Türkiye'den Haberler

4 Kasım 1999 Perşembe

Türkiye'de yine oldukça önemli ve hareketli gelişmeler yaşanıyor. Bu yüzden bu haftaki yazımızı sadece bir konuya tahsis etmeden bu önemli gelişmeler hakkında kısa notlar yazmayı tercih ediyoruz.

FP'nin ABD Çıkartması

Fazilet Partisi'nin lideri Recai Kutan'ın başkanlığındaki bir heyet bugünlerde geniş çaplı bir ABD ziyareti gerçekleştiriyor. Verilen bilgilere göre heyetin ziyaret programı gayet dolu. Resmi organlardan sivil toplum kuruluşlarına çok değişik organlarla toplantılar ve görüşmeler düzenliyorlar. Ancak ziyaretin en çok dikkat çeken tarafı Amerika'daki yahudi lobileriyle yapılan görüşmeler. Bilindiği üzere Amerika'da yahudi lobilerinin yönetim üzerinde önemli bir ağırlıkları var. Fazilet Partisi ise Türkiye'de yönetimin dışladığı, Anayasa Mahkemesi'nde hakkında kapatılma davasının açılmış olması sebebiyle varlık mücadelesiyle karşı karşıya olan bir siyasi parti durumunda. Bu yüzden ayakta kalabilmek için kendini uluslararası platformda kabul ettirme ve hakkındaki endişeleri izale etme ihtiyacı duyuyor. Recai Kutan liderliğindeki FP heyetinin böyle ani bir şekilde ABD çıkartması yapma ihtiyacı duyması da bundan kaynaklanıyor. Bu arada yahudi lobileriyle irtibat kurulmasının da bu atakta işe yarayacağı sanılıyor. Ancak yakın geçmişte yaşanmış olan tecrübelerden ibret alınması gerekirdi. Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın İsrail Dışişleri bakanı David Levy'ye ballı çay içirmesi onun partisini kapatılmaktan kurtaramamıştı. Bilakis bu ezilip büzülme onun üzerine gitmek isteyenlerin daha da cesaret kazanmalarına sebep olmuştu. Ayrıca FP eğer İslami değerleri ve ilkeleri geride bırakarak yoluna devam ederse o zaman siyaset meydanında farklı bir parti sıfatıyla varlığını sürdürmesinin de fazla bir anlamı olmayacaktır. Çünkü o zaman diğer siyasi partilerle aynı konuma gelecek, farklı bir parti olduğu iddiasının gerekçelerini bizzat kendi elleriyle yok etmiş olacaktır.

Başbakan Ecevit'in Rusya Ziyareti

Türkiye'den bu sıralarda gerçekleştirilen ikinci dikkat çekici bir dış ziyaret de başbakan Bülent Ecevit'in gerçekleştirdiği Rusya ziyareti. Rusya'nın Çeçenistan'da insanlık açısından utanç verici bir katliam gerçekleştirdiği ve tam anlamıyla bir vahşet sergilediği bir sırada Ecevit'in böyle bir ziyaret gerçekleştirmesi bütün kesimlerin tepkisine sebep oldu. Ecevit'in ziyaretinin önemli bir yanı da Rusya'yla "teröre karşı işbirliği anlaşması" imzalama niyeti taşıması. Oysa bilindiği üzere Rusya kendi tanımlamasında Çeçenistan'daki varlık ve hak mücadelesini terör olarak nitelendiriyor. Türkiye eğer "terör" konusunda Rusya'yla herhangi bir işbirliği içine girerse Rusya'dan Türkiye'deki PKK hareketini terör olarak görüp ona desteğini çekmesi talebinde bulunurken bunun karşılığında kendisi de Çeçenistan'daki direnişi bir terör olarak kabul ederek Türkiye halkının buradaki Müslümanlara yardımcı olmalarını engelleyecek. Ecevit, kendisinin Rusya ziyaretine yönelen tepkiler karşısında yaptığı açıklamada: "Çeçenistan, Rusya'nın kendi iç meselesidir. Biz ona karışamayız" ifadesini kullandı. Oysa Çeçenistan bağımsızlık sürecine girmiş bir devlettir ve Türkiye de bu ülkeyi "de facto (yarı bağımsız)" devlet olarak kabul edip İstanbul'da bu sıfatla temsilcilik açmasına izin vermiştir. Dolayısıyla Çeçenistan meselesini Rusya'nın kendi iç meselesi olarak görmek Türkiye'nin resmi olarak benimsediği dış politikaya aykırıdır. Kaldı ki öyle olsa bile hiçbir devlet yönetiminin kendi yönetimi altındaki insanları topluca katletme, yüzbinlerce insanı evlerini terk ederek göçe zorlama, doğum hastanelerini bombalayarak yeni doğmuş bebekleri öldürme hakkı olamaz. Her şeyden önce İnsan Hakları Evrense Beyannamesi gereğince böyle bir vahşete karşı tavır alınması, bu vahşetin önüne geçilebilmesi için gerekenin yapılması şarttır. Ama ne yazık ki Ecevit bu vahşete karşı tavır almak yerine bu vahşeti sergileyen Rusya yönetimiyle işbirliği anlaşması imzalamak için bu ülkeyi ziyaret ediyor.

Orgeneral Çevik Bir'e Yahudi Ödülü

Orgeneral Çevik Bir, Türkiye'deki meşhur 28 Şubat sürecinin en çok öne çıkan generallerindendi. Türkiye'deki İslami oluşumlara karşı aldığı sert tavırlarla tanınıyordu. Bu kişiye geçtiğimiz günlerde Amerika'daki bir yahudi örgütü tarafından "liderlik ödülü" verildi. Ödülü veren yahudi örgütünün kısa adı JİNSA ve aşırı siyonist görüşleriyle, özellikle de Müslümanlara karşı sert tavırlarıyla tanınan bir yahudi örgütü. 28 Şubat sürecinde Türkiye'deki İslami faaliyetlerin önünü kesmek için büyük çabalar sarf eden bir generalin emekli olduktan sonra Amerika'daki bir yahudi örgütü tarafından ödüle layık görülmesi gerçekten düşündürücü.

Kışlalı Cinayeti'nde "İslamcı" Senaryosu Tutmadı

Türkiye'nin aşırı laik ve Atatürkçü görüşleriyle tanınan eski Kültür bakanı Prof. Ahmet Taner Kışlalı bundan bir süre önce faili meçhul bir cinayetle öldürülmüştü. Aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kurucu üyelerinden olan Kışlalı, laik ve kemalist kesimden olduğundan özellikle İslam karşıtı basın yayın organları hemen cinayeti İslamcı kesime yüklemek için yoğun bir propaganda faaliyeti başlatmıştı. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde olayın arkasında İslamcı kesimin olmadığı, cinayetin dış bağlantılı profesyonelce işlenmiş bir cinayet olduğu ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar neticesinde suikastı düzenleyenler arasında açık ve modern giyimli bazı bayanların da bulunması İslamcı kesime yönelik suçlamaların yersiz olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra polis araştırmaları, cinayette Türkiye'deki İslami oluşumların elde etmesi mümkün olmayan malzemelerin kullanıldığını ortaya çıkardı. Bu gerçek ortaya çıkınca artık İslami kesime karşı cephe alan basın yayın organları da Kışlalı cinayetinde "İslamcı senaryosu"nun tutmadığını itiraf ederek tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı.

AGİT Zirvesi

Türkiye bu sıralarda önemli bir toplantıya hazırlanıyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)'in devlet başkanları zirvesi önümüzdeki günlerde İstanbul'da gerçekleştirilecek. ABD başkanı Clinton dahil olmak üzere kırk kadar devlet başkanının katılacağı bu zirvede çeşitli insan hakları kuruluşları da bulunacak. Toplantı günlerinde Türkiye'deki çeşitli sivil kuruluşlar da bu ülkedeki mevcut yönetimin insan hakları ihlalleriyle ilgili raporları toplantıya katılanların dikkatlerine sunacaklar. Bu konudaki gelişmeleri inşallah toplantı akabinde sizlere aktarmaya çalışacağız.