27 Ağustos 2021 Cuma, Yeni Akit
Sömürgeci güçler, doğrudan sömürgecilikten dolaylı sömürgecilik dönemine geçmeleri sürecinde, dünyayı değişik tanımlamalarla küçük devletlere ayırdı. Bu devletlerin kendilerine muhtaç olması ve kendilerinden destek istemek zorunda kalması için de birtakım iç ve dış problemler ortaya çıkardı. Bunların başında da sınır problemleri gelmektedir. Ayrıca devletlerin çoğunun siyasi yapılanmaları belli bir etnik unsurun öncelikli konumuna göre şekillendiğinden bundan rahatsız olan unsurların ya hak arama veya bağımsızlık iddiasıyla ayrımcı hareketler ortaya çıkarmaları için siyasi, sosyal ve psikolojik şartlar oluşturuldu.
Bugün İslam dünyasında birbirine komşu ülkelerin birçoğu arasında sınır ihtilafı vardır. Bu ihtilaflar zaman zaman savaşların fitillerini de ateşleyebilmektedir ki özellikle İslam âleminin parçalanmasından sonra bu tür sınır tartışmalarından dolayı birçok savaş ortaya çıkmıştır.
Ayrıca birçok ülkede bağımsız, özerk, federal veya kendine özel şartları olan ayrı bir idari yapı oluşturma amacıyla ortaya çıkarılmış gerilla örgütleri veya ayrılıkçı oluşumlar bulunmaktadır.
Birbirine komşu ülkeler aynı zamanda aralarındaki sınır ihtilaflarından veya siyasi anlaşmazlıklardan dolayı birbirlerinin iç sorunlarını kullanmaktadırlar. Bu tür stratejik hesaplarla bazen bir ülke kendi sınırları içindeki ayrılıkçı örgütün “terör örgütü” olarak tanımlanmasını, başka bir ülkeyle siyasi ve diplomatik ilişkilerinin temel şartı olarak öne sürerken, ihtilaflı olduğu ülkedeki ayrılıkçı harekete siyasi ya da askeri destek verebilmektedir.
Bu tür sorunlar Cezayir’in kuruluşundan beri bu ülkeyle komşusu Fas (resmi adıyla Mağrib Krallığı) arasında da bulunmaktadır.
Cezayir halkının Fransız işgaline karşı sekiz yıl sürdürdüğü savaşın zaferle sonuçlanması ve 1962’de Cezayir’in resmen bağımsızlığını elde etmesinin hemen ardından, 1963 yılında, Fas ile Cezayir arasında bir sınır anlaşmazlığından dolayı Kum Savaşı (Harbu’r-Rimal) adı verilen bir savaş çıktı. Çünkü Fas, Cezayir sınırları içinde kalan Tinduv ve Beşar bölgelerinin kendisine ait olduğunu iddia ederek, buraları istiyordu. Cezayir ise buraları savaşarak özgürleştirdiğini savunduğu için vermek istemedi. Savaş 20 Şubat 1964’te Afrika Birliği ve Arap Birliği’nin aracılığıyla imzalanan ateşkes anlaşmasıyla sonlandırıldı. Ama her iki ülkeye ağır maliyeti oldu. Cezayir kendi vatandaşlarından 850 kişinin öldürüldüğünü açıkladı.
Her ne kadar ateşkes sağlanarak savaş sonlandırıldıysa da bu olay, iki ülke arasında derin bir yara açılmasına neden oldu. 1969 ve 1972’de imzalanan sınır hukukuna riayet anlaşmaları da yaranın kapanmasını sağlayamadı.
Daha sonra Fas, Cezayir’i sıkıştırmak amacıyla onun sınırları içinde yer alan Kabail bölgesinde ortaya çıkmış olan ayrılıkçı örgütlere destek vermeye başladı. Cezayir ise bu örgütlerin terör örgütü olarak tanımlanmasını istiyordu.
Öte yandan Fas’ın da kendi içinde başka bir yarası vardı ki o da yıllardan beri kapanmayan Batı Sahra meselesidir. Burada her ne kadar uluslararası platformda bağımsızlığı tanınmış olmasa da Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti adında ayrı bir yönetim mevcut. Cezayir de Fas’ın bu yarasını kullanarak Batı Sahra’daki yönetime destek verdi.
Bu arada karşılıklı sorunlardan dolayı vize uygulamaları, sınırları kapatma, büyükelçileri geri çağırma gibi muhtelif sorunlar yaşandı.
Fas’ın BM Daimi Temsilcisi Ömer Hilal de Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin 13-14 Temmuz 2021 tarihlerinde düzenlenen toplantısında yaptığı konuşmada Cezayir’in Kabail bölgesinde sömürgeci olduğunu iddia ederek, bu bölgedeki halkın self determination hakkını desteklediklerini söyledi.
Buna kızan Cezayir, Fas yönetiminden Hilal’in söz konusu açıklamasının kendi kişisel hatası mı yoksa Fas’ın resmi görüşü mü olduğu hakkında açıklamada bulunmasını talep etti. Aradan geçen bir aylık süre içinde herhangi bir açıklama yapılmaması üzerine Cezayir Dışişleri Bakanı Ramtan Lamamra, Fas’la diplomatik ilişkileri kestiklerini duyurdu.