Adalet hatır değil hukuk gözetir

29 Nisan 2022 Cuma, Yeni Akit

Adaletin önemi ve gerekliliği hakkında Kur’an-ı Kerim’den deliller göstermek istediğinizde hiç zorluk çekmezsiniz. Bu konuda onlarca âyeti delil olarak sıralamanız mümkündür. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in insanlar arasında hakim kılınmasını istediği nizamın ana gayelerinden biri de adaletin icrasıdır.

Adalet bir üst başlıktır ve genel prensip ortaya koyar. Burada aynı zamanda sizin bu kavramın içini ne şekilde doldurduğunuza bakılır.

Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.)’den nakledilen ve örnek bir davranış ortaya koyan rivayete göre, hatırı sayılır bir kadının hırsızlık yapması ve suçunun kesinleşmesi üzerine onun affedilmesi için birilerinin aracı kılınması planlanır ve en uygun isim olarak da Hz. Peygamber (a.s.)’in çok sevdiği bir genç olan Usame bin Zeyd görülür. Onun araya girmesi üzerine Peygamber (a.s.) önceki kavimlerin, zengin, itibarlı, hatırı sayılır kişilerin suç işlemeleri durumunda görmezden gelmeleri, zayıf kişilerin suç işlemeleri durumunda ise cezalandırmaları sebebiyle helak olduklarını hatırlatır ve kendi kızı Fatıma’nın bile suç işlemesi durumunda gereken cezayı vereceğini belirterek talebi kesin bir şekilde reddeder.

“Bu adam zengindi, iş adamıydı, çok parası vardı, sivil toplum kuruluşlarına maddi destek veriyordu” diye birinin suçunun görmezden gelinmesini istediğinizde hukuku değil hatırı gözetmiş olursunuz ki bu, adaletin gayesine terstir.

Bir yandan “gücü değil adaleti esas almalıyız” derken, diğer yandan “bu adamı niye mahkum ettiniz, şimdi Avrupa’yı kızdıracaksınız; yaptırım uygulamalarına sebep olacaksınız, tepkileri üzerinize çekeceksiniz” dediğiniz zaman da kendinizle çelişkiye düşmüş olursunuz. Çünkü birilerini kızdırmamak için birilerinin suçunu görmezden geldiğiniz zaman adaleti değil gücü esas almış olursunuz.

George Soros denilen adam dünyadaki birçok fitnenin, çok çirkin oyunların planlanmasının ve karışıklıkların çıkarılmasının arkasında duran elleri kirli bir adamdır. Soros aynı zamanda parayı, sermayeyi kriz üretmede kullanmasıyla ün salmıştır. O, darbenin sadece silahla değil parayla da yapılabileceğini dünya kamuoyuna göstermiştir. Bu sebeple onun paranın gücünü devreye sokarak ve satın aldığı kişilerin aktif rol oynamalarını sağlayarak çıkardığı toplumsal çalkantılar neticesinde gerçekleştirdiği darbeler turuncu darbeler olarak tarihe geçmiştir.

Türkiye’de henüz onun isminin çok fazla konuşulmadığı ve 1998 yazında yani bundan 24 yıl önce Rusya’da yaşanan bir ekonomik krizle ilgisinden dolayı bizim “George Soros diye biri” başlıklı bir yazımız yayınlanmıştı. Sonrasında da onun değişik bölgelerdeki karışıklıklarla ilgisi hakkındaki yorum ve tespitlere değinen yazılarımıız yayınlandı. Bunların ayrıntısına girerek sözü uzatmak istemiyoruz. Merak edenler bu yazılarımıza kişisel web sitemiz olan vahdet.info.tr adresinin ana sayfasındaki arama kutucuğuna Soros kelimesini yazarak ulaşabilir.

Türkiye’deki Gezi olayları da, arka planında birtakım küresel karanlık güçlerin yer aldığı, “sivil” görünümü verilen bir “turuncu darbe” girişimiydi, ama başarılı olamadı. Birkaç ağacın yerinin değiştirilmesi bahanesiyle koparılan fırtınayla çıkarılan bu olayların Türkiye toplumu açısından nelere mal olduğu gözlerden gizlenemeyecek kadar açıktır.

Bu olayların finansmanında George Soros’un Türkiye temsilciliğini yapan bir kişinin bulunmasının tesadüfi olduğunu sanmıyorum. Perdenin arkasında duranların sahaya çıkıp camları taşlama, arabaları yakma, polislere saldırma eylemlerine bilfiil iştirak etmeleri gerekmez. Bunu yaptıklarında zaten asıl rollerini icra etmelerinin önü kesilmiş olacaktır. Ama bu onların suçsuz olduklarını göstermez. Suça ne kadar ortak olduklarının ortaya çıkarılması da yargılama ile mümkündür. Eğer bu ispat edilmişse kimsenin, “parası bol, hatırı sayılır” biri olduğu veya arkasında “küresel güçlerin yer aldığı” için bu adamın suçlarının görmezden gelinmesini isteme ve üstelik bunu da adaletin icrası olarak gösterme hakkı olamaz.