Özbekistan'da Neler Oluyor?

Özbekistan, 447.400 km2 yüzölçümü olan ve yaklaşık 25 milyon nüfusa sahip bir Türk cumhuriyeti. Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleri içinde önemli bir konuma sahip olan bu ülkede Özbek kökenliler nüfusun % 71'ini oluşturmaktadırlar. Bu itibarla Özbekistan söz konusu cumhuriyetler içinde Türk kökenlilerin en kalabalık nüfusu oluşturdukları ve aynı zamanda oran olarak en yoğun oldukları ülkedir. Bu ülkede yaşayan Müslümanların sayısı da bölgedeki diğer cumhuriyetlerin her birinde yaşayan Müslümanların sayısından fazladır. Oran olarak ise Tacikistan'daki Müslümanların oranına eşittir. Şöyle ki 25 milyon nüfusa sahip Özbekistan'da ve 6,5 milyona yakın nüfusa sahip olan Tacikistan'da Müslüman nüfus oranı % 90'ı bulurken, bu oran yaklaşık 20 milyon nüfusa sahip olan Kazakistan'da % 47, 5 milyon 250 bin nüfusa sahip olan Kırgızistan'da % 69, 5 milyona yakın nüfusa sahip Türkmenistan'da % 85'tir.

Özbekistan İslami hareket açısından da farklılık arz etmektedir. Bu ülke Tacikistan'dan sonra bölgede İslami hareketin en güçlü olduğu ülkedir. Yani İslami hareketin etkinliği yönünden Orta Asya'da, Müslüman halkların yoğunluk oluşturduğu beş cumhuriyet içinde ikinci sırada Türklerin yoğunluk oluşturduğu dört cumhuriyet içinde ise birinci sırada gelir. (Bu cumhuriyetlerin Türki cumhuriyetler olarak adlandırılması yanlıştır. Doğrusu Türk cumhuriyetleridir. Bu cumhuriyetlerin bulunduğu bölgeye de coğrafi olarak Batı Türkistan denir. Doğu Türkistan ise bilindiği üzere Çin işgali altında bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki, Türkiye'de yeni hükümetin yayınladığı bir genelgede burası Çin Halk Cumhuriyeti'nin toprağı olarak nitelendirilmiş ve Doğu Türkistan halkının bağımsızlık mücadelesine destek amaçlı faaliyetler yasaklanmıştır. Bu konuyu Allah izin verirse ayrıca ele almaya çalışacağız.)

İşte bu özelliklere sahip olan Özbekistan'da bugün ne yazık ki eski komünist rejimin bir devamı niteliği taşıyan baskıcı bir rejim hakimdir. Ülkede cumhurbaşkanlığı görevini adından başka İslam'la hiçbir ilgisi olmayan İslam Kerimov yürütmektedir. Kerimov aslında eski komünist rejimin bir kalıntısıdır. Ancak komünistliğin ipliği pazara çıktığından artık ekonomide ve idari konularda bu ideolojiyi savunmanın bir anlam taşımadığını biliyor. Fakat eski komünist rejimin baskı ve şiddet politikasını aynen sürdürüyor. Özellikle de ülkede günden güne güçlenen İslami hareket karşısında resmi terörü sonuna kadar kullanıyor.

Özbekistan zengin bir İslami mirasa sahiptir. Bugün Özbekistan sınırları içinde kalan Buhara, Semerkant ve Taşkent gibi şehirler tarih boyunca önemli ilim merkezleri olagelmiştir. Özbekistan, Sovyetler Birliği döneminde de Orta Asya Müslümanları açısından özel bir konuma sahipti. Orta Asya Müslümanlarının dini idaresi Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te bulunuyordu. Sovyet yönetiminin faaliyetine izin verdiği iki medresenin ikisi de Özbekistan'daydı. (Buhara'daki Mir Arap ve Taşkent'teki İsmail Buhari Medresesi.) Bağımsızlık sonrasında İslami faaliyetler daha da canlandı, yeni yeni cami ve mescitler ibadete açıldı. Bunun yanı sıra İslami ilimleri öğreten yeni medreseler ve enstitüler de açıldı. Bunlardan biri de değişik İslami ilimlerin öğretildiği, 4 yıllık dini yüksek öğretim veren İmam Buhari Enstitüsü'ydü. Fakat bütün bu eğitim kurumlarının ülkedeki İslami canlanmada oldukça olumlu etkilerinin görülmesi üzerine Kerimov bu eğitim kurumlarının bazılarını kapattı, bazılarını da tamamen etkisiz, sembolik hale getirdi. Halkın İslami yönden bilinçlenmesinde ve bilgilenmesinde etkisi olan ilim ve hareket önderlerini ya zindana attı, ya da ülkeyi terk etmelerine sebep oldu.

Kerimov'un bu baskıcı uygulamalarından dolayı Özbekistan'daki İslami hareketle arasında derin bir anlaşmazlık bulunmaktadır. Bu anlaşmazlık zaman zaman çatışmalara da sebep olmaktadır.

Bu ülkede geçtiğimiz hafta 16 Şubat 1999 Salı günü cumhurbaşkanına yönelik bir suikast girişiminde bulunuldu. Yapılan açıklamalara göre olay günü başkent Taşkent'in on ayrı yerinde patlama oldu. Patlamalarda gayri resmi kaynaklara göre en az 67 kişi hayatını kaybetti. Cumhurbaşkanı Kerimov ve Bakanlar Kurulu üyeleri ise yara almadan kurtuldular.

Kerimov bu olaylardan sonra yaptığı açıklamalarda patlamalarda kendisinin hedef seçildiğini açıkladı ve halkı bütün bu saldırılara karşı kendisine destek olmaya çağırdı.

Normalde olayların failleri tam olarak tespit edilmiş ve kamuoyuna kesin delillere dayanan herhangi bir bilgi verilmiş değil. Kerimov her ne kadar İslami hareket mensuplarıyla kavgalı olsa da, bazı siyasi muhalifleriyle de şiddetli kavga içinde olduğu biliniyor. Hatta siyasi muhaliflerinin onu tasfiye etme planlarının olduğu kulis haberlerine yansımıştı. Bununla birlikte Kerimov yine de İslami hareketi suçladı ve bu olayın arkasında İslamcıların olduğunu, aynı zamanda Tacikistan'ın dışarıdan bir rol oynadığını iddia etti. Tacikistan'ı suçlamasının sebebi ise bu ülkede uzun süren bir mücadelenin sonunda Nahda (İslami Uyanış) Hareketi'nin iktidara ortak edilmesi.

Kerimov, Tacikistan'daki İslami uyanıştan çok korkuyor. Çünkü bu ülkedeki İslami hareketin tüm Orta Asya'daki Müslüman halkları etkileyeceğini biliyor. Bundan dolayıdır ki geçmişte, Sovyetler'in dağılmasından sonra Tacikistan'da İslami hareket mensuplarının eski komünist rejim kalıntılarına karşı silahlı mücadele başlatmaları üzerine bu mücadelenin bastırılması için gerçekleştirilen askeri operasyona Özbekistan da katılmıştı. Ama Tacikistan yönetimi İslami Hareket'in mücadelesi karşısında daha fazla dayanamadı ve bazı tavizler vererek bu hareketi hükümete ortak etmek zorunda kaldı. Şimdi bu durum Özbekistan cumhurbaşkanını dediğimiz sebepten dolayı ciddi şekilde rahatsız ediyor. Ayrıca Tacikistan'daki Nahda hareketinin Özbekistan'da da bir kolu var ve bu ülkedeki İslami bilinçlenmede önemli rol oynuyor.

Bu noktalara işaret ettikten sonra son suikast girişiminin genel bir tahlilini yapmak istiyoruz.

Bu suikast girişiminde ilk etapta suçlananlar İslamcılar oldu. Yukarıda dile getirdiğimiz üzere Kerimov'la İslamcılar arasında bir kavga olduğundan böyle bir ihtimale "mümkün" gözüyle bakılıyor. Buna "mümkün" gözüyle bakılması ise Kerimov'un işine geliyor. Neden? Çünkü onun İslami hareket mensuplarını daha çok kıskaca alabilmek için gerekçeye ihtiyacı var. Bu olayların faili olarak onların gösterilmesi de Kerimov için gerekçe teşkil ediyor. İkinci olarak olaylarda İslamcıların suçlu gösterilmesi onlara yönelik olarak şimdiye kadar yapılan baskıları ve yasaklamaları haklı göstermek için de malzeme teşkil ediyor. Bu noktada aklımıza şöyle bir soru geliyor: "Acaba Kerimov, dediğimiz sebepleri, gerekçeleri ve malzemeleri oluşturmak için bu eylemleri bizzat kendi adamlarına mı işletti?" Böyle bir şey hiç de ihtimal dışı değildir ve özellikle diktatörlerin, zorba yöneticilerin sıkça başvurdukları bir metottur. Suikast girişimlerinden Kerimov'un ve adamlarının yara almadan kurtulmaları ve ölenlerin çoğunlukla sivil vatandaşlardan olması bu ihtimali daha da güçlendiriyor. Kerimov'un siyasi muhalifleriyle de kavgalı olmasına rağmen olaylardan hemen sonra, televizyondan açıklama yaparak halktan destek istemesi ve İslami hareket mensuplarını suçlaması da hedefin önceden belirlenmiş olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.