15 Ekim 2021 Cuma, Yeni Akit
Beyrut limanında 4 Ağustos 2020’de gerçekleşen büyük patlamayla ilgili soruşturmalar devam ediyor. Ancak yapılan soruşturmaların ve gösterilen tepkilerin birtakım sıkıntılara ve rahatsızlıklara da neden olduğu görülüyor.
Belirtilen tarihte, Beyrut limanında bekletilen 2750 ton miktarındaki amonyum nitratın alev alması sonucu meydana gelen büyük patlama bütün şehri feci şekilde sarsmış, liman çevresinde büyük hasara neden olmuştu. 207 insan hayatını kaybederken 15 bin civarında insan da yaralanmıştı. Maddi hasarın belirlenmesi için aylarca çalışma yapıldı. Kesin rakamlar ortaya çıkarılmış değil ama yapılan çalışmalardan çıkan sonuçlara göre 15 milyar dolar civarında bir maddi hasar meydana geldiği tahmin ediliyor. Şehri adeta şiddetli bir deprem gibi sarsan patlama çok sayıda binanın yıkılmasına yol açtığı için 300 bin kişi de bu yüzden evsiz kalmıştı.
Tabii böylesine korkunç bir olay, arka planla ilgili ciddi tartışmalara ve halktan gelen büyük tepkilere neden oldu. Çünkü bu kadar büyük miktarda tehlikeli maddenin şehrin tam merkezinde bulunan limanda bekletilmesinin bir izahı mümkün değildi. Oysa verilen bilgilere göre söz konusu madde 2014’ten beri limanda bekletiliyordu.
Patlamanın, Hizbullah’ın desteklediği Hasan Diyab hükümeti döneminde gerçekleşmesi sebebiyle eleştirilerin hedefine de o yerleştirildi. Başta tepkilerden dolayı istifa etmeyeceğini söyleyen Diyab daha sonra dayanamadı ve istifa etmek zorunda kaldı. Bilindiği üzere onun istifasından sonra yeni hükümetin kurulması da epey zaman aldı.
Patlamayla ilgili olarak mahkeme soruşturma başlattı. Ancak soruşturmayı yürüten hakim Tarık El-Bitar’ın, Diyab hükümetiyle ilişkili ve Hizbullah ile Emel Partisi’nin sahiplendiği bazı kişileri soruşturmaya dahil etmesi bu kesimi rahatsız etti. Hizbullah ve Emel örgütlerinin ileri gelenleri hakim El-Bitar’ın olayla hiç ilgisi bulunmayan kişileri soruşturmaya dahil etmek suretiyle fitneye sebep olduğunu iddia etti ve onun görevden alınıp başka birinin soruşturma hakimi olarak tayin edilmesini istediler. Ancak Lübnan Temyiz Mahkemesi bu yöndeki talepleri reddetti.
Temyiz Mahkemesi’nin bu yöndeki talepleri iki kez reddetmesi Hizbullah ve Emel’in başını çekenlerin hiddet ve tepkilerinin artmasına neden oldu. Başbakan Necib Mikati sükûnet çağrısında bulunarak, fitnenin büyümesine neden olacak hareketlerden kaçınılmasını istedi.
Ancak soruşturma hakiminin değiştirilmesinde ısrar eden Hizbullah ve Emel mensubu bir kalabalık 14 Ekim Perşembe sabahı Beyrut Adalet Sarayı önünde toplanarak protesto gösterisi düzenledi. Etraftaki binalardan uzun namlulu silahlarla ve roketlerle göstericilerin üzerine ateş açılması üzerine de ölenler ve yaralananlar oldu. Bizim bu yazıyı yazmamızdan önce verilen en son bilgilerde ölü sayısının 6, yaralı sayısının ise 20 olduğu açıklanmıştı. Bizi takip edenlerin yazımızı okuduğu sırada rakamlar belki değişmiş olabilir.
Tabii uzun süreden beri ekonomik ve siyasi birtakım problemlerden dolayı çalkantılar yaşayan Lübnan’da şimdi de Beyrut limanı patlamasıyla ilgili soruşturmaya itiraz için gösteri düzenleyenlere silahlı saldırıda bulunulmasıyla yaşanan bu olaylar olumsuz havanın daha da artmasına neden oldu.
Göstericilere silahlı saldırı çok çirkin, kesinlikle reddedilmesi gereken ve bir art niyetten kaynaklanan tavırdır. Ancak Hizbullah ve Emel’in kendilerine yakın duran bazı kişilerin patlamayla ilgili soruşturmaya dahil edilmesinden dolayı hemen hakimi mahkum etmesi, onu fitne çıkarmakla suçlaması ve görevden alınmasını istemesi de tartışılması gereken bir konudur. Eğer, soruşturmaya dahil edilen kişilerin gerçekten olayda bir sorumluluğu yoksa bunu mahkeme önünde ispat etmenin yollarını araştırman ve iddia ettiğini ispat edecek gerekçelerin varsa bunu kamuoyunun dikkatine sunman mümkündür. “Daha olayın başında, ‘şu kişiler soruşturmaya dahil edilmesin’ ve ‘hakim değiştirilsin’ diye talimat verilmesi acaba bir telaştan mı kaynaklanıyor?” sorusu ister istemez akla gelecektir.