19 Ekim 2006 Perşembe, Vakit gazetesi
Uluslar arası emperyalizm ve onun himaye ettiği Siyonizm Filistin'de İslâmî hareketin büyük bir halk desteğiyle özerk yönetim hükümetini kurma hakkını elde etmesi karşısında ciddi endişeye kapıldı. Hadisenin onları rahatsız eden tarafı sadece bu hareketin siyasi yapılanmada bilfiil yer alması değil, HAMAS'la ilgili tanımlamaları değiştirme zorunluluğu gibi zor bir seçenekle karşı karşıya gelmeleriydi. Çünkü Batılı güçlerin yıllardır ihraç ettiği anlayışa göre halkın onayı meşruiyetin temel dayanağıdır. İşte burada kendi putlarını yeme ve halkların onayına bir de "uluslar arası toplum" adını verdikleri çağdaş emperyalizmin global senatosunun onayı şartını da ekleme ihtiyacı duydular. Yani halkların, söz konusu global senato tarafından veto edilen seçimlerinin herhangi bir geçerliliği olmayacaktı.
Filistin'deki İslâmî hareketin şekillendirdiği hükümeti çökertmek için geçen Mart ayından buyana muhtelif metotlara başvurdular. Geçtiğimiz ayın sonlarına doğru da fitne kazanını kaynatmak amacıyla bazı işbirlikçilerin oyunlarından yararlanmaya çalıştılar. Hadise söz konusu işbirlikçilerin sinsi planlarıyla başlatılan, başkanlığa bağlı polislerin isyanı ve bu isyana İçişleri bakanlığına bağlı güvenlik güçlerinin müdahale etmesinden ibaret olduğu halde dünya kamuoyunu yönlendiren medya organları ısrarla gelişmeleri "HAMAS- el-Fetih çatışmaları" olarak lanse etti. Aslında Siyonist işgal devletinin arzuladığı geniş çaplı bir HAMAS-el-Fetih çatışması çıkması, böylece her iki direniş örgütünün kollarının ve kanatlarının yine kendi elleriyle kırılmasıydı. Bu yüzden hizmetindeki medya organları vasıtasıyla kendi arzuladığını gerçekte varmış gibi dünya kamuoyuna lanse ederek bir psikolojik zemin oluşturmaya çalıştı. Ama HAMAS hükümeti olayların büyümesini ve Siyonist işgalcilerin oyunlarının tutmasını önlemek için İçişleri bakanlığına bağlı güvenlik görevlilerini geri plana çekmeği tercih etti.
Büyük bir fitne oyununun engellendiğini ve amaçlananın tam gerçekleşmediğini gören Siyonist işgal devleti bu kez füze saldırılarıyla, yeni askeri operasyonlarla katliamlar ve yıkımlar yapmaya başladı. Saldırılardan birinde F-16 tipi uçaklar bir tonluk bomba attılar. Ayrıca işgal güçlerinin uluslar arası anlaşmalarda kullanımı kesin olarak yasaklanmış bombaları da Filistinlilerin üzerine attıkları tespit edildi. Bazı kaynaklarda işgal güçlerinin Filistinlilerin üzerinde yeni silahlar denediğine dair haberler yer aldı.
İşgalcilerin son birkaç gün içinde gerçekleştirdikleri saldırılarda en az 30 Filistinli şehit edilirken yüzden fazla Filistinli de yaralandı. Bu arada birçok ev yıkıldı veya ağır hasar gördü. İşgal güçlerinin hedef aldığı evlerden biri de Filistinliler arasında artık bir kadın kahraman olarak tanınan ve üç oğlunu Allah yolunda mücadelede şehit verdiği için şehitler anası olarak anılan Ummu Nidal'dı. HAMAS'ın kadın milletvekillerinden olan Ummu Nidal'ın evi tamamen yerle bir edildi.
Bütün bu saldırıların öncelikli amacı Filistin'deki İslâmî hareketin şekillendirdiği hükümeti yıpratmak ve onu kendi isteğiyle siyasi alandan çekilmeye yahut sürekli önüne konan, İsrail işgalini meşru kabul etme şartını kabullenmeye zorlamaktır.
Bir yandan bu tür insanlık dışı askeri operasyonlar düzenleyen işgalci Siyonist devlet diğer yandan arkasındaki emperyalist güçlerle de işbirliği yaparak muhtelif siyasi manevralar yapmaya devam ediyor. Bu manevralardan da inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.
Hatırlatma: Ramazan'ın son Cuma'sının Kudüs günü olarak kutlanması artık bir gelenek haline geldi. İstanbul'da da bu vesileyle etkinlikler düzenlenecek. Gündüz Cuma namazı sonrasında Fatih Camisi'nde Kudüs gününü kutlama ve işgalci Siyonistler tarafından şehit edilen Filistinliler için gıyabi cenaze namazı kılma amacıyla bir program düzenlenecek. Akşam da Kadırga Kültür Merkezi'nde Özgür-Der'in düzenlediği bir program var. Programda Kudüs davasıyla ilgili konuşmalar, konserler ve gösterimler olacak. Hareketli ve heyecanlı geçeceğini umduğumuz her iki programa da İstanbul'da ikamet eden okuyucularımızın ilgi göstermelerini bekliyoruz. Yüce Allah, ahiret nimetine kavuşacak mü'minlerin vasıflarını sayarken: "Bir tecavüze uğradıklarında birlikte karşı koyarlar" (Şura, 42/39) diye buyurur. Bu tür etkinliklere katılarak manevi destek vermek, birlikte karşı koyma yükümlülüğünü karşılamasa da en azından mevcut şartlar ve imkânlar çerçevesinde tavır koyma, safını belirleme duyarlılığı göstermek için birer fırsattır.