Bir Çocuğun Şehadeti

5 Nisan 2001 Perşembe

15 yaşındayken siyonist vahşet tarafından şehid edilen Ahmed Ali Hasan el-Kavasimi
Şehit Ahmed Ali Hasan el-Kavasimi'nin cesedi

Babasının arkasına sığınarak siyonist işgalcilerin yağdırdığı kurşun yağmurundan korunmaya çalışan Muhammed Cemal ed-Durre'nin hunharca katledilmesi olayı siyonist vahşeti dünyaya tanıtan önemli bir olay olmuştu. Bu sebeple Muhammed Cemal ed-Durre Aksa İntifadası'nın adeta sembolü haline geldi. Ancak aşağıda anlatacağımız olay ed-Durre'nin şehadet olayından daha çok yürekleri parçalayan bir şehadet olayıdır.

Ahmed Ali Hasan el-Kavasimi, 12 Ocak 1985 tarihinde el-Halil'de dünyaya gelmişti. Mücahit bir aileye mensuptu ve 9'u erkek, 5'i kız toplam 14 kardeşin on üçüncüsüydü. Henüz 15 yaşındaki Ahmed el-Kavasimi, el-Halil'deki Kral Halid İlköğretim Okulu'nun dokuzuncu sınıfına gidiyordu. Okulunun çalışkan ve zeki öğrencilerindendi. Arkadaşları ve öğretmenleri onu çalışkanlığıyla, sakinliğiyle ve güzel ahlaklılığıyla tanımışlardı. Okuldan çıktıktan sonra ve tatil günlerinde de ailesinin geçimine katkı için çalışıyordu.

Onun dikkat çeken bir yönü de şehitlere özenmesiydi. Ne zaman birinin şehit olduğunu duysa: "Keşke ben onun arkadaşı olsam!" diye temennide bulunurdu. Çatışmasız gösteri yürüyüşlerinin çoğuna katılıyordu. Muhammed Cemal ed-Durre'nin şehit edilmesinden de çok etkilenmişti. Şehit edilenlerin cenazelerine katılmak ve yüzlerini görmek için özel bir çaba sarf ederdi.

Fakat çatışma ortamlarına pek girmiyordu. Bu yüzden de kimse onun bir gün şehit edileceğini pek tahmin etmiyordu. Hatta ağabeyi Ziyad'ın söylediğine göre o öldürme olaylarına sadece televizyon ekranlarında şahit olmuştu.

Ahmed, 8 Aralık 2000 tarihinde, Filistin'deki değişik grupların Batı Yaka'nın el-Halil şehrinde ortaklaşa düzenledikleri yürüyüşe katıldı. Yürüyüşte herhangi bir çatışma filan olmadı. Yürüyüşün bitmesinden sonra küçük Ahmed, Hamza Ebu Uşhaydem'in kabrini ziyaret etmek istedi. Bu ziyaret olayına şahit olanların verdikleri bilgiye göre o zaman siyonist işgal kuvvetlerinin attığı mermilerden biri Ahmed'in ayağına isabet etti. Hemen Ahmed kendilerine ilk yardımda bulunmaları için etrafındakilerden imdat istemeye başladı. Çevredekiler onun yardım isteme seslerini ve: "Anne! Anne!" diye bağırdığını duydular. Fakat hemen o esnada siyonist işgalci askerlerden biri Ahmed'in yaralandığı yere geldi. Derhal Ahmed'i yere yatırarak ensesine ayağıyla bastı. Sonra da kafasına namluyu dayayarak bir mermi sıktı. Ardından da hiç vakit kaybetmeden olay mevkiinin hemen yakınında bulunan askeri mevzisine doğru kaçtı.

Küçük Ahmed kafasına kurşun sıkılmasına rağmen henüz sağdı ve yakınında bulunan gençlerden biri onu acil müdahale için hastaneye götürmek istedi. Fakat siyonist asker engel oldu. Bu arada Ahmed'in kafasından kanlar akıyordu. Ahmed'i hastaneye götürmek isteyen gencin ısrarları üzerine siyonist asker engel olma işinden vazgeçmek zorunda kaldı. Derken Ahmed yakındaki Halk Hastanesi'ne kaldırıldı; ama hastaneye ulaştırıldığında artık tıbben ölmüş durumdaydı.

Bu olaya orada birçok kişi şahit oldu. Ama ne yazık ki, Ahmed el-Kavasimi'nin böyle vahşice ve hunharca katledilmesi olayı esnasında Muhammed Cemal ed-Durre'nin şehit edilmesi olayında olduğu gibi kameralar bulunmadığından siyonist gaddarların burada sergiledikleri vahşet ekranlara yansıtılamadı.

Ahmed el-Kavasimi'nin ailesi de Aksa İntifadası'nın başlamasından buyana ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı. Siyonist işgal rejiminin bir kuklası gibi çalışan sözde özerk yönetim ailenin erkek çocuklarından dört tanesini çeşitli gerekçelerle tutuklamıştı. Bu gençlerin tutuklanması doğal olarak aileyi ekonomik yönden de büyük sıkıntılara soktu. Çünkü ailenin geçimi onların çalışmasıyla sağlanıyor. Baba Ali el-Kavasimi görme özürlü olduğundan çalışma ve ailenin geçimini sağlama imkanından mahrum.

el-Kavasimi ailesinin direkleri olan gençleri tutuklayan kukla özerk yönetim gençlere çok ilginç suçlamalar yöneltti. Bunların başında gelen ise HAMAS mensubu olmak. İkinci suçlama ise işgal devletinin hedeflerine yönelik eylemler gerçekleştirmek. Kukla özerk yönetimin adamları altı aydan beridir gençlerin anne babalarının çocuklarını ziyaret etmelerine engel oluyorlar.

Sonunda da işgalciler, hem okuluna devam eden, hem de boş kaldığı zamanlarda çalışarak ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışan küçük Ahmed'i hunharca katlederek aileyi iyice perişan duruma soktular.

Bu olay aslında sadece Ahmed el-Kavasimi'nin ve ailesinin değil siyonist işgal kuvvetlerinin sergiledikleri insanlık dışı vahşetle boğuşan tüm Filistin halkının karşı karşıya olduğu gerçeği gözler önüne sermektedir. Bu olay sadece Ahmed'in ensesine ayağıyla basıp kafasına kurşun sıkan bir askerin değil tüm siyonist askerlerin ruh haletlerini izah etmektedir. İnsanlığın artık bu gerçeği görmesi ve bu vahşeti sergileyenlerin yıllardan beridir okudukları "barış" masalının kuru bir aldatmacadan, oyalamacadan ve göz boyamadan başka bir şey olmadığını anlaması gerekir. Göstermelik olarak "barış" görüşmesi yapan sonra da görüşmeye gelenleri pusuya düşürerek kurşun yağmuruna tutan bir vahşet anlayışından acaba "barış!" adına ne bekleniyor?

Bu konuda ayrıca bkz. Siyonist Vahşet ve Filistinli Çocuklar

uklar