bu yazımızda da işgal devletini bayağı zorlayan ve kendi geleceği hakkında telaşa düşmesine sebep olan ekonomik kayıpları hakkında biraz bilgi vermek istiyoruz.
İsrail'in en büyük ekonomik kaybı turizm sektöründe gerçekleşti. Bizzat İsrail kaynaklarının verdiği bilgilere göre geçtiğimiz yaz döneminde İsrail işgal devletine ait turistik tesislerdeki doluluk oranı % 20'lere kadar düştü. "İsrail vatandaşı" sıfatı taşıyan yahudiler bile tatillerini İsrail işgal devletine ait tesislerde değil yabancı tesislerde geçirmeyi tercih ediyorlardı. Bu yüzden, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi elemanları tarafından öldürülen eski Turizm bakanı yahudileri korkaklıkla suçlamıştı. Turizm alanındaki bu gerileme sadece turistik tesisleri değil daha birçok sektörü etkiledi. Doğal olarak en çok etkilenen kuruluşlar da seyahat kuruluşları oldu. 2001 yılı içinde İsrail işgal devletine ait seyahat kuruluşlarının taşıdığı yolcu sayısında bir önceki yıla nispetle % 56'lık bir azalma oldu.
İsrail işgal devleti genel ticari alanlarda da önemli gerilemelerle karşı karşıya geldi. Ha Aretz gazetesinin verdiği bilgilere göre İsrail kontrolündeki limanlara giren mal oranında 2001 yılının ilk altı aylık dönemi içinde % 11 oranında bir azalma oldu. Gazetenin yazdığına göre İsrail kontrolündeki limanlara 2001 yılının ilk altı ayı içinde petrol ürünleri dışında toplam 14,2 milyon ton yük girdi. Normalde hedeflenen miktar ise 15,9 milyon tondu.
İşgal devletini bayağı zorlayan Aksa İntifadası sonrasında İsrail'in maruz kaldığı ekonomik sıkıntılar ve gerilemeler sadece yukarıda zikrettiğimiz sektörlere mahsus değil. Siyonist işgal devletini zorlayan diğer bazı ekonomik sıkıntılar ve gerilemelerle ilgili rakamları da, bizzat İsrail kaynaklarının verdiği bilgilere dayanarak burada aktarıyoruz. Aşağıda verdiğimiz bilgiler İsrail Merkez Bankası'nın yayınladığı verilere dayanmaktadır:
* Aksa İntifadası'nın başlamasından sonra İsrail'de üretim alanında % 6 oranında bir gerileme gerçekleşti. Bir önceki yıl ise üretimde % 5,5 oranında bir artış gerçekleşmişti. 2000 yılında gerçekleşen bu artış son yıllarda İsrail'in üretim alanında gerçekleştirmiş olduğu en yüksek artıştı. Ancak 2001 yılında gerçekleşen gerileme de 1983 yılından buyana maruz kaldığı en büyük gerileme niteliği taşıyor.
* İsrail'de sanayi üretimi alanında 2001 yılı içinde % 11 nispetine gerileme oldu. Bu oran sanayideki sektörlere göre değişiyor. En büyük azalma ise ulaşım alanına çalışan sanayi sektöründe oldu. Bu sektördeki üretim % 38 oranında düştü.
* İsrail'in maruz kaldığı ekonomik sıkıntılar tüketim alanında da azalmaya sebep oldu. Genel olarak kişi başına tüketim % 15 nispetinde azaldı. İthal edilen mallardaki tüketim ise kişi başına % 7 oranında azaldı.
* Üretim ve tüketim oranındaki azalma doğal olarak işsizlik probleminin daha da büyümesine sebep oldu. 2001 yılı içinde bir önceki yıla nispetle işsizlik % 9,6 arttı. Yani bir önceki yıl çalışanların % 9,6'sı işsizler kitlesine katıldı.
* Normalde tüketimdeki azalma üreticileri daha çok reklam vermeye yöneltmektedir. Ancak kaynak sıkıntısının çekilmesi durumunda doğal olarak reklama ayrılan gider de azalmaktadır. İsrail işgal devletinin üretici ve pazarlamacı firmaları da böyle bir sıkıntı yaşadılar ve reklam harcamalarında da % 2,6 oranında bir azalma oldu.
* Siyonist işgal devleti, Filistin halkının direnişine karşı izlediği saldırgan tutumunda ister istemez ek kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Nitekim 2001 yılı içinde gayri safi ulusal hasıladan devlet giderlerine harcanan miktarda da önemli bir artış oldu. İstatistiklerden bu miktarın % 54,4'e ulaştığı anlaşılmaktadır. (Bu miktar Almanya'da % 44,7, İngiltere'de % 40, Amerika'da % 30'dur.) Bu ise özel kuruluşlardan devlet kaynaklarına aktarılan miktarın artması anlamına gelmektedir ki bu da özel kuruluşları zora sokmaktadır.
İsrail Merkez Bankası'nın verdiği bilgilere göre İsrail ekonomisinin yaşadığı bu gerileme 1983 yılından buyana yaşadığı en büyük gerileme niteliği taşımaktadır. 1983'te yaşanan gerilemenin sebebi ise İsrail işgal devletinin gerçekleştirdiği Lübnan işgaliydi. Bu durum Aksa İntifadası'nın İsrail işgal devletini bayağı zorladığını ve ciddi şekilde sıkıntıya soktuğunu ortaya koymaktadır.
İşgal devletinin maruz kaldığı bütün bu sıkıntılar onun geleceği konusunda endişelere sebep olmaktadır. Bu yüzden de siyonistler şimdi işgal devletinin geleceğini kurtarmak için yeni formüller geliştirmek istiyorlar. Yeni formüllerde Şaron'un saldırgan ve psikolojik yıpratma esasına dayalı politikası yerine yeniden "masa başı" oyalamaları politikasına geçmeyi planlıyorlar. Son zamanlarda Şimon Perez'i öne çıkarmaları ve onu popüler hale getirmek için uğraşmaları da bu yüzden.
İsrail işgal devletinin maruz kaldığı en önemli problem ise güvenlik ve istikrar problemidir. Şaron'un saldırgan politikasının yol açtığı güven kaybı İsrail işgal devletinin uzun süren çabalarla Filistin topraklarına yerleştirdiği yahudi göçmenlerin geri dönmelerine veya kendileri için güvenli ortam aramalarına dolayısıyla Filistin topraklarından göç etmelerine sebep olmaktadır. Bu problem aynı zamanda gerek askerlerde gerekse "sivil" olarak gösterilen yahudi kitlelerde ölüm korkularına, psikolojik sorunlara sebep olmaktadır. Bu gelişmenin İsrail'i nasıl bir sıkıntıya soktuğundan ve bu konuda ne gibi çözüm formülleri üzerinde durulduğundan ise inşallah bir başka yorum yazımızda söz etmeye çalışacağız.