Sudan’da bir anlaşma sağlandı mı?

9 Aralık 2022 Cuma, Yeni Akit

Sudan’da son dönemde cuntacıların artık gitmesi ve sivil yönetime geçiş sağlanması için gösteriler yapılıyordu. Bu yüzden zaman zaman çatışmalar da yaşanıyordu.

Olayların devam etmesi üzerine 5 Aralık Pazartesi günü başkent Hartum’da sivil kesimi temsil eden bazı örgüt liderleriyle başlarında Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Org. Abdulfettah Burhan ile yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu’nun yer aldığı cunta liderleri Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir araya gelerek bir anlaşma imzaladı. “Çerçeve Anlaşması” adı verilen bu anlaşmayla, sivil yönetime geçiş ve sistemde yeni düzenlemeler yapılması için yeni bir süreç başlatılması konusunda ittifak sağlandığı söylendi.

Anlaşmanın imzalanması için düzenlenen törene BM, Afrika Birliği, Doğu Afrika’daki Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi gibi uluslararası ve bölgesel kuruluşların ve ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başta olmak üzere muhtelif ülkelerin temsilcileri de katıldı. Türkiye’nin de aralarında yer aldığı değişik ülkeler de anlaşmayı destekleyen ve olumlu bir gelişme olarak değerlendiren resmi açıklamalarda bulundu.

Vatandaşların bir kısmı anlaşmaya karşı çıkarak yine Hartum’da gösteriler düzenledi ve bu kez sadece cuntacıları değil sivil kuruluşları temsilen onlarla masaya oturup böyle bir anlaşmaya imza atanları da protesto ettiler. Göstericiler, “Ey asker! Dokunulmazlık yok!”, “Devrim halkın devrimidir, egemenlik halkın egemenliğidir; askerler kışlalarına!” diye sloganlar attılar. Bu gösteriler anlaşmanın halkı tatmin etmediğini ve umut vermediğini göstermesi açısından dikkat çekiciydi.

Anlaşmanın imzalandığı akşam cunta yönetiminin lideri Abdulfettah Burhan, El-Cezire’ye yaptığı açıklamada imzalanan metnin asker ile sivil oluşumlar arasında bir ittifak anlaşması değil bir uzlaşma olduğunu, anlaşmaya imza atmamış kesimlere de açık olduğunu ve kişiye özel kılınamayacağını ifade etti. Bu arada anlaşmayı kabul etmeyenlerin bazı “dış ajandalarının olabileceği” iddiasında bulunarak onları töhmet altına sokmaktan da çekinmedi.

Peki, bu anlaşma gerçekten bir çözüm sürecinin başlatılması mıdır yoksa sivil kesimi temsil ettiklerini ileri sürenlerin şimdiye kadar birçok kez ısırıldıkları deliğe parmaklarını yeniden sokmaları anlamına mı geliyor? Eğer bir uzlaşma sağlandıysa, bu uzlaşmadan iddia edildiği gibi sivil otoriteye geçişin kapısını açacak ve askeri kışlasına dönmeye zorlayacak yeni bir anlaşma çıkması ihtimali var mı yoksa bu, cuntacıları kışlalarına dönmeye zorlamaksızın, halka serap göstermeye devam ederek kitlesel eylemlerin ateşini düşürme amaçlı yeni bir taktik midir?

Bizim gördüğümüz kadarıyla bu anlaşma, tarafların birbirine içi boş kutular vermesi anlaşmasıdır. Zaten Çerçeve Anlaşması isminin kullanılmasının sebebi de biraz budur. Anlaşmayla her iki taraf muhatabına içi boş bir kutu vermiştir. Karşı tarafın verdiği kutunun içini, kendisinin işine yarayacak malzemelerle doldurup iade edeceği iddiasında veya beklentisi içindedir. Bunun için de bir süreç belirlenmiştir. Ama bu süreç içinde taraflar o kutuları, içlerine muhataplarının işine yarayacak malzemeler koyarak değil bir liste koyarak iade edecek; “Senden bu listede yazılanları istiyorum!” diyecektir. Böylece geçiş süreci bitse bile kutuların içi doldurulmamış olacağı için yeni bir geçiş sürecinin başlatılmasına ihtiyaç duyulacaktır. Bu da tabii ki cuntacıların işine yarayacaktır. Çünkü ipler onun elindedir.

Sivil kesimi temsil ettikleri iddiasıyla anlaşmaya imza atanlar aslında bunun farkındadır. Ama yaşanan toplumsal olayların tansiyonunun düşürülmesi için yapılan baskıya boyun eğmek ve böyle bir anlaşmaya imza atmayı kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu kişilerin böyle bir anlaşmaya imza atmaları ise asker diktasına baş kaldıran kitlesel hareketleri temsil performansına artık sahip olmadıklarını gözler önüne sermektedir. Ama halk direnişine başlık etme iddiasındaki kadronun pasifize edilmesi suretiyle bu direnişe yeni bir darbe indirilmiştir.