Yeniden İstişhadi Eylemler

14 Ağustos 2001 Salı

Kudüs'te Yafa caddesinde bir pizzacıya düzenlenen istişhadi eylemden sonrası. Başta HAMAS ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere Filistin'deki değişik gruplar İsrail'in işlediği cinayetlerin karşılıksız kalmayacağına ve İsrail'e gayet ağıra mal olacağına dikkat çektiler.
Yafa caddesindeki pizzacıda çalışanlar eylemden bayağı etkilenmişlerdi. Bu eylemler, "İsrail halkı" olarak nitelendirilen yapay göçmen halkta yeniden endişe ve telaşa yol açtığı gibi Şaron'u da ciddi sıkıntıya sokmuştur.
Yafa caddesindeki pizzacıda eylemi gerçekleştiren, HAMAS'ın İzzuddin Kassam Birlikleri'ne mensup İzzuddin el-Mısri

Filistin'de siyonist işgale karşı direniş eylemleri aslında kesilmiş değildi. Hemen her gün işgal güçlerinin hedeflerine yönelik eylemler gerçekleştiriliyordu. Ancak bunlar küçük çaplı eylemlerdi. Bunun sebebi ise özellikle İsrail işgal devletinin bundan bir süre önce başlattığı psikolojik savaşın Filistin halkı üzerinde yaptığı tesirden kaynaklanan hassas durumdu. Ne kadar ilginçtir ki, İsrail işgal devleti bu psikolojik savaşta kendi medya araçlarından çok Amerika ve Avrupa'daki medya araçlarını kullandı. Bu medya araçlarında sürekli İsrail'in, özerk yönetimin kontrolündeki Filistin topraklarını yeniden işgal etmek için hazırlık yaptığına dair haberler peş peşe yayınlandı. Hatta bir gazeteci kendisinin bir kumandanın masasında işgal planını gördüğünü yazdı. Bu işgal planının gerçekleştirilmesi halinde Filistinlilerden en az otuz bin kişinin öleceği yazıldı. Bu tür haberlerin etrafında çeşitli yorumlar yapıldı. Bütün bu haberler ve yorumlar ister istemez Filistin halkında bir endişe ve telaşa yol açtı. Bu endişe ve telaş ise belirttiğimiz gibi hassas bir ortamın ortaya çıkmasına sebep oldu. Fakat bu aslında işgalcilerin birtakım cinayet planlarını uygulamaya geçirmelerinde kendilerini rahat hissetmeleri için ortamı hazırlama amacına yönelik bir psikolojik savaştı. Siyonist işgalciler işte bu psikolojik savaşın gölgesinde birçok cinayet gerçekleştirdiler. Bu cinayetlerde Filistin'deki değişik grupların ileri gelenlerinden birçok kişi şehit edildi.

Başta HAMAS ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere Filistin'deki değişik gruplar İsrail'in işlediği cinayetlerin karşılıksız kalmayacağına ve İsrail'e gayet ağıra mal olacağına dikkat çektiler. İsrail genelkurmay başkanı Şaul Mofaz yaptığı bir açıklamada HAMAS'ın tehditlerinin ciddiye alınması gerektiğini özellikle vurgulamıştı. Fakat "insan kasabı" unvanına sahip Şaron, yürüttüğü psikolojik savaşın kendisini rahatlattığı düşüncesiyle söz konusu tehditleri ciddiye almamayı, cinayet listesindeki insanları tasfiye planlarını uygulamaya devam etmeyi tercih etti. Öyle ki ABD bile Şaron'u uyarma ihtiyacı duydu ve ona, işlediği cinayetlerin ABD'nin menfaatlerini bile tehlikeye soktuğunu hatırlattı. Sonuçta Filistin tarafının intikam eylemleri birbiri ardından gerçekleştirildi. Yapılan açıklamalara göre İsrail işgal devletinin saldırgan tutumunu sürdürmesi halinde daha başka intikam eylemlerinin gerçekleştirilmesi de planlanıyor.

Aslında İsrail, son günlerde gerçekleştirilen eylemlerin gerçek sonuçlarını kamuoyundan gizlemektedir. Yani İsrail tarafından açıklanan ve medyanın da esas aldığı bilgiler doğruları tam olarak yansıtmamaktadır. İsrail'in bu eylemlerdeki kayıpları kamuoyuna açıklanandan çok daha fazladır. Fakat İsrail işgal devleti yahudi kitle ve işgalci askerler üzerindeki olumsuz tesirini azaltmak için eylemlerin gerçek sonuçlarını gizlemeyi tercih etmektedir. Ayrıca Ariel Şaron, dünya kamuoyunun nazarında işlediği cinayetlerin karşılığında çok ağır darbeler yemiş biri durumuna düşmek istemediğinden dolayı da bu eylemlerin gerçek sonuçlarını medyadan saklamaktadır. Bu amaçla büyük çaplı eylemlerin gerçek sonuçlarını gizlerken, küçük çaplı eylemlerin ise hiç gündeme bile getirilmemesini sağlayabilmek için yoğun çaba harcamaktadır. Gerçekte ise son günlerde İsrail hedeflerine yönelik eylemler sadece Kudüs ve Hayfa'daki istişhadi eylemlerden ibaret değildir.

Ayrıca Kudüs'teki eylemde çocukların öldürüldüğüne dair haberler yayıldı. Fakat bu, İsrail'in propaganda amaçlı bir yalanıydı. Çocuk dedikleri genellikle, Filistinlilere yönelik vahşi saldırılarda kullanılan 17-18 yaş grubundaki, akil, baliğ gençlerdi. İşgal devleti kendisi 23 günlük bebeğe kadar, her yaşta çocuğu hedef aldığından dolayı İsrail başbakanı artık dünya kamuoyunun nazarında "bebek katili" olarak tanınmaya başlandı. İşte bu kötü imajın tesirini azaltmak ve: "Ne yapalım, bu bir savaştır, Filistinliler de bizim çocuklarımızı öldürüyor!" diyebilmek için o iddiaları ortaya attı. İddialar doğru olsaydı mutlaka görüntülere yansıtılır ve günlerce propaganda malzemesi olarak kullanılırdı.

Bu eylemler, "İsrail halkı" olarak nitelendirilen yapay göçmen halkta yeniden endişe ve telaşa yol açtığı gibi Şaron'u da ciddi sıkıntıya sokmuştur. Çünkü Şaron'un saldırgan tutumunu sürdürmesi yeni intikam tehditlerinin gündeme gelmesi demek olacak. Bu ise göçmen İsrail toplumu açısından endişe ve telaşın daha da kökleşmesi sonucunu doğuracak. Bu da İsrail'in damarlarındaki kan niteliğinde olan yahudi göçmenlerin geriye dönüşlerini hızlandıracak. Özellikle tatile çıkmış olanların geriye dönmemelerine yol açacak.