Somali'de Diyalog Çabaları

6 Haziran 2008 Cuma, Vakit gazetesi

Bu sıralarda Türkiye'de olduğu gibi dünyada da öne çıkan bazı önemli gelişmeler kamuoyunun gündemini yeterince meşgul ettiğinden normalde dikkatten kaçmaması gereken birtakım hadiseler gölgede kalıyor. Uluslar arası emperyalizmin doğrudan desteğiyle gerçekleşen Etyopya işgali yüzünden uzun süreden beri ateşli çatışmalara sahne olan Somali'de krizin sona erdirilmesi için atılan adımlar ve gerçekleştirilen toplantı da gölgede kalanlar arasında yer aldı. Biz de bugünkü yazımızda hem bu toplantı hem de Somali'yle ilgili diğer bazı gelişmeler hakkında bilgi vermek, değerlendirme yapmak istiyoruz.

BM'nin arabuluculuğu ile Somali'deki karşıt taraflar geçtiğimiz günlerde komşu ülke Cibuti'de bir araya geldi. Ama ne yazık ki toplantı işin mantığına aykırı düzenlendiğinden ve yapılan yanlışın düzeltilmemesinde ısrar edildiğinden dolayı herhangi bir ilerleme kaydedilemedi.

Dış güçlerin müdahalesi ile ülkede hâkimiyeti ele geçiren tarafla masaya oturmayı kabul eden direnişçi hareket başkanlığını Şeyh Şerif Şeyh'in yaptığı Somali'nin Yeniden Bağımsızlaştırılması İttifakı'ydı. Bu ittifak içeride bir diyaloğa gidilebilmesi ve özellikle dış güçlerin devreden çıkarılması için böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmişti.

Direnişçi oluşumlardan Mücahit Gençler Hareketi böyle bir toplantıya iştirak edilmesine karşı çıktı. Hareketin başkanı Muhtar Ali Rubo toplantıya katılanların terör listesine alınma korkusuyla böyle bir şeyi kabul ettiklerini, kendilerinin ise böyle bir endişelerinin olmadığını dolayısıyla cephede işbirlikçilere karşı mücadeleye devam ettiklerini söyledi.

Toplantı gerçekleşti ama dediğimiz gibi organizasyonu düzenleyenlerin ve iktidarı temsil eden tarafın usule aykırı tutumu yüzünden hiçbir ilerleme kaydedilemeden dağıldı. Çünkü toplantıya Etyopya Büyükelçisinin de katıldığı görüldü. Oysa görüşmenin konusu işgal güçlerinin çıkarılması ve içerideki tarafların kendi aralarında bir diyalog gerçekleştirmeleriydi. Zaten direnişi temsilen toplantıya katılan taraf Mogadişu'da hâkimiyeti elinde bulunduran geçici hükümetten Etyopya işgal güçlerinin çekilmesi için bir takvim isteyecekti. Geçici hükümetin adamları ise bu konuda bir ümit vermek yerine Etyopya'nın elçisini gözlemci olarak yanlarında getirmişlerdi.

Somali'nin Yeniden Bağımsızlaştırılması İttifakı adına katılan heyet Etyopya Büyükelçisinin toplantıdan çıkarılmasını istedi. Ancak geçici hükümet heyeti bu isteği kabul etmemekte ısrarlı davrandı. Bunun üzerine Somali'nin Yeniden Bağımsızlaştırılması İttifakı heyeti toplantıyı terk etti.

Geçici hükümetin başkanı Abdullah Yusuf Ahmed konuyla ilgili olarak daha sonra yaptığı açıklamada Etyopya işgal güçlerinin çekilmesinin, yerine uluslar arası barış gücü yerleştirilmesi şartına bağlı olduğunu, aksi takdirde ülkede güvenlik boşluğu oluşacağını ileri sürdü. Sanki Etyopya işgal güçleri ülkede güvenliği sağlıyormuş da onların çekilmesiyle güvenlik boşluğu oluşacakmış. Şu an Somali'de fiili olarak bir güvenlik boşluğu zaten mevcuttur. Etyopya işgal güçleri de güvenliğin supabı değil çatışmanın, krizin ve anlaşmazlığın sebebi durumundadırlar. Güvenlik boşluğunun doldurulması içerideki siyasi tarafların aralarında anlaşmalarına ve işbirliği yapmalarına bağlıdır.

Etyopya işgal güçlerinin yardım ve desteğiyle başkent ve çevresinde hâkimiyetini sürdüren geçici hükümetin diyaloğa yanaşmasında direnişin son zamanlarda yeni cepheler kazanmasının rolünün olması muhtemeldir. Direniş tarafının buna yanaşması ise bizim tahminimize göre işgal güçlerinin çekilmesi konusunda kesin bir takvim verilmesi durumunda içerideki ihtilafın masa başında çözüme kavuşturulmasının Somali halkının yararına olacağını düşünmesi sebebiyledir.

Somali'deki işbirlikçi takımın tutumu Filistin'deki işbirlikçi takımın tutumuna ne de çok benziyor. Filistin'dekiler de diyalog ve anlaşmaya yanaşmak yerine kendilerine dikte edilen politika ve stratejiyi uygulamaya çalışıyor, mensubu oldukları halka değil kendilerine destek veren dış güçlere "vefakârlık" etmeyi yeğliyorlar.

Somali'de masa başı görüşmelerde bir ilerleme kaydedilemezken cephede çatışmalar devam ediyor. Verilen haberlerde direniş hareketinin işgal güçleri karşısında ilerleme kaydettiği ve başkente doğru ilerlediği ifade ediliyor.

Somali bir yandan işgal hadisesi ve işbirlikçilerin inatçı tutumu yüzünden kriz yaşarken bir yandan da ciddi bir ekonomik sıkıntı, kuraklık ve kıtlıkla karşı karşıya. Bu konuda da inşallah müteakip yazımızda bilgi vermeye çalışacağız.

Gıda Krizi ve Somali

7 Haziran 2008 Cumartesi, Vakit gazetesi

Dünyada bu sıralarda bir gıda krizinin ortaya çıktığı biliniyor. Bu kriz bazı gıda maddelerinde belirgin bir şekilde kendini gösteriyor. Bunların başında da pirinç geliyor.

Bu gıda ürünlerindeki özellikle de pirinçteki kriz kıtlıktan veya tümüyle üretim yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Muhtelif söylentiler var ve değişik komplo teorileri ortaya atılıyor. Biz tabii bu iddiaların arka planıyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığımızdan doğruluk derecesi hakkında hüküm verme imkânımız da yok. Ama insanoğlunun ekmeğiyle, pirinciyle oynandığı kesin.

Gıda sektöründeki kriz aranan gıda maddesinin bulunamaması şeklinde değil de astronomik fiyat artışıyla hayata yansıyor. Sadece Türkiye'de değil krizin yaşandığı diğer ülkelerde de genellikle hayata yansıması böyle. Paranın canına kıymaktan çekinmeyen aradığı gıda maddesini bulabiliyor. Bu durum da sorunun kıtlıktan değil piyasayla oynanmasından ve birtakım kirli işler çevrilmesinden kaynaklandığı yönünde işaretler taşıyor. "Vahşi kapitalizm" olarak nitelendirilen sömürü sisteminin insan hayatına yansıması da işte böyle.

Paranın canına kıyan aradığı gıda maddesini bulabiliyor. Ama herkes canına kıyacağı para bulabiliyor mu? Dünya nüfusunun belki üçte ikisi sadece ihtiyaç maddelerini karşılayacak kadar gelirle veya daha azıyla geçimini sürdürüyor. Dolayısıyla ya başka giderlerinden kısmak ya da gıda harcamalarını azaltmak zorunda kalıyor. Çünkü dün iki kilo pirinç almak için verdiği parayla bugün sadece bir kilo alabiliyor.

Hali hazırda dünyada 850 milyon kişi yeterli gıda alamama sorunu yaşıyor. Yani beslenme standartlarına göre "açlar" tabakasını oluşturuyorlar. Vahşi kapitalizmin gıda maddeleri üzerinde oynadığı oyun bu sayının daha da artmasına sebep oluyor.

Ekonomik göstergelere göre dünyadaki en zengin beş yüz kişinin toplam geliri en yoksul 416 milyon kişinin toplam gelirinden fazla. Böyle olmasına rağmen vahşi kapitalizmin yine gözü doymuyor ve insanlığın bütün kesimlerinin ihtiyaç duyduğu gıda maddelerine el atarak yoksulların ceplerinde ve cüzdanlarında kalan paraları yürütmek, böylece dünya nüfusunun büyük bir kesimini sadece karın tokluğuna büyük sermaye sahiplerine hizmet eden köleler sürüsü haline getirmek istiyor.

Geçtiğimiz günlerde İtalya'nın başkenti Roma'da gıda kriziyle ilgili bir uluslar arası toplantı düzenlendi. Ne var ki katılanların birçoğu yoksulların ceplerindeki ve cüzdanlarındaki paralara el uzatmak için gıda sektörüyle oynayan çetenin elemanlarından başkaları değildi. Ne kadar ilginçtir ki insanları önce aç bırakıyor sonra kendilerini "merhamet meleği" olarak göstermeye kalkışıyorlar.

Toplantıya katılanların birçoğu çetenin elemanlarından veya onlarla menfaat bağlantısı içindekilerden olduğu için gıda sektöründeki krizin ana sebebini oluşturan fiyat artışı sorununa çözüm getirme, piyasayla oynayanların oyunlarını bozma yönünde müşahhas bir adım atılmadı. Yapılan açıklamada fiyatların önümüzdeki birkaç yıl içinde de yüksek gideceği hatırlatılarak, bu durumun yoksulları çok fazla etkilememesi için acil tedbirler alınması istendi. Fiyatlarla oynayamadıktan, mafyanın belini kıramadıktan sonra bırakın yoksulları etkilememesi için tedbir almayı 850 milyon aç insanı etkilememesi için yeterince tedbir almanız mümkün müdür?

Dünyada gıda sektöründe böyle bir kriz yaşanırken uzun süreden beri iç savaşla sarsılan ve can güvenliğinin tümüyle yok olduğu Somali gıda alanında ciddi bir felaketin eşiğinde. Bilindiği üzere Somali daha önce büyük bir açlık felaketi yaşamış ve o yüzden çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, hayvanlar sürüler halinde telef olmuştu.

Somali şimdi hem fiyat artışından dolayı sorun yaşıyor hem de kuraklık ve kıtlık sebebiyle. Ülkenin özellikle orta bölgelerinde yağmurlarda bayağı azalma olduğu için gıda maddeleri üretiminde düşme olmuş. Buna eklenen bir üçüncü etken de iç savaş yüzünden bir milyon kadar insanın evlerini, arazilerini terk etmiş olması. Bunlar karınlarını doyurmak için ekip biçtikleri mülkleri, besledikleri hayvanları terk etmiş, gittikleri yerlerde ele bakar duruma gelmişler. Başkent Mogadişu'nun çıkışında bir geçitte daracık bir alana kurulan kampta 250 bin insan yaşıyor ve hiçbirinin bir yerden geliri yok.

Ortaya çıkan durum ve alınan işaretler sebebiyle BM ve Uluslar arası Kızılhaç yetkilileri Somali'de önümüzdeki dönemde yaşanacak felaketin, Afrika'nın son on yılda yaşadığı en büyük açlık felaketi olabileceğine dikkat çekiyor ve uluslar arası kuruluşları harekete geçmeye çağırıyorlar.

Somali'de Savaş ve İttifak

11 Haziran 2008 Çarşamba, Vakit gazetesi

Gazetemizde 6 Haziran Cuma günü yayınlanan yazımızda Somali'deki iç çatışmaya son verilmesi amacıyla Cibuti'de gerçekleştirilen ama başarısızlıkla sonuçlanan bir ittifak girişiminden söz etmiştik. Başarısızlıkla sonuçlanmasının sebebi dış güçlerin desteğiyle iktidarı ele geçiren geçici hükümet heyetinin, görüşme ve anlaşmanın yapılacağı salona işgalci Etyopya'nın büyükelçisini de çağırmasıydı.

Bizim söz konusu değerlendirmeyi yayınlamamızdan sonra yine Cibuti'de bir ittifak anlaşması imzalandı. Başarısızlıkla sonuçlanan girişimden söz edip anlaşmayı atlamak uygun olmayacağı için bugün yine Somali'yle ilgili gelişmeler üzerinde durma ve söz konusu ittifak anlaşmasıyla ilgili değerlendirme yapma zorunluluğu hâsıl oldu.

Somali'de çatışan taraflar arasında BM aracılığıyla 12 Mayıs'tan buyana görüşmeler sürdürülüyordu. BM Somali temsilcisi Ahmedo Veled Abdullah da anlaşmanın imzalanması sonrasında düzenlediği basın toplantısında çok zor bir ittifaka varıldığını çünkü tarafların hassasiyetlerini terk etmelerinin mümkün olmadığını dile getirdi.

Bir anlaşmaya varılmasının son derece zor olması gayet tabiiydi. Çünkü Cibuti'de bir ittifaka varılması için görüşmelerin yapıldığı sırada Etyopyalı işgal güçleri Mogadişu'da Bakara pazaryerine baskın düzenlemiş, sinek öldürür gibi insan öldürüyorlardı. Katledilenlerin birçoğunu da silahsız, savunmasız insanlar, çoğunlukla da kadınlar ve çocuklar oluşturuyordu. Ne yazık ki bu katliamı gerçekleştiren işgalcileri Cibuti'de "taraf" olarak masaya oturan geçici hükümetin adamları çağırmıştı. Zaten siyaset meydanındaki önemli şahsiyetleri Cibuti'de masaya otururken, silahlı militanları da Bakara'da Etyopyalı işgalcilerle birlikte savunmasız insanların üzerine kurşun yağdırıyordu. Filistin ve Irak'taki en önemli acı ve ızdırabımız da politik çıkarları için kendi halklarını satan ve dış güçlerle işbirliğine giren kadrolardan kaynaklanmıyor mu?

Böyle olmasına rağmen yine de kanamanın durması için acıyı içe atmak, işgalcileri kovabilmek için işbirlikçilere "yapmayın, etmeyin, bu ihanetten vazgeçin" çağrısı yaparak diyalog kapısını zorlamak gerekiyor. Dolayısıyla Somali ve Filistin'deki son gelişmeleri bu çerçevede değerlendirmeye ihtiyaç var.

Anlaşmaya geçici hükümet adına Başbakan Nur Hasan Huseyn, direnişi temsil eden Somali'nin Yeniden Bağımsızlaştırılması İttifakı adına da başkan Şeyh Şerif Şeyh imza attı.

İttifak bir geçiş süreci anlaşması niteliği taşıyor. Bu sürecin ilk otuz günlük bölümünde silahlı çatışmaların tamamen durdurulması isteniyor. Sonrasında 90 günlük bir geçiş merhalesi belirleniyor. Bu 120 günlük sürenin bitiminden sonra Etyopya işgal güçlerinin ülkeden tamamen çekilmesi ve yerine Uluslar arası Barış Gücü yerleştirilmesi isteniyor. Bu amaçla BM Güvenlik Konseyi'nden, bir karar çıkarılması için talepte bulunulması öngörülüyor. BM'den Somali'ye dost ama sınır olmayan ülkelerin ordularına mensup askerlerin oluşturacağı bir uluslar arası güç gönderilmesi istenecek. "Sınır olmayan" şartıyla uluslar arası güçte Etyopyalı askerlerin yer almamasının garantiye alınması amaçlanıyor.

Geçici hükümet başkanı Abdullah Yusuf Ahmed konu hakkında yaptığı açıklamada Etyopyalı güçlerin çekilmesinin ancak Uluslar arası Barış Gücü yerleştirilmesi şartının kesin bir şekilde uygulanmasına bağlı olduğunu ileri sürdü. Bu açıklaması da zaten onun sultasının Etyopya işgal güçlerinin desteğine dayandığını, halktan herhangi bir destek alamadığını, işgalcilerin çekilmesi durumunda sap gibi ortada kalacağını, bu yüzden uluslar arası güçle kendisinin ve kadrosunun hayatını sağlama almak istediğini gösteriyor.

Anlaşma muhalif hareketten şiddet eylemlerini kınamasını, anlaşmaya bağlı kalmayan silahlı gruplardan teberri etmesini istiyor.

Anlaşmanın imzalanmasından sonra muhtelif yorumlar yapıldı. Somali'deki bazı gruplar bu anlaşmanın kendilerini bağlamayacağını, Mogadişu'da kan akıtılırken Cibuti'de anlaşma imzalanmasının hiçbir anlam ifade etmeyeceğini ileri sürdüler. Etyopya işgal güçlerinin silahla girdiğini, yine silahın gücüyle çıkarılacaklarını söyleyenler oldu. Anlaşmayı olumlu bir gelişme olarak değerlendirip başarılı olmasını arzuladıklarını ifade edenler de oldu.

Anlaşmadan sonra uluslar arası teşkilatlara, Somali'ye yardım çağrıları yapıldı.

yardım çağrıları yapıldı.