17 Mart 2022 Perşembe, Yeni Akit
13 Mart gece 01.00 civarında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) merkezi Erbil şehrinde, ABD Konsolosluğu’na yakın bir bölgeye Irak dışından 12 balistik füzeyle saldırı düzenlendiği açıklandı. Sonra İran’daki Devrim Muhafızları Ordusu bu saldırıyı kendisinin gerçekleştirdiğini duyurdu ve saldırıda İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın çalışma merkezinin hedef alındığını iddia etti. Saldırının aynı zamanda İsrail’in 7 Mart’ta gerçekleştirdiği, Şam civarındaki askeri merkezleri hedef alan ve iki İranlı subayın öldürüldüğü saldırıya misilleme olduğu söylendi.
Suriye’nin resmi haber ajansı SANA 7 Mart’ta, Beyrut’un güney cihetinden Şam çevresinde rejim güçlerine ait bazı noktalara İsrail tarafından saldırı düzenlendiğini ve iki kişinin hayatını kaybettiğini haber vermişti. Siyonistlerin medya organlarında da bu saldırının İsrail tarafından düzenlendiği ve İran’ın Suriye’deki askeri güçlerinin hedef alındığı haber verilmişti. Onların haberlerinde İsrail’in, İran’ın “sınırlarına” yaklaşmasından rahatsız olduğu için bu saldırıyı gerçekleştirdiği söyleniyordu. Olay hakkında İran kaynaklarında yer alan haberlerde ise söz konusu saldırıda Albay Murtaza Saidnejad ve Albay İhsan Kerbelayipur isimli iki İran subayının öldürüldüğü açıklandı.
İran’la göğüs göğüse çarpışmak yerine, “sınırlarına” yaklaşmasını istemediği iddiasıyla da olsa, onun Suriye’deki varlığını hedef alan saldırının bir korkaklık olduğu açıktır. Ancak böyle bir saldırıya maruz kaldıktan sonra, “misilleme” için gerekçe oluşmasına rağmen doğrudan İsrail’i değil onun istihbarat teşkilatının gizli merkezlerini vurma iddiasıyla Erbil’i hedef alan saldırı düzenlenmesi de hiç farklı değildir.
Oysa İran’da nükleer teknolojinin babası olarak bilinen Muhsin Fahrizade’nin Mossad tarafından 27 Kasım 2020’de düzenlenen suikastla öldürülmesinin ve 10 Nisan 2021’de Isfahan’daki Natanz nükleer tesislerinde önceki santrifüjlere nispetle 10 kat daha fazla uranyum üretebilecek 164 adet IR6 santrifüj zincirini devreye sokmasından hemen sonra buraya düzenlenen sabotajın arkasında Mossad'ın olduğu iddialarının ardından, Suriye'de iki albayının öldürüldüğü bir saldırı düzenlenmesi karşısında İran'a çok süper bir misilleme fırsatı doğmuştu. Dünyanın Ukrayna’daki savaşla meşgul olduğu sırada İran’ın bu fırsatı değerlendirmesi çok daha kolay olacaktı.
İsrail’in, askeri mekanizmasının da istihbarat teşkilatının da en önemli merkezleri işgal altındaki Filistin topraklarında karşında dururken ve bunu gerçekleştirmek için Suriye’de yeterli miktarda askeri gücün, Lübnan’da da destekçi milis örgütün varken, Mossad’ın gizli çalışma merkezlerini hedef alma iddiasıyla Erbil’i 12 balistik füzeyle vurman, diğer yönlerini bir kenara koysak bile en basitinden kolaycılık ve korkaklıktır.
Irak’ın İsrail’i resmen tanımaması sebebiyle İKBY’nin de İsrail’le açıktan işbirliği yapma imkanı yok. Eğer İran bu yönetimin gizli ilişki içine girdiğine dair kesin veya en azından güçlü bilgiler elde ettiyse Bağdat yönetimine ileterek hesap sormasını istemesi mümkündü.
Kaldı ki, Mossad’ın bu tür gizli çalışmalarını uzaktan füzelerle hedef alınabilecek müstakil binalarda değil yüksek binaların ara katlarında veya kalabalık şehir ortamında, uzaktan hedef alınması imkansız mekanlardaki ofislerde yürüttüğü biliniyor. Dolayısıyla eğer ki Mossad’ın gerçekten Erbil’de çalışma merkezi varsa, onu balistik füzelerle hedef almak bir koyun sürüsünün içindeki köpeği hedef alma iddiasıyla yüzlerce km uzaktan füze atmaya benzer. Kaldı ki İran’ın füze saldırı sistemindeki elemanlarının hedef belirlemede ne kadar uzman olduklarını biz, Amerikan füzesi diye Ukrayna Havayolları’na ait yolcu uçağını vurmalarından hatırlıyoruz.
İran’ın Erbil’e saldırısının süper bir strateji olduğunu söyleyebilenlere diyecek lafımız yok. İran, Ukrayna uçağının yalnışlıkla değil de içinde Mossad ajanları olduğu için düşürüldüğünü söyleseydi de, İsrail’e karşı süper savaş verdiği için onu alkışlayabilirlerdi.