Görev Yeniden Ecevit'te

Türkiye'de bu sıralarda hükümet kurma konusunda tam anlamıyla bir komedi yaşanıyor. Başbakan Mesut Yılmaz'ın yönetimindeki eski hükümetin yolsuzluklara karışma suçlamasıyla düşürülmesinin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçtiği halde yerine yeni bir hükümet kurulamadı. Bu ise cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hükümeti kurma konusunda yaptığı görevlendirmelerdeki maksatlı tutumlarından kaynaklanıyor. Demirel en önce parlamentodaki üye sayısı itibariyle dördüncü sırada yer alan Demokratik Sol Parti (DSP)'nin genel başkanı Bülent Ecevit'i hükümeti kurmakla görevlendirmişti. O zamanki şartlarda Ecevit'in hükümet kurmasının imkansız olduğunun belli olmasına rağmen Demirel'in böyle bir görevlendirme yapması bir oyalama taktiğinden başka bir şey değildi. Sonuçta Ecevit hükümeti kuramayarak görevi cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e iade etti. Bunun ardından Demirel, parlamentoda herhangi bir grubu bulunmayan, belli bir halk tabanının desteğine sahip olmayan bir bağımsız milletvekilini (Yalım Erez'i) hükümeti kurmakla görevlendirdi. Demirel bu görevlendirmeyle de oyalama taktiğini sürdürmek ve bir bakıma parlamentoyu kendine mahkum hale getirmek istiyordu. Çünkü anayasaya göre bir hükümetin düşürülmesinden sonra parlamentonun 45 gün içinde hükümet kuramaması halinde inisiyatif tamamen cumhurbaşkanına geçiyor ve cumhurbaşkanı 90 gün içinde genel seçime gitmek şartıyla istediği kişiyi başbakan olarak tayin edip onun başkanlığında bir hükümet kurdurabiliyor.

Gerçekte Yalım Erez'in parlamentodan yeterli desteği alması mümkün değildi. Ancak anayasanın yukarıda işaret ettiğimiz hükmü sebebiyle bazı siyasi partiler, tepeden inme bir hükümet tayin edilmesine fırsat vermemek için bağımsız milletvekili Yalım Erez'le belli şartlar muvacehesinde anlaşma yoluna gitme yönünde temayüller göstermeye başladılar. Bu durum Doğru Yol Partisi'ni rahatsız etmeye başladı. Çünkü Erez, Doğru Yol Partisi'nin listesinden parlamentoya girmiş daha sonra bazı menfaatlerinin hatırına bu partiden istifa ederek bağımsız olmuş ve bağımsız olduktan sonra da; Çiller'in başbakan olmasını engellemek amacıyla kurdurulan Mesut Yılmaz hükümetine destek vererek onun hükümetinde bir bakanlık koltuğu kapmayı başarmıştı. Bu yüzden Çiller ona kızgındı ve hükümeti kurma görevinin ona verilmesine şiddetle karşı çıktı. Bazı partilerin Erez'in hükümet kurma çalışmalarına sıcak yaklaştıklarını görünce de, işi bozabilmek ve onun hükümet kurmasını önleyebilmek için beklenmedik bir açıklama yaptı ve: "18 Nisan seçimlerinin ertelenmemesi şartıyla Ecevit'in başbakanlığında kurulacak bir hükümete destek verebiliriz" dedi. Onun böyle bir açıklama yapması Ecevit'i yeniden iştahlandırdı; dolayısıyla onun başkanlığındaki DSP ve onunla işbirliği halindeki ANAP, Erez formülünü kenara iterek yeniden Ecevit formülüne döndüler. Bu gelişme sonucu hükümeti kuramayacağını anlayan Yalım Erez de görevi cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e iade etmek zorunda kaldı.

Erez'in görevi iade etmesinden sonra Demirel, hükümeti kurma görevini yeniden Ecevit'e verdi. Şimdi Ecevit hükümeti kurma çalışmalarını bütün hızıyla sürdürüyor. Eğer Çiller'in genel başkanlığındaki DYP'nin desteği konusunda herhangi bir pürüz çıkmazsa Ecevit'in kuracağı hükümetin parlamentodan güvenoyu alacağı kesin. Çünkü ANAP, DYP ve DSP'nin oyları bir hükümet kurulması için yeterli oluyor. Fakat Tansu Çiller destek için bazı şartlar da ileri sürüyor. Bunların başında da şu anki Milli Eğitim bakanı ile İçişleri bakanının değiştirilmesi yani yeni hükümette bu kişilere aynı bakanlıkların verilmemesi şartı geliyor. Bu iki bakan özellikle başörtüsü yasağının uygulamaya geçirilmesi konusunda zulmün her çeşidine başvuran kişiler olarak bilindiklerinden halk tarafından istenmiyorlar. Çiller, onların saf dışı edilmesi suretiyle halkın sempatisini kazanmayı ve 18 Nisan 1999 tarihinde gerçekleştirilecek genel seçimlere büyük bir yatırım yapmayı hedefliyor. Çünkü başörtüsü zulmünün ortadan kaldırılması yolunda atılacak her adım halkın desteğini kazanacaktır ki bu özellikle seçim döneminde önemli bir seçim yatırımı sayılır.

Fakat DSP'nin Çiller'in bu isteğini yerine getirmek istemediği anlaşılıyor. Çünkü birinci olarak başörtüsü yasağını uygulamak ve dini eğitime takoz koymak DSP'nin en önemli malzemesi. Bunu adeta kendisi için bir ilke haline getirmiş durumda. Dolayısıyla onun başörtüsü zulmünden vazgeçmesi imkansız gibi. Ayrıca o, din eğitimine takoz koyabilmek için şu anki Milli Eğitim bakanı Hikmet Uluğbay'ı yine bu görevde tutmak istiyor. İkinci olarak, Çiller'in söz konusu isteklerini kabul ettirmesinin ona önemli miktarda oy kazandıracağını Ecevit de tahmin edebiliyor. Dolayısıyla Çiller için seçim yatırımı olabilecek bir şartı yerine getirmeye yanaşmak istemez. Çünkü bugün her ne kadar onunla işbirliği içine girse de yarın seçim meydanlarında ona rakip olacak. Bu itibarla rakibine oy kazandıracak bir uygulamaya gitmek istemez.

Bütün bu sebeplerden dolayı Ecevit'in kuracağı hükümetin geleceği de meçhul görünüyor. Zaten bu hükümet parlamentodan güven oyu alsa bile yaklaşık üç ay iktidarda kalacak.