Akayev'in Gidişi

27 Mart 2005 Pazar, Vakit gazetesi

Asker Akayev, 29 Ekim 2000'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yeniden aday olduğunu açıkladığında, bu kararını halkın ısrarlı istekleri üzerine verdiğini söylemişti. Oysa Akayev'in baskıcı uygulamaları ve komünist rejim kalıntısı bir diktatör olması sebebiyle halkı tarafından istenmediği o zamandan biliniyordu. Bu itibarla halkın onun yeniden cumhurbaşkanı olmasını ısrarla istediği halka bir iftiraydı.

Ama bu bir gelenektir. Halklarını demir yumrukla yönetenler hep onlardan gelen ısrarlı istek (!) üzerine aday olurlar. Muhaliflerine göz açtırmadıklarından, çoğu zaman da tek aday olarak seçimlere girdiklerinden ve açık oy - gizli sayım sistemini yahut daha başka numaraları işlettiklerinden oyların % 99,9'unu alarak seçimleri kazanırlar. % 0,1 oranında muhalif oy da olmalı. O kadarlık "hain (!)" de olmasa zaten istihbarat teşkilatına, gizli polise vs.'ye ihtiyaç olmayacak. Bu aynı zamanda, muhaliflerin kendilerini ifade edebildiklerinin bir göstergesidir!

Bazı diktatörler görev süreleri dolduğunda "nasıl olsa yine ben seçileceğim!" diyerek seçime gerek görmeden kendilerini yeniden cumhurbaşkanı, devlet başkanı veya kısaca başkan ilan ederler. Çünkü sonucu önceden belli seçimler için onca masrafa gerek yoktur. Aslında bunların yaptığı daha akıllıca ve milli menfaatlere daha uygundur. Ancak ötekiler de "halkın ısrarlı istekleriyle aday oldukları" iddialarının yalan olmadığını sandıktan çıkacak sonuçlarla ispat etme ihtiyacı duymaktadırlar. Onları da anlayışla karşılamak gerekir!

Ama ne kadar ilginçtir ki Akayev tahttan indirilirken kendi polisleri bile doğru düzgün ona sahip çıkmadılar. Ayaklananlar bazı binalara yaklaştıklarında polisler ve koruma görevlileri adeta: "Biz de zaten sizi bekliyorduk" dercesine o binaları sorun çıkarmadan teslim ettiler. Bu gibi durumlarda hadiseler haberlere yansıtılırken "sorun çıkardılar - çıkarmadılar" ifadesi genellikle muhalifler yahut isyancılar hakkında kullanılır. Ama Kırgızistan'da tam tersi oldu.

Son olaylarda Akayev'in yanında duranların sayısı, şimdiye kadarki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde onun aleyhine oy kullananların sayısının bile çok çok gerisinde kaldı. Yani o 99'a karşı 1 oranlarının lehte - aleyhte konumları yer değiştirmişti desek bile isabet etmiş olmayacağız. Çünkü kendini yapayalnız, kimsesiz, tabir yerindeyse "sap gibi" ortada bulmuştu Akayev. Neredeydi acaba o ısrarla cumhurbaşkanlığına aday olmasını isteyenler? Zaten diktatörlerin korkaklıkları da bundan ileri gelmiyor mu? Onlar en yakınlarında duran, kendilerine en samimi gördükleri dostlarına bile güvenmemekte haklıdırlar. En samimi casuslarının arkasına bile casus takarak insanları birbirlerine izletme ihtiyacı duymakta haksız olmadıklarını Akayev'den önceki diktatörlerin maruz kaldıkları durumlar da bize göstermişti.

Eski Güney Yemen'in sosyalist diktatörleri, iki Yemen'in birleşmesinden sonraki ihtilaftan dolayı çıkan iç savaşta kaçacak delik aramışlardı. Moskova'nın desteğiyle ayakta duran komünist diktatörlerin Sovyetler'in çökmesinden sonra nasıl bir biri ardından döküldüklerine de şahit olduk. Zalimlerin Allah'ın huzurundaki yalnızlıkları ve perişanlıkları daha fenadır. Çünkü burada kendilerine en yakın gördükleri dostlarının bile orada: "Bizi siz yoldan çıkardınız!" diyerek lanetlediklerini ve: "Ya Rabbi! Bizi saptırmalarına karşılık onlara kat kat azap ver" dediklerini görecekler.

"Nihayet hepsi birbirlerinin ardından oraya toplandıklarında sonrakiler öncekiler hakkında: "Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar, onlara ateşten kat kat azap ver" derler. O da: "Herkes için kat kattır ama siz bilmiyorsunuz" der. Öncekiler de sonrakilere: "Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktu. Kazandıklarınıza karşılık azabı tadın" derler." (A'raf, 7/38-39) (Burada "sonrakiler" denilirken kastedilenler küfür ve sapıklıkta başkalarına uyan, onların arkalarından gidenlerdir. "Öncekiler" denilirken kastedilenler ise küfür ve sapıklıkta başkalarına öncülük etmiş olanlardır. Yani öncekiler öncüler, önderler, sonrakiler de onların izinden gidenlerdir.)

Burada şunu da hatırlatalım ki bölgesel zalimi tahtından indirip de global yani küresel zalime ipleri teslim edenler, Irak'ta Saddam'ı tahttan indirmek için Amerikan işgalcilerini çağıranların ve onlara Irak'ın masum, zavallı insanlarını kırdıranların yaptıklarını yapmış olurlar. Yine bir zalimi tahttan indirip onun yerine kendileri zalim olanlar da zulme karşı samimiyetsiz davranmış ve kendilerinden öncekilerin durumlarından ibret almamış olurlar.