Suriye'yi Bu Hale Kim Getirdi?

30 Ağustos 2013 Cuma, Yeni Akit

Baas rejiminin yüz binden fazla insanı katletmesine göz yumduktan sonra onun kimyasal katliamını gerekçe edinerek Suriye'ye müdahale planını gündeme getiren ABD'nin ve onunla birlikte hareket eden güçlerin girişimlerine binaen son günlerde; "Çözüm bu mu olmalıydı? Suriye bu hale mi gelmeliydi?" soruları sıkça soruluyor. Bunu sorarken de yıllarca Baas zulmüne maruz kaldıktan sonra özgürlüğünü ve meşru haklarını isteyen halkın haklılığını savunanların böyle bir sonuca neden olduğu ama kundaktaki bebeklere kadar her yaştan insanı sinek öldürür gibi katleden Baas güçleriyle yan yana, omuz omuza savaşanların hiçbir kabahati olmadığı mesajı vermeye çalışıyorlar. Bu arada olayların, Suriye'de zulme karşı direnenlerin ve zulmün son bulmasını isteyenlerin aslında yanıltıldıkları, oyuna getirildikleri iddialarında kendilerini haklı çıkardığını, bu sonucu kendilerinin işin başında gördüklerini söylemeye çalışıyorlar.

Elbette çözüm bu olmamalı ve Suriye bu hale gelmemeliydi. Fakat böyle bir sonuç ve gelinen durum Baas zulmünden kurtularak, meşru haklarını ve özgürlüklerini elde edip onurlarıyla yaşamak isteyenlerin yahut onlara destek verenlerin arzuladığı değil Baas'ın bileğini güçlendirerek halkın özgürlük mücadelesi karşısında ayakta durabilmesini sağlayanların neden olduğu bir durumdur. Bugün Mısır'da Hüsni Mübarek diktasının askerî cuntayla geri dönebilmesinin en önemli sebepleri arasında da Suriye'deki Baas diktasının ayakta kalabilmesi için ona her türlü ekonomik ve askeri desteğin sağlanmasını zikredebiliriz.

Gelinen durumdan dolayı kendi hata ve kusurlarını görmeyip başkalarını mahkûm etmeye çalışanlar açısından "Beşşar zalim, halk ise mazlumdur" teşhisi koyanlar suçludur. Hakkını ve özgürlüğünü isteyen halkı ABD ve İsrail yönlendiriyordu. Baas rejiminin böyle bir halkı yerine göre toplu katliamlarla sindirme hakkı olduğuna kanaat edenlerde ise bir hata aramamak gerekir. Dolayısıyla durumdan Baas'ı haklı çıkaranlar değil halkın mağduriyetini ve mazlumluğunu görerek ona arka çıkanlar sorumlu tutulmalıdır.

Yine bu kişilere göre "nuridu islahe'n-nizam (sistemde reform istiyoruz)" diyerek tamamen sivil eylemler düzenlemek amacıyla meydanları dolduran halkı gelinen durumdan sorumlu tutabiliriz ama bu halkın üzerine ateş yağmuru yağdıran zalimlerde suç aramamız yersizdir. ABD ve İsrail'in onları istemediği için kendilerine karşı bütün bu karışıklıkları çıkardıklarını, oyunlar çevirdiklerini düşünmemiz gerekir.

Yine onlara göre suçu halkın altı ay süren sivil direnişinden sonra, "bu halk bizim halkımız, bu kadınlar namuslarını korumamız gereken kadınlar" diyerek üzerlerine kurşun sıkmamak, ırzlarına tecavüz edilmesine karışmamak bilakis engel olmak için ordudan kaçanların başlattığı silahlı direnişte aramak gerekiyor. Olayların başlangıcından beri çözümü sadece silaha ve şiddete başvurmakta arayanları suçlu çıkarmak ise yanlıştır. Onlar zaten siyasi saltanatlarını sürdürebilmek için bu metoda başvurmak zorundaydılar.

"Kimse Suriye'nin iç işlerine karışmasın" diyerek Baas diktasının keyfine göre insan doğramasına fırsat verilmesini istedikten sonra, diktatörün direniş karşısında köşeye sıkıştığını görünce ülkenin iç işlerine karışmakta, silah, para ve asker takviyesi yapmakta beis görmeyenler ABD ve Batı'ya müdahale davetiyesi çıkarmakla suçlanamazlar. Davetiye çıkaranlar yine çocuklarının canlarını, kadınlarının ırzlarını korumaya çalışan direnişçiler ve onlara destek olanlar, onların haklı olduklarını söyleyenlerdir.

Bugün de zulme karşı mazlumun yanında duranlar sanki ABD müdahalesini istiyormuş da sürekli katil Beşşar'ın bileğini güçlendirenler bu müdahaleye göğüs germe kahramanlığı gösteriyormuş gibi bir hava estirme çabası içindeler.

Şimdi bu kişilere sormak gerekir: Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal ettiğinde ABD'ye davetiye çıkarmış oluyor da neden Suriye'deki kâtile her türlü desteği sağlayanlar, dağılan ordusunun yerine İran, Irak ve Lübnan'dan gönderdikleri militanlarla yeni bir ordu kuranlar onun Doğu Guta'da kimyasal katliam gerçekleştirmesi için zemin hazırladıklarında ABD'ye davetiye çıkarmış olmuyorlar?

ABD ve Batıyı Suriye'ye davet edenler Beşşar'ın bileğini güçlendirenler midir yoksa halkın meşru haklarına sahip çıkanlar mı?