Albright'ın Afrika Gezisi

Bu sıralarda dünyada hızlı gelişmeler olduğundan bazı önemli gelişmeler dikkatten kaçabiliyor veya gölgede kalabiliyor. Türkiye'nin büyük bir ümit bağladığı Lüksemburg Zirvesi'nde, yine adaylık adaylarının bekletildiği salonda tutulması Batıcılığı bir devlet politikası olarak benimsemekten yana olanlarda belki biraz ümit kırıklığına yol açmış olabilir. Ama onların yüzleri yine Batı'nın ve Amerika'nın gösterdiği yöne dönük. Bu yüzden İslam ülkeleriyle aralarının açılması ve önlerindeki çok önemli bir potansiyelin kaybolması pahasına da olsa İsrail işgal rejimiyle işbirliğini tercih ediyorlar. Bu yüzden hükümet adına yapılan açıklamalarda İKÖ kararlarının Türkiye'yi etkilemeyeceği ve İsrail'le işbirliğinin sürdürüleceği vurgulanıyor. Oysa İKÖ kararları Türkiye'yi etkilemese bile İKÖ'ye üye ülkelerin, hepsinin olmasa bile bazılarının İsrail'le işbirliğine karşı kısmen de olsa tavır koymaları Türkiye'yi pek hayli etkileyebilir. Bu ortamda hem Avrupa'dan hem de İslam aleminden dışlanmış bu yüzden denize düşenin yılana sarılması gibi İsrail'e sarılmış Türkiye manzarasıyla karşı karşıya geliriz ki, şu anda Türkiye'deki mevcut yönetimin arz ettiği manzara da bundan ibarettir. Türkiye'nin İsrail'le bu derece sıkı fıkı olmasında ABD unsurunun da önemli etkisi olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü Türkiye'deki yönetim, benimsemiş olduğu resmi politika gereğince İslam alemine yüzünü çevirmek istemiyor. Avrupa Birliği'nden de dışlanınca iyice ABD'ye yanaşma ihtiyacı duyuyor. ABD de bunu her bakımdan İsrail lehine kullanıyor ve Türkiye'yi İsrail'in İslam alemindeki hamisi haline getirmeye çalışıyor.

İşte bu ABD'nin yahudi asıllı Dışişleri bakanı Madleine Albright geçtiğimiz günlerde kapsamlı ve uzun süreli bir Afrika gezisi gerçekleştirdi. Yukarıda zikrettiğimiz gelişmeler yüzünden bu gezi Türkiye kamuoyunun pek dikkatini çekmedi. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla önemli bir geziydi. Gezinin iki önemli amacı vardı: Afrika'da ABD ve İsrail etkinliğini artırmak dolayısıyla bu kıtadaki fitne unsurlarının da bütünüyle ABD ve İsrail kontrolüne geçmesini sağlamak; Güney Sudan sorununun çözüme kavuşturulmasını engelleyebilmek için Sudan'a komşu ülkelerin Güney Sudan'daki ayrılıkçılara destek vermelerini dolayısıyla ayrılıkçıların da bundan cesaret alarak Sudan yönetimiyle yaptıkları görüşmelerde çıtayı yüksek tutmalarını sağlamak.

Bilindiği üzere Afrika sömürgeci güçlerin geriye bıraktıkları fitne ve fesat unsurları sebebiyle sık sık kan banyosu yapmaktadır. İnsanlar kalabalık kitleler halinde yurtlarından çıkarılarak aç ve çıplak bir halde başka yerlere göç etmeye zorlanmaktadırlar. Bu göçler esnasında binlerce insan açlıktan veya kötü ikamet şartları sebebiyle ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Ancak bu fitne unsurlarında şimdiye kadar Avrupa'nın özellikle de Fransa'nın etkinliği ABD'nin etkinliğinden fazlaydı. Gerçi ABD, özellikle de ABD'nin kuyruğu durumundaki İsrail tamamen olayların dışında değildi. Ama son ataklarla bu unsurların bütünüyle kendi kontrollerine geçmesini istiyorlar. Ayrıca ABD'nin son iki aylık süre içinde Ortadoğu'da üç önemli darbe (Körfez krizinde Arap ülkelerinden hiçbir destek görememek, Doha Zirvesi'nin fiyaskoyla sonuçlanması ve Tahran Zirvesi'ne gösterilen ilgi) yemesi de biraz soğuk duş etkisi yaptı. Şimdi onun etkisini Afrika sıcağından pay almak suretiyle atmaya çalışıyor.

Gezinin önemli bir amacı da Sudan'ı sıkıştırmak ve Güney Sudan fitnesinin sönmesine fırsat vermemektir. Güney Sudan fitnesi İngiliz sömürgecilerin maksatlı olarak ve özel bir çalışmayla ürettikleri bir fitnedir ve 1956'dan buyana Sudan'ın başını ağrıtmaktadır. Daha önceki yönetimler bu meselenin üzerine giderken dış güçlerin kontrolünden çıkamadıklarından meselenin kökten çözümü için herhangi bir mesafe katedememişlerdi. Ama İslami kimlik taşıyan son yönetim bu konuda önemli mesafeler katetti. Şimdi de bütün ayrılıkçı gruplarla masaya oturarak meseleyi kesin bir çözüme kavuşturmak istiyor. ABD, daha önce Güney Sudan sorununun anlaşmalar yoluyla çözümünü desteklediğini açıklamıştı. Ancak Sudan yönetimiyle ayrılıkçılar arasında Kenya'nın başkenti Nairobi'de görüşmeler başlayınca ani bir şekilde Sudan'a ambargo uygulama ve Amerika'daki bütün hesaplarını dondurma kararı aldı. Sonra da ayrılıkçıların anlaşma şartlarını kabul etmelerini engellemek amacıyla Sudan'a komşu bazı ülkeleri devreye sokmaya çalıştı. Albright'ın gezisiyle de ayrılıkçılara yönelen desteğin artmasının sağlanması istenmektedir.