Mısır'ın Yaşadığı 28 Şubat

1 Mart 2013 Cuma, Yeni Akit

Dün, 28 Şubat darbesinin on altıncı yıldönümü münasebetiyle bu olay bir kez daha Türkiye genelinde değerlendirildi. İlginç olan ise bin yıl sürdürülmesi ve darbecilerin bütün dayatmalarının uygulanması için planlanan darbenin gazının çok erken bitmesiydi. O zaman Türkiye'yi İstiklal Mahkemeleri zihniyetine göre yeniden dizayn etmeyi planlayan darbeciler ve onlara hararetle destek verenler bugün halka hesap vermekte zorlanıyorlar.

Bugün aynı türden bir sürecin Mısır'da başlatılması dikkat çekiyor. Fakat orada taşlar farklı pozisyonda kullanılıyor. Asker fazla öne çıkmıyor. Sivil kadro daha etkin durumda. Bunlar, İslâmî kesimin ülkede siyasi istikrar sağlamasını ve olaylara hâkim olmasını engellemek için sürekli ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar. Bu amaçla çok yönlü fitne savaşı yürütülüyor. Savaşın finansmanı da dışarıdan dünkü yazımızda da dile getirdiğimiz üzere özellikle BAE'den temin ediliyor.

Mısır'daki fitne çetesi mensuplarının da kendilerine çok fazla güvendikleri görülüyor. O yüzden hiçbir uzlaşma planına ve pazarlığa yanaşmak istemiyorlar. Kara blok çeteleri vasıtasıyla yürütülen kirli savaşa mevcut yönetimin uzun süre tahammül edemeyeceğini ve kenara çekilmek zorunda kalacağını düşünüyorlar. Dış güçler tarafından da kendilerine, yeni yönetimi teslim almaya hazırlanmaları için hatırlatmalarda bulunulduğu olaylarla ilgili haberlerde dile getiriliyor.

Mısır'daki 28 Şubat sürecinde fitnecilerin aynı safta birleşmeleri ve ortak cephe oluşturmaları kendilerine bu kadar güvenmelerinin en önemli sebeplerinden biri. Dün Hüsnü Mübarek diktasına karşı duranların bugün dikta kalıntılarıyla ve Hüsnü'nün adamlarıyla aynı safta buluşmaları, birlikte fitne savaşı yürütmeleri ilginç bir durum. Ama bu onların aralarında görüş birliği ve ittifak sağladıklarını göstermiyor. Onları birleştiren ve birlikte hareket etmeye yönelten ortak yanları İslâmi harekete karşı tavırları ve onun ülke yönetiminde söz sahibi olmasını istememeleri. Fakat bu ortak yanları geçerliliğini kaybettiğinde kendi aralarındaki ihtilafların ve anlaşmazlıkların gün yüzüne çıkacağını, bu kez pastayı kendi aralarında paylaşamayacaklarını da çok iyi biliyorlar. O yüzden bazıları şimdiden kendilerine verilmesini isteyecekleri payın garanti edilmesi için çalışıyor. Ulusal Kurtuluş Cephesi içinde ihtilaflar ve ayrılıklar olduğunu bizzat cephenin ileri gelenleri itiraf etme ihtiyacı duydu. Yani daha ortaya pasta çıkmadan paylaşma kavgasının başladığı hissediliyor.

Mısır'daki fitne savaşında dikkat çeken bir şey de 2007'de Gazze'de yürütülen fitne savaşında kullanılan taktik ve oyunların aynısının kullanılması. Sanki taktikler ve oyunlar aynı merkezden veriliyor gibi. O zaman Filistin'deki İslâmî hareket bu fitne savaşına karşı uzun bir süre uzlaşmacı tutumu tercih etti ve Fetih'in adamlarını anlaşmaya razı edebilmek için bütün araçları kullandı. Ancak fitne çetesi İslâmî Direniş Hareketi'nin yürütülen fitne savaşına uzun süre tahammül edemeyeceğini dolayısıyla sahayı terk etmek zorunda kalacağını düşündüğünden kendine fazla güveniyordu. O yüzden hiçbir uzlaşma teklifine razı olmadı. Ama tahmin ettikleri gibi olmadı ve İslâmi hareket sert tavır takınarak, Fetih kontrolündeki tüm güvenlik organlarının mensuplarından silahlarını teslim etmelerini istedi. Bir kısmı isteneni yaparken bir kısmı da silaha sarıldı. Ama direnmeleri sadece üç gün sürdü. Yani sahayı terk etmek zorunda kalanlar onlar oldu.

Keşke Mısır'daki fitne çetesi Türkiye'deki 28 Şubat sürecinden ve 2007 Haziran'ında Gazze'deki fitne çetesinin yaşadığı süreçten ders çıkarsa ve kendilerini piyon olarak kullananların oyunlarını fark edebilseler. Onlar aslında kendilerine değil yürüttükleri fitne savaşını finanse edenlere ve destekleyenlere güveniyorlar. Ama destekçilerin şahı korumak için gerek gördüklerinde piyonu feda edebileceklerini düşünmüyorlar. Seçim konusunda cumhurbaşkanı Mursi'nin önerilerine ve uzlaşma formülüne razı olmalarının, sömürgeci güçlerin yardım ve desteğine mahkûm, dolayısıyla iplerini de onlara teslim etmiş bir Mısır'ın yerini huzur ve istikrara kavuşarak dahilî unsurlarıyla bileğini güçlendirmiş bir Mısır'ın almasının kendilerinin de yararına olacağını keşke anlayabilseler.