15 Temmuz 2004 Perşembe, Vakit gazetesi
![]() |
İşgal devleti Türkiye'yi sıkıştırma amacına yönelik ataklarından bir sonuç elde edemeyince ilişkileri yeniden normal düzeyine çekmek amacıyla başbakan yardımcısı Ehud Olmert'i Türkiye'ye gönderdi. Uzun süre Kudüs belediye başkanlığı da yapmış olan Olmert aşırı Siyonist ve saldırgan görüşleriyle tanınmaktadır. Onun belediye başkanlığı yaptığı dönemlerde, Filistinlilerin mülklerinin zorla gasp edilmesi ve Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmesi sebebiyle birçok kriz yaşandı. |
![]() |
Bütün İslam alemindeki yönetimlere pragmatist anlayışın hakim olması ve bu anlayış sebebiyle işgalci İsrail devletiyle işbirliğinin geliştirilmesi Filistin halkının sürekli arkadan vurulmasına sebep oluyor. |
Türkiye başbakanının açıklamalarından rahatsız olan İsrail işgal devletinin Türkiye'yi rahatsız eden girişimlerinden bazılarını bir önceki yazımızda zikretmiştik. Bir girişimi de İsrail Savunma bakanlığı tarafından yapılan sözde bir analizde, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden tarih alamaması durumunda ordunun Tayyib Erdoğan hükümetini iktidardan indireceği iddiasını gündeme getirmesiydi. İsrail'in tanınmış gazetelerinden Ha Aretz'de yayınlanan bu iddia son derece çirkin ve diplomatik ilişkiler açısından da tiksindirici, üstelik herhangi bir dayanağı olmayan spekülasyondan ibaretti. Söz konusu "analiz"de, Erdoğan'ın İsrail'in operasyonlarına (yani insanlık dışı katliamlarına) karşı takındığı "agresif" tutumun Türkiye - İsrail ilişkilerinde erozyona yol açtığı belirtilerek, "müdahale" olacağı iddiasının gündeme getirilmesine sebep olan asıl karın ağrısına da temas ediliyordu. Analizde, Erdoğan'ın konumunun güçlenmesinin ordunun konumunun zayıflamasına yol açtığını ileri sürerek, asıl kendi pozisyonlarının zayıflamasından ileri gelen baş ağrılarını bir başka cihete havale etme yoluna gidiyorlardı. Siyonistlerin söz konusu iddiayı gündeme getirmeleri gerçekte bir vakıanın veya tahminin değil temenninin dile getirilmesiydi.
Bir yandan böyle spekülasyonlarla, ikili pürüzler çıkarmakla ve rafta tutulan kartları aşağı indirmekle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışan Siyonist işgal devleti, bir yandan da Türkiye'yle ilişkilerini bütün sıcaklığıyla sürdürmeye arzulu olduğunu belli etmek için elini uzatma ihtiyacı duyuyordu. İşte eski Kudüs belediye başkanı ve bugün başbakan yardımcısı Ehud Olmert'i Türkiye'ye gönderme ihtiyacı duyması da bu yüzdendi. Ne kadar ilginçtir ki, dün Erdoğan hükümetinin ordu tarafından indirileceğine dair sözde asker analizlerini gündeme getirerek spekülasyonların maşası olan Ha Aretz gazetesi, Olmert'in ziyareti öncesinde yayınladığı bir başka "analiz"de Türkiye'ye yağ çekmek için, işgalci askerlerin Filistinlilerden gasp ettikleri son zeytinyağlarının epey bir kısmını kullanmış görünüyordu. Söz konusu analizinde de Türkiye ile İsrail'in "kardeş devlet" olduklarını ileri sürüyor ve şöyle diyordu: "Türkiye ile İsrail arasında tam diplomatik ilişkiler kurulur kurulmaz yapılan askeri ve ekonomik anlaşmalar, hızlı bir biçimde ikili ilişkileri o kadar güçlendirdi ki iki ülke, Ortadoğu'da "kardeş devletler" olarak değerlendirildi. Bu bağlar, diplomasi ve iş çerçevesinin çok ötesine giden bağlardır. Türk ve İsrail kamuoyları, birbirini müttefik olarak görüyor ve yüz binlerce İsrailli, Türkiye'ye yaptıkları ziyaretler sırasında kendini evinde hissetme mutluğunu tattı."
Oysa ben hiç de öyle hissettiklerini sanmıyorum ve buna şahsen de şahit olduğumu söyleyebilirim. Türkler karşısında çoğu zaman "İsrailli" olduklarını açıklamaktan bile çekiniyorlar. Çünkü Filistinlileri kardeş bilenlerin, onların evlerini başlarına yıkan, kundaktaki bebeklerini öldüren işgalcilerden hoşlanmayacaklarını tahmin ediyorlar. Örneğin ben Bükreş havaalanında bir şahısla tanıştım ve benim Türkiyeli olduğumu öğrenince kendisinin Mısırlı olduğunu söyledi. Fakat biraz sonra İsrail pasaportu taşıdığını ve çıkış işlemlerini bu pasaportla yaptırdığını gördüm. Bu basit bir örnek ama gerçekte Siyonist terörün, "İsrailli" kimliği taşıyanları her tarafta çekingenliğe yönelttiğini ve onların dünyanın hiçbir yerinde kendilerini rahat hissedemediklerini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
İsrail'in son dönemde Türkiye'ye karşı izlediği tutumun bir örneği de yakın zamanda Mısır'a karşı sergilendi. İşgal devleti, Gazze'den çekilmesi durumunda bu bölgede direnişin güçlenmesinin engellenmesi amacıyla Mısır'ın devreye girmesini istedi. O zaman Mısır'ı köşeye sıkıştırmak amacıyla, kendi medyası vasıtasıyla Amerika'dan, aynen Suriye'ye karşı çıkarıldığı gibi Mısır'a karşı da bir cezalandırma yasası çıkarılmasını, bu ülkeye verilen kredilerin ve yardımların kısılmasını istedi. Bu taleplerin hemen arkasından da Dışişleri bakanı Silvan Şalom'u Mısır'a göndererek Gazze'yle ilgili isteklerini kabul ettirme yoluna gitti.
Bu iki örnekte de görüldüğü gibi İsrail birine bir şey kabul ettirmek istediğinde, önce arkadan hançerliyor, sonra önüne geçerek elini uzatıyor ve "senin yaranın merhemi bende, ama bu merhemi alabilmen için şu isteklerimi kabul etmen lâzım!" diyor. İsrail işte böyle bir "dost!" ve böyle bir "kardeş ülke!"dir.
Peki Türkiye'ye gelen Olmert kimdir? Onu da inşallah müteakip yazımızda tanıtacağız.