20 Ağustos 2021 Cuma, Yeni Akit
Bilindiği üzere son zamanlarda komplo teorileri bayağı yaygınlaştı. Bu arada komplo teorilerine ilgi de arttı. Tabii arz–talep dengesi bu teorilerin piyasasını da etkiliyor ve ilgiye dayalı olarak sürüm artıyor. Sonuçta insanlar vakıayı tahlil etmek yerine senaryolar üretmeyi tercih ediyorlar.
Şimdi ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte yine komplo teorileri seliyle karşı karşıyayız. “Efendim, şimdi ABD, Afganistan’dan askerini çekiyor. Ama siz onun yenildiğini falan zannetmeyin. ABD hiç yenilir mi? O, dünyaya hükmediyor; Taliban’a mı yenilecek? Böyle bir şey hiç akla mantığa sığar mı? ABD, aslında yirmi yıldır Afganistan’da Taliban’ı biraz daha yakından tanımak için onunla bir kılıç kalkan oyunu oynuyordu. Baktı ki bu işi iyi beceriyor. Onunla anlaşma yoluna gitti. Şimdi bölgede Taliban rüzgarı estirerek, kendisini rahatsız eden birtakım güçleri sıkıştıracak!”
ABD’ye veya Taliban’a yaklaşımınız ne olursa olsun, komplo teorileri üretmeden önce realiteyi, vakıayı okumanız gerekir. ABD, Afganistan’da yirmi yıla yakın bir süre devam eden ve kendisine hayli ağıra mal olan, önemli miktarda maddi kayba ve çok sayıda askerin can vermesine neden olan, sonunda da kendisinin askeri imajına ve prestijine ağır darbe vurduğu su götürmez bir gerçek olan işgali sırf danışıklı dövüş için mi sürdürdü?
Anlaşma aşamasında ABD ile Taliban arasındaki pazarlıklar bir buçuk yıldan fazla sürdü. Bu süreç tabii açıktan yürütülen görüşmeler. Onun öncesinde de görüşmelerin başlaması için yürütülen dolaylı bağlantılar aşaması vardı. Masabaşı görüşmeler sürecinde, karşılıklı olarak isteklerde ittifak sağlanamadığı için zaman zaman müzakerelere ara verildi. ABD Başkanı Trump’ın anlaşmaya yanaştıklarına dair açıklamalar yapmasından sonra 6 Eylül 2019’da Kabil'de, içlerinde bir Amerikan askerinin de bulunduğu on bir kişinin ölümüne neden olan saldırı gerçekleştirilmesi üzerine ABD yine görüşmelere son verdi. Derken 29 Şubat 2020’de anlaşma sağlandı. Eğer, ABD Taliban’ı istediği gibi yönlendiriyor olsaydı, istediği noktada; “Tamam, maç bitmiştir. Bundan sonra biz askerlerimizi çekiyoruz, Afganistan’da da yetkileri size devrediyoruz” der ve oyuna son verirdi.
Anlaşma yapıldıktan sonra yaptırımların kaldırılması ve askerlerin çekilmesi için belli bir süre belirlendi. İmzalanan metne göre tüm askerlerin çekilmesi işlemi Mayıs 2021’in başına kadar tamamlanacaktı. Araya bu kadar süre konması, çekilme işlemi zaman alacağı için değil, Taliban’ı Kabil’deki hükümetle anlaşmaya zorlamak için zaman kazanma amacıylaydı. Belirlenen tarihe kadar anlaşma sağlanamayınca, yeni ABD Başkanı Biden çekilme işlemini bitirmeyi 11 Eylül 2021’e kadar erteleme kararı aldı. Bunun da amacı Kabil hükümetine biraz daha fırsat vermekti. Ama Doha’da sürdürülen görüşmelerden sonuç çıkmaması ve ABD desteğini kaybeden Kabil hükümetinin de sürekli mevzi kaybetmesi üzerine Biden daha fazla uzatmanın bir yararının olmayacağını gördü ve çekilmeyi 31 Ağustos’ta tamamlamayı kararlaştırdıklarını duyurdu.
Yani hangi açıdan bakarsanız bakın, 1979’da Afganistan’ı işgal eden Sovyetler Birliği buradaki direniş karşısında yenildiği gibi 2001’de işgali başlatan ABD de yenilmiş, savaşı kesin bir şekilde kaybetmiştir.
Üzerinde durulması gereken ikinci bir husus ise, işgalci ABD’nin çekilmek zorunda bırakılmasını adeta büyük bir felaket olarak lanse eden yorumlar yapılması hatasıdır. Oysa asıl felaket, hiçbir insani değere itibar etmeyen, bütün insan haklarını ayaklar altına alan ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesiydi. Bugün bu işgalin son bulması üzülmemiz değil sevinmemiz gereken bir gelişmedir.
Bizim asıl önemsememiz gereken husus Afganistan’da geçmişte yapılan hataların yeni dönemde yapılmaması, geçmişteki hatalardan ders çıkarılması ve ibret alınması, tutarlı ve oturaklı bir politika izlenmesidir. Gidişat da zaten şartların, yönetimi ele geçiren kadroyu buna zorlayacağını gösteriyor ki bunun üzerinde de inşallah müteakip yazımızda duracağız.