Vahşeti Normalleştirme Siyaseti

23 Ağustos 2013 Cuma, Yeni Akit

Mısır'daki korkunç katliamın ardından Suriye'de onu gölgede bırakan, insanlara "çok daha fenası da yapılabiliyormuş" dedirten toplu imha saldırısı aslında vahşetin, toplu katliamların, insanları teker teker veya küçük gruplar halinde değil de büyük gruplar halinde öldürmenin normalleştirilmesi siyasetidir. Bu durum İslâm âlemindeki zulüm rejimlerinin yeniden Moğol istilacılarının izlediği siyaseti hâkim kılmak suretiyle halkları sindirme çabası içine girdiklerini gösteriyor. Üstelik bu siyasetlerinde birbirlerine arka oluyor, dolayısıyla birbirlerinin zulümlerini meşrulaştırmanın gerekçelerini oluşturmaya çalışıyorlar.

Böyle bir siyaset izlenmesinin ana gayesi ise halkları, özgürlük davalarından vazgeçmeye, hâkim sistemleri kabullenmeye ve onun dayatmalarını onaylamaya zorlamaktır.

Zulüm rejimlerinin böyle bir strateji izlemesinin amacı bir yandan halkı yıpratmak, onun dayanma ve tahammül gücünü tümüyle yok etmek, böylece zulme yeniden boyun eğmek zorunda kalmasını sağlamak, bir yandan da direnişi törpülemek suretiyle onu en azından bazı dayatmaları kabule zorlamaktır.

Suriye'deki zulüm rejimi bir yandan halkı ve direnişi yıldırmaya ve törpülemeye çalışırken diğer yandan da kendisinin sürekli kan kaybettiğini, elemanlarının kaçtığını ve ordusunun döküldüğünü görüyor. Onun için zamanla yarış içinde olduğunu düşünerek halka daha ağır darbeler indirmeye ve her gün yeni katliamlar gerçekleştirmeye çalışıyor. O yüzden insanları fert fert değil toplu halde öldürebileceği hedeflere yöneliyor. Direnişçilerle bire bir, göğüs göğüse çarpışması durumunda kendi askeri güçlerinin de önemli kayıplar verdiğini, üstelik direnişçiler tüm zorluklara rağmen kararlılıkla çarpışmaya devam ederken kendi elemanlarının kaçmayı tercih ettiklerini görüyor. Ondan dolayı cephe savaşlarında direnişçilerle karşı karşıya gelmek yerine silahsız, savunmasız insanların gruplar halinde katledilebileceği noktaları vurarak halkı yıldırma taktiğine başvuruyor.

Sisi diktası, karşısındaki direnişin silahlı mücadeleye girmemesi sebebiyle şimdilik böyle bir riskle karşı karşıya olmasa da onun geniş tabana yayılmasının da kendisinin enerji kaybetmesine neden olacağını ve zaman içinde böyle bir kitlesel direnişe karşı tahammül gücünü kaybedeceğini biliyor. Ondan dolayı sindirme politikasının en önemli aracı olarak kabul edilen toplu katliamlara başvuruyor.

Halkların özgürlük mücadelelerinin kendilerine doğru ilerleyeceği korkusunda endişe taşıyan diğer dikta rejimleri de söz konusu toplu katliamları, imha saldırılarını normalleştirme, haklı gösterme politikalarında iyice arsızlaşmış durumdalar.

İşin bir kötü yanı da zulmün zulme gerekçe oluşturmasıdır. Zaten bütün bu katliamların normalleştirilmesinde başvurulan en önemli taktik de zulmün zulme dayanak edilmesidir. Bu taktik doğrudan "başkaları yapıyor da ben yapamam mı?" tarzında bir propaganda yoluyla değil zihinlerin bu manzaralara alıştırılması, çok sayıda insanın topluca katledildiği saldırıların daha az sayıda insanın öldürüldüğü katliamlara veya münferit cinayetlere perde oluşturmasının sağlanması suretiyle kullanılıyor.

Bütün bu katliamların uluslararası boyutuyla ilgili önemli kötü durum da bir tarafın katliamlarına, cinayetlerine göstermelik olarak da olsa itiraz edenlerin, tepki gösterenlerin diğer tarafla kuyruk bağlantısı içinde olmaları dolayısıyla o tarafın sergilediği vahşeti haklı çıkarmaya çalışmalarıdır. Dolayısıyla tamamen politik amaçlı tepkilerinde ve itirazlarında herhangi bir samimiyet görmeniz mümkün olamıyor.

Daha dün Mısır'da gerçekleştirilen korkunç katliamlarda Sisi cuntasını haklı çıkaran, Avrupa Birliği'nin göstermelik eleştirilerine bile tahammül edemeyen Suudi Arabistan'ın bugün Suriye'de Baas rejiminin kimyasal bombalar kullanarak gerçekleştirdiği katliamlara itiraz etmesinde, bu katliamlar hakkında soruşturma başlatılması talebinde bulunmasında bir samimiyet aramanız mümkün müdür?

Bütün bu zulüm rejimlerinin hesapları ve politikaları aynı zamanda uluslararası emperyalizmin ve onun himayesi altındaki siyonist işgalin hesaplarıyla da tamamen örtüştüğü için zaman zaman birbirlerine sözlü eleştirileri olsa da fiili uygulamalarında birbirlerinin kuyruklarına basmamaya büyük özen gösteriyorlar.