Ramazan'a Girerken İslâm Âlemi

28 Ağustos 2008 Perşembe, Vakit gazetesi

İslâm coğrafyasında ümmet bilincinin sürekli daha da güçlendiğine şahit oluyoruz. Bunda toplumlar ve kurumlar arası ilişkilerin gittikçe artmasının önemli bir payı var. Ümmet bilincinin güçlenmesi ilgi ve ihtimam konusunda Müslüman toplumlar arasındaki sınırların kalkmasına vesile oluyor. Biz yazılarımızda buna özellikle vurgu yapıyor ve Müslüman halkların iradesi dışında çizilen coğrafi sınırları kafalardan kaldırmamız gerektiğini sürekli dile getiriyoruz. Gelişmeler Allah'ın izniyle bu konuda hayli mesafe kat edildiğini gösteriyor. Özellikle hayır kurumlarının ilgi alanlarını sürekli genişletmeleri ve dünyanın çok uzak beldelerindeki ihtiyaç sahiplerine bile ulaşabilmek için çaba sarf etmeleri buna delalet etmektedir. Bu Ramazan'da gerçekleştirilecek hayır çalışmalarının bazılarından müteakip yazılarımızda söz edeceğiz inşallah. Bugünkü yazımızda İslâm dünyasının Ramazan'ı karşılarken içinde bulunduğu durumdan kısa notlarla söz etmek istiyoruz.

İslâm beldelerinin bazılarının fiili işgal altında olması ve üstelik bu işgalin içerdeki bazı işbirlikçilerin kullanılması suretiyle sürdürülmesi çağımız Müslümanları açısından bir yüz karasıdır. İşgalcilerin sergilediği vahşet artık işbirlikçileri bile bıktıracak dereceye ulaştı. Ama onlar çıkışı yine işgalcilerin ve saldırganların ayaklarına yapışıp onlardan insaf ve merhamet dilemekte arıyorlar.

Amerikan işgal güçlerinin ve NATO askerlerinin Afganistan'da savunmasız insanları koyun doğrar gibi kitleler halinde katletmeleri üzerine işbirlikçi yönetimin lideri Karzai bunun yanlış olduğunu ve halkın yabancı güçlerden nefret etmesine yol açtığını hatırlatma ihtiyacı duydu. İşin gerçeğinde Afganistan'da halk şimdiye kadar da işgalci güçlerden hoşlanmıyor, nefret ediyordu. Bu güçler şimdiye kadar kendilerini sevdirecek bir şey de yapmadılar ve zaten yapmaları mümkün değildi. Ama kararlı direniş ve bağımsızlık mücadelesi karşısında acze düşmeleri sebebiyle rasgele insanları katletmeleri ve yeni büyük katliamlar gerçekleştirmeleri kendilerine yönelik nefret duygularının daha da şiddetlenmesine sebep olmaktadır.

Afganistan'dakine benzer durum Irak ve Filistin için de söz konusudur. İşgal güçleri o toprakların asıl sahiplerini muhtelif yollarla yok etmeye çalışıyor ya da yurtlarını terk etmeye zorluyor.

İşgalcilerin bu cesareti kendilerinde görebilmelerinin en önemli sebebi İslâm ümmetinde henüz yeterli bir bütünlüğün ve güç birliğinin oluşmamış olmasıdır. Her ne kadar ilgi ve ihtimam konusunda sınırları aşabildik, bizim irademiz dışında çizilen sınırları kafalardan silme konusunda önemli mesafe kat ettiysek de bunu güç birliğine ve ortak dayanışmaya dönüştürme konusunda henüz bayağı gerilerdeyiz.

Müslüman toplumlar arasındaki dayanışmanın yetersizliğinden cesaret alan Filipinler hükümeti Moro'daki Müslümanlara karşı baskı ve şiddet uygulamalarını yeniden artırdı. Geçtiğimiz günlerde, Moro İslâmî Kurtuluş Cephesi'yle daha önce imzalanmış özerklik anlaşmasını iptal ettiğini açıklayan Filipinler hükümeti bölgedeki Müslümanlara yönelik muhtelif saldırılar gerçekleştirdi. Saldırılar bölgede çatışmalara ve can kayıplarına sebep oldu. Filipinler hükümetinin böyle bir cüretkârlığı göstermesinde dünyada son günlerde yaşanan bazı gelişmelerden cesaret almasının da rolü olabilir. Şimdilik sadece özetle üzerinde durabildiğimiz bu olaylar hakkında okuyucularımızı ayrıntılı bir şekilde bilgilendirmeye ve Moro gerçeğinin yeniden gündeme taşınmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Somali'de yaşanan olaylar Cibuti'de kabul edilen ateşkes anlaşmasının bu ülkedeki durum üzerinde çok fazla etkili olmadığını ve ateşkesi sağlayamadığını gösteriyor. Zaten direniş gruplarının birçoğu anlaşmayı tanımadıklarını ve bağlı kalmayacaklarını, işgal güçlerini direniş yoluyla çıkarma yönündeki tercihlerinden vazgeçmeyeceklerini bildirmişlerdi. Son günlerde yaşanan gelişmeler işgal güçlerinin kan kaybetmeye devam ettiğini gösteriyor. Ama oradaki işgalcilerin de köşeye sıkıştıklarını anladıkları zaman Afganistan ve Irak'taki işgalcilerin yaptığı gibi savunmasız insanları hedef alan kitlesel katliamlar gerçekleştirmeleri ihtimalinin olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir.

Sudan'ın Darfur bölgesindeki fitne unsurlarının son günlerde yeniden ortalığı karıştırma çabaları içine girdikleri anlaşılıyor. Emperyalist güçlerin Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir aleyhine çıkarttıkları tutuklatma kararını uygulatmak için baskı gerekçeleri oluşturmak amacıyla bu tür oyunlardan yararlanmaları mümkündür.