Emperyalizmin Kimyasal Tuzağı

Ekim 2013, Ribat

Suriye'de Emperyalizmin Bütün Kanatları Aynı Yerdedir

Suriye'deki haklı ve meşru direnişi karalamak, Baas vahşetini ise bir "direniş hattı" olarak göstermek için yürütülen propaganda faaliyetinde kullanılan malzeme, diktaya karşı başlatılan direnişin arkasında ABD'nin olduğu iddiasıydı. Biz ise değişik vesilelerle, emperyalizmin farklı kanatlarının Suriye konusunda görünüşte farklı cephelerde duruyor imajı verseler de çıkar ve hesaplarının aynı noktada birleştiğini dolayısıyla zulmü bazılarının doğrudan bazılarının da dolaylı yollarla desteklediğini dile getirdik. Son dönemde Baas zulmünün kimyasal katliamıyla irtibatlı gelişmeler ve emperyalizmin farklı kanatlarının gerçekte rejimin katliamlarının önünü açma amacı taşıyan formül üzerinde ittifakları bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.

Anlaşma Suriye halkının maruz kaldığı insanlık dışı zulüm ve vahşet karşısında kısmen de olsa olumlu bir ortam oluşturma, Baas vahşeti karşısında sürekli tehdit altında olan milyonlara biraz olsun can güvenliği sağlama amacı taşımıyor. Emperyalizmin farklı kanatlarının çıkar hesaplarının buluşma noktasıdır.

Kimyasal katliam sonrasında ABD'nin kopardığı gürültünün bir oyun ve taktik olduğunu, tehditlerden Baas diktasını köşeye sıkıştırmaya yönelik bir sonuç çıkması ihtimalinin pek bulunmadığını, bir saldırı gerçekleşse bile bunun amacının direnişin bileğini güçlendirme olmayacağını değişik yorumlarımızda dile getirmiştik. Dolayısıyla ABD eliyle bir askerî operasyona hiçbir zaman taraftar olmadık. Böyle bir operasyondan olumlu beklentimiz de hiç olmadı. Çünkü onu insana ve insanî değerlere saygılı olmayan tutumundan zaten tanıyoruz. Irak ve Afganistan'daki tecrübelerimizin sıcaklığı henüz geçmiş değil. Buralardaki saldırıların ardından işbirlikçi kadroları halkların başına musallat etmesi konusundaki gözlemlerimiz de bize onun saldırı planlarına her zaman ihtiyatlı yaklaşmamız ve karşı durmamız gerektiğini telkin ediyor.

Biz, ABD saldırılarına ve işgallerine Irak ve Afganistan'da da karşı durmuş ve buna kapı açacak, yardımcı olacak her türlü işbirliği, kolaylaştırma ve yardımlaşmaya tavır koymuştuk. İlginç olan o zaman Saddam'ın zulümlerini ABD işgalinin ve saldırılarının yanında durmaya, işgalcilerle işbirliği yapanları anlamaya, işgal güçleriyle birlikte korkunç katliamlara neden olan operasyonlara ortak olanlara hak vermeye gerekçe gösteren lobilerin bugün kendilerinin Suriye'de Baas vahşetine desteklerini haklı çıkarabilmek için bu korkunç vahşetin hedefindekilerin ABD'nin saldırı planına destek verdikleri iddialarının arkasına sığınmalarıdır. Oysa aslında Baas zulmünün, savunmasız ve silahsız insanlara çevrilmiş korkunç silahlarının imha edilebileceği ve etkisiz hale getirilebileceği iyimserliğine yönelten psikolojik tesirden bağımsız bir şekilde düşünerek oyunun arka planını görebilenler hiçbir zaman destek vermediler. Saddam zulmünü Irak işgaline destek için gerekçe gösterebilen lobinin mahkûm ettikleri de asıl bunlardı.

Ortak Endişe İslâmî Direniş

Suriye'de çağdaş emperyalizmin çıkar hesaplarını ortak noktada buluşmaya yönelten en önemli etken ortak endişedir. O da zulme karşı fiili mücadelede etkin gücün İslâmi hareket olmasıdır. Bu, o direnişi Baas'a karşı mücadelede ABD ve İsrail'in oyununa gelmekle, onlar tarafından kullanılmakla suçlayanları yalanlıyor.

Endişe ortak olsa da yönelten sebepler farklıdır. ABD açısından sebep İsrail'in geleceğidir. Çünkü Suriye'de İslâmi direnişin siyasi iktidarı ele alması siyonist işgalin geleceği açısından endişe vericidir. Baas iktidarının aynı endişeye neden olmadığı bizzat işgalciler tarafından dile getirildi.

İran'ın endişesi bölgeyle ilgili siyasi hesaplarının önünün kapanacağı ve Lübnan'daki karakoluyla kara bağlantısının kopacağı korkusudur. Suriye'de İran'la işbirliğine açık olmayan yönetimin Irak'taki işbirlikçi iktidara karşı direnmeye hazırlanan halkı da cesaretlendireceğinden korkuyor.

Baas sultası, Rusya'nın Arap dünyasına dönük politikalarının takipçisidir ve onu kaybetmek istemiyor.

Kimyasal Saldırı Etrafında Kirli Propaganda

Baas zulmünün gerçekleştirdiğinde şüpheye mahal olmayan katliamlarda onu haklı çıkarabilmek için Suriye halkının özgürlük mücadelesinde ABD ve İsrail'in oyununa geldiği safsatasına sığınanların, onaylamakta zorlandıkları korkunç katliamlardan, cinayetlerden ve tecavüzlerden de onu beri gösterebilmek için adeta yalan fabrikası gibi çalışarak zihinleri bulandırmaya çalışmaları dikkat çekiyor. Şam kırsalında kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliamların da muhalifler tarafından, ABD'nin olaylara müdahalesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş yahut ABD ve İsrail'in bu yolla kendilerine bir gerekçe oluşturma yoluna gitmiş olabileceği saçmasından yararlanabilmek için yoğun çaba harcadıklarını gördük.

ABD'nin taktiği ve emperyalizmin farklı kanatlarının Baas'ın gücünü zayıflatmayıp ona direnişçileri yıpratmaya devam etmesi için mühlet verilmesinde ittifak etmeleri söz konusu yalandan hareketle Baas'ı temize çıkarmaya çalışanların tutundukları dalın yine ellerinde kalmasına neden oldu.

Baas rejimi, Rusya Başkanı Putin ile ABD Dış İşleri Bakanı Kerry'nin numarasıyla kabul edilen ve elindeki kimyasal silahları teslim etmesini isteyen anlaşmaya onay vermesiyle bu silahlara sahip olduğunu itiraf etmiş oldu. Direnişçilerin de sahip olabileceği iddialarının ise İran merkezli antipropaganda faaliyetlerine malzeme yapılan ve bütün dayanaklardan yoksun bir varsayımdan ibaret olduğu biliniyor. Bu vakıa da Baasçıların yalan kampanyasına dayalı kafa karıştırma oyunları için havaya savurdukları balonlarını patlattı.

Baas'ın bugüne kadar kundaktaki bebekten bastonlu ninelere kadar silahsız masum insanlar arasında bile herhangi bir ayrım yapmadan gerçekleştirdiği katliamlarda yüz binden fazla insanı öldürdüğünün tescil edilmesine rağmen direnişçilerin bu insanları savunmak için hayatlarını feda ettikleri gerçeğini göremeyenlerin de gözlerini artık ne açabilir, bilemiyoruz.

Kabahat Yılana Sarılanda mı Onu Yılana Mahkûm Edende mi?

ABD'nin saldırı planına hiçbir zaman olumlu yaklaşmadığımızı söyledik. Ama katillerin elindeki silahların sürekli hedefinde olmaktan dolayı, en azından bu silahların bir kısmının imha edileceği beklentisiyle ve denize düşenin yılana sarılması benzeri bir tavırla saldırı tehditlerine olumlu yaklaşanlar olduğu da bir gerçektir. Fakat yılana sarılanlardan önce onları yılana mahkûm edenlerin sorgulanması gerekir. Katil Baas hesabına savaşmaları için keskin nişancılar, katillere savaş taktikleri öğretmeleri için uzman elemanlar, tecrübeli subaylar, Şebbiha çeteleriyle birlikte kafa doğramaları için militanlar gönderen İran'ı ve onun Baas ordusu haline gelen Hizb'ini sorguya çekmeden, kimsenin bu katillerin ve işbirlikçilerin Amerikan yılanına sarılmaya mahkûm ettiği zavallıları hesaba çekme hakkı olamaz.

İslâmî Direniş ABD'nin Saldırı Planının Arka Planının Fakındaydı

Bazıları sürekli keskin nişancıların, Şebbiha çetelerinin ve onlarla omuz omuza savaşan Hizib militanlarının tehdidi altında olmanın yol açtığı haleti ruhiye içinde, en azından kendilerini tehdit eden silahların bir kısmının imha edileceği ümidine kapıldılarsa da hadiseleri bütün boyutlarıyla tahlil eden ve emperyalizmin farklı kanatlarının Baas rejimiyle ilgili hesaplarının ortak olduğunu fark edenler saldırı numarasının arka planını görebiliyordu. O yüzden yaptıkları açıklamalarında ABD'nin askerî müdahalesine taraftar olmadıklarını ve böyle bir müdahalenin İslâmi hareketin lehine olmayacağını dile getirdiler.

İçi Boş Gürültü ve Oyalama Politikası

Sürekli "kimyasal silah bizim kırmızı çizgimizdir" sloganını tekrar eden ABD, Rusya ve İran'ın desteğiyle temin ettiği toplu imha silahlarıyla insanları kitleler halinde katletmesine izin verdiği Baas'ın belirlenen kırmızı çizgiyi de aştığını görünce artık olayın dışında kalamayacağını ortaya koyma zorunluluğu duydu. Bu yüzden hizmetindeki medya organlarının da yardımıyla elindeki topuzları davullara sertçe vurarak dünyayı ayağa kaldıran bir gürültü koparmayı başardı. Ne var ki operasyon konusunda karar verme yetkisi olan Obama önce topu BM'ye sonra da Kongre'ye atarak bir oyalama politikasını devreye soktu. Maksat ise içi boş bir gürültü çıkarmak suretiyle, ABD'nin koyduğu kırmızı çizginin aşılamayacağı mesajı vermekti.

Davulun Sesi Sisi'yi Rahatlattı

Çıkarılan gürültü en başta, ABD hesabına Mısır'a dikta rejimini geri getirmeye ve siyonist işgal devletini yeniden Mısır yönünden güvenceye kavuşturmaya çalışan Sisi cuntasını rahatlattı. Dünyanın dikkatlerinin Suriye'yle ilgili sözde saldırı planına yöneldiği sırada Sisi cuntası da İslâmi hareket liderlerinin evlerine teker teker baskınlar düzenleyerek onları zindanlara toplamayı başardı. Bu arada halkın cuntaya karşı sürdürdüğü eylemler ve gösteriler de dünya kamuoyunun dikkatlerinden kaçtığı için cunta ülkede kontrolü sağlamaya başlamış gibi bir intiba verilmeye başlandı. En önemlisi ise Sina bölgesinde işgalci siyonistleri rahatlatma amacıyla yürütülen savaş ve bölgede Filistin direnişiyle ortak çalışan gerilla güçlerinin bulunduğu yalanına dayandırılan saldırılardı. Gazze'yi iyice kıskaca alma amaçlı ablukanın dozajı da fırsattan istifadeyle artırıldı.

Gürültü İşgalci Siyonistin de İşine Yaradı

ABD'nin içi boş gürültüsü, Mısır'daki cuntaya yön veren siyonist işgalin de bayağı işine yaradı. İşgal devletinin zaten gasp ve saldırı politikalarını devreye sokmada bu tür dumanlı havalardan istifadeye önem verdiği biliniyor. Özellikle Mescidi Aksa'yı tehdit eden baskın ve saldırıların, Kudüs'teki yıkımların ve Batı Yaka bölgesindeki baskınların ve tutuklamaların bu dönemde artması da Suriye'ye saldırı planı numarasıyla koparılan gürültüden yararlanma çabalarıydı.

Kimyasalın Teslimi Üzerine Uzlaşma Oyunu

Bütün bu gelişmelerin ardından güya Beşşar Esed'in elindeki kimyasal silahları uluslararası mekanizmaya teslim etmesi karşılığında ABD'nin saldırı planından vazgeçmesi formülüyle sorun çözüme kavuşturuldu.

Normalde bu formül önerisi Rusya Başkanı Viladimir Putin'den geldi. Oysa burada dünya kamuoyunun dikkatinden kaçan bir şey var. Gerçekte böyle bir çözüm planını keşfeden ABD'dir. Dış İşleri Bakanı John Kerry, Putin'in teklifinden önce aslında Suriye'nin elindeki kimyasal silahları teslim etmesi durumunda böyle bir saldırıya gerek kalmayacağını söyledi.

Çünkü ABD saldırı planından tamamen vazgeçtiğini dünyaya açıklamak için bir çıkış kapısı arıyordu. O aslında böyle bir niyet taşımadığını, planı sadece gürültü çıkarmak amacıyla gündeme getirdiğini Obama'nın sözünü ettiğimiz oyalama politikasıyla belli etmişti. Ama bombanın elinde patlamaması için de onu atacağı bir çukura ihtiyacı vardı. Bu amaçla önce Kerry, filim icabı karşı cephede görünen dostlarına bir işaret gösterdi. Dostları da onu düştüğü vartadan kurtarmak için teklif geliştirdiler. Çünkü bu formül onların da işine yarayacaktı ve üstelik Rusya'ya diplomatik alanda prestij kazandıracaktı.

Suriye'ye yönelik saldırı iki yönden ABD'nin işine gelmiyordu . Birinci olarak mevcut şartlarda Beşşar'ın gücünü zayıflatması durumunda siyasi alanda onun yerine geçirebileceği bir alternatifi yoktu. Dolayısıyla zayıflamasının İslâmi direnişe yaraması ihtimali vardı. O yüzden Baas zulmüne İslâmi direnişi yıpratması için biraz daha mühlet tanınması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü yeni bir Sisi modeli bulununcaya kadar Suriye'de Beşşar yönetimi Sisi'nin görevini ifa edecektir. İkinci olarak ABD'nin böyle bir saldırıdan başarıyla çıkabileceğinin de garantisi yoktu ve ucu görünmeyen bir tünele girmesi ihtimali vardı. Global ekonomik krizin etkisinin henüz tamamen ortadan kaldırılamadığı mevcut ekonomik şartlarda böyle bir tünele girmesi ise onun açısından son derece tehlikeliydi.

Beşşar'ın Tehditlerin Son Bulması Şartı

Bilindiği üzere katil Beşşar Esed, kimyasal silahların teslimiyle ilgili anlaşmaya kendisine yönelik tehditlerin son bulması şartıyla razı oldu. Bu ise artık katliamlara sessiz kalınması şartıdır. Gerçi karşı taraf bu şartı kabul ettiğine dair bir taahhütte bulunmadı ama Baas diktası böyle bir şart ileri sürmesini gerekçe göstererek uygulama safhasında kendisine yöneltilecek tehditleri zorluk çıkarmaya dayanak edinebilir.

Aslında bu oyun, emperyalizmin farklı cephelerde görülen kanatlarının Baas'a insan doğrama fırsatı verme, bu konuda ona biraz daha mühlet tanıma politikasına kılıf uydurmasıdır. Sorun insanların katledilmesinde değil katletme tarzında görülüyor. Öte yandan anlaşmayla aynı zamanda onaylanmayan katletme tarzına başvurulması suretiyle geçmişte işlenen suçlar da, geleceğe dönük güven verici olmaktan son derece uzak taahhütlere binaen affedilmiş, eski hesaplar kapatılmış oluyor. Bu da uluslararası emperyalizmin Suriye'de veya genel anlamda İslâm âleminde insana ne kadar değer verdiğini anlamamız için yeterli olmalı.

İşin gerçeğinde kabul edilen anlaşma da sadece bir taktiktir. Çünkü anlaşmanın bütün tarafları sahtekârdır ve birbirlerinin ayıplarını örtme gayreti içindeler. Baas'ın elindeki kimyasal silahları saklamayacağından veya dostlarının himayesine sokmayacağından kimse emin değil.