29 Aralık 2005 Perşembe, Vakit gazetesi
Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz. Size bir yara dokunduysa karşı topluluğa da benzer bir yara dokundu. Allah'ın gerçekten iman etmiş olanları ortaya çıkarması ve aranızdan şehitler edinmesi için bu günleri böyle aranızda döndürürüz. Allah zalimleri sevmez." (Ali İmrân, 3/139-140)
Bu âyetlerin ve devamının, sebeb-i nüzulüyle ilgili rivâyetler üzerinde de düşünerek ibretle okunması gerekir. Eğer böyle ibret gözüyle okunur ve üzerinde gereğince düşünülürse Müslümanların geleceğe ümitle bakmaları, zulme ve küfre teslim olmamaları için pek çok sebep olduğu görülecektir.
Ahmed ibnu Hanbel ve Nesai'nin Hendek savaşı esnasında yaşanan bir olayla ilgili olarak hasen senetle naklettikleri bir rivâyete göre Berâ ibnu Azib (r.a.) şöyle söylemiştir:
"Resulullah (s.a.s.) bize hendek kazmamızı emrettiğinde (biz kazma işini yürütürken) hendekte karşımıza bir kaya çıktı. Levyeler bu kayaya işlemiyordu. Durumu Resulullah (s.a.s.)'a bildirdik. Resulullah (s.a.s.) geldi. Levyeyi eline aldı ve: "Bismillah" diyerek bir vuruş vurdu. Kayanın üçte birini parçaladı. Bu sırada: "Allahu ekber! Bana Şâm'ın anahtarları verildi. Vallahi ben şu an oranın kırmızı saraylarını görüyorum" diye buyurdu. Sonra ikinci vuruş vurdu. İkinci üçte birini daha parçaladı ve: "Allahu ekber! Bana İran'ın anahtarları verildi. Vallahi ben şu an Medain'in beyaz saraylarını görüyorum" diye buyurdu. Sonra: "Bismillah" diyerek üçüncü kez vurdu ve kayanın kalan kısmını da parçaladı. Bu sırada da: "Allahu ekber! Bana Yemen'in anahtarları verildi. Vallahi ben şu an bulunduğum yerden San'a'nın kapılarını görüyorum" diye buyurdu."
Oysa bu olayın yaşandığı sırada Müslümanlar Medine'de kuşatma altına alınmışlardı. Arap yarımadasındaki müşrik kabileler Müslümanların aleyhine ittifak oluşturup saldırıya geçmişlerdi. Bu yüzden savaşa aynı zamanda Ahzâb (gruplar, kabileler) savaşı adı verilmişti. Medine'deki münâfıklar: "Ey Yesrib halkı! Artık size duracak yer yok, geri dönün!" diyorlardı.
O zor ve sıkıntılı günlerde Peygamber (s.a.s.) mü'minlere ümit dağıtırken, münâfıklar karamsarlığa, ümitsizliğe sevk ediyorlardı.
Amerikan emperyalizmi önce Afganistan'ı sonra Irak'ı işgal edince ABD tarafından yönetilen tek merkezli, global bir dünya teorileri geliştirilmeye başlandı. Bazı yorumcular zaten Amerikancı olduklarından, keseleri de o merkezden doldurulduğundan bütün herkese: "Yapacağınız bir şey yok, politikalarınızı ABD'ye ayarlayın" mesajları verdiler. Bazıları ülkeleri sıraya koyarak yeni işgal senaryoları ürettiler. Neticede Allah'ın gücü ve iradesi unutulup Amerikan emperyalizmi mutlak güç ve irade sahibi olarak lanse edildi. Bu durum karşısında Amerika'ya ve onun himayesindeki siyonist işgal devletine ayarlanmış stratejiler geliştirilmeye başlandı. Bu stratejilerin hâlâ birçokları nazarında itibarını koruduğunu görüyoruz. Çünkü günümüz şartlarında bu ikisini göz ardı eden bir stratejinin ve politikanın başarılı olamayacağı inancı hâlâ birçoklarını etkisi altında tutmaya devam ediyor.
Ama bugün artık şartlar değişmeye, dengeler sarsılmaya başlamıştır. ABD, Irak'taki askeri güçlerini çekmeye karar verdi. Ama onun Irak'tan çekilmesi Somali'den çekilmesi gibi olmayacak. Amerikan emperyalizmi gerek filmlerle, gerek medya araçlarıyla ve gerekse kamuoyuna yayılan söylentilerle kimsenin kendisine itiraz edemediği ve bütün dünyayı uzaydan gözetleyen, nerede neyin olduğunu anında tespit edebilen bir ABD ütopyası oluşturmuştu. Böyle bir ütopyanın oluşturulması için yürütülen medya savaşına psikolojik savaş
deniyor. İşte Irak'taki yenilgi bu psikolojik savaşta yenilgi anlamına gelir. Irak'ta ortaya çıkan durum o yenilmeyen ütopik ABD'nin tamamen hayal ürünü olduğunu, gerçekliğinin olmadığını ispat etmiştir.
ABD yönetimi söz konusu psikolojik savaşın tamamen etki gücünü kaybetmesini önlemek için Irak'tan çekilme kararına savaş harici gerekçeler oluşturmaya çalışıyor. Bu sıralarda da "Iraklılar artık bizi istemiyor" diye açıklama yapıyorlar. Burada kastettikleri kendileriyle işbirliği yapan Iraklılar. Yoksa diğerleri zaten başından beri istemiyorlardı.
ABD'nin Irak cephesinde yenilgiyi kabul etmek zorunda kalmasının sonucu kuvvetli bir ihtimalle Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da yenilgiyi kabul etmesinin sonucu gibi olacaktır. Hatta böyle olacağının işaretleri alınmaya başlanmıştır bile. Nasıl sorusunun cevabını inşallah müteakip yazımızda vermeye çalışacağız.