Said Havva'nın Kitapları

Aralık 2020, Vuslat

Said Havva bir dava ve hareket adamı olduğu gibi aynı zamanda bir ilim adamı ve mütefekkirdi. İslami ilimlerde tahsil gördü. İslami ilimler alanındaki tahsiline daha ilkokul çağındayken camilerde ders veren hocaların derslerini takip etmek suretiyle başladı. Bu dersleri takip ederken kendini yetiştirmek için de yoğun çaba sarf etti. Üniversite tahsilini de İslami ilimler alanında yaptı. Şam Üniversitesi'nin Şeriat Fakültesi'nden mezun oldu.

Üniversite tahsilini bitirdikten sonra da İslami ilimler alanında birikimini artırmak için kitap okumaya ve araştırmaya büyük zaman ayırdı. Her gün düzenli bir şekilde yüzlerce sayfa kitap okuyor ve İslami kaynakları inceliyordu. Böylece İslami ilimlerin kaynak kitapları hakkında geniş değerlendirme yapabilecek bir ilmi kapasite elde etti.

Said Havva aynı zamanda, ümmetin gerçek İslami kimliğinden uzaklaşması, onun birliğini sağlayan otoriteden yoksun kalması ve İslam'ın hayatın tümünü kuşatan bir nizam olarak uygulanmaması sebebiyle ortaya çıkan sorunların giderilmesi için de birtakım çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyordu. Çünkü İslam'ın hayatın tümünü kuşatan bir nizam sunduğuna inanıyor ve bu nizamın hayatın dışına itilmesinden rahatsız oluyordu. O yüzden bu amaç doğrultusunda çalışma yapan bir teşkilat bünyesinde yer almak gerektiğini düşünerek 17 yaşından itibaren Müslüman Kardeşler cemaatine katıldı. Bu cemaat içinde yer alması onu aynı zamanda yeni neslin eğitimi, bilinçlendirilmesi ve yönlendirilmesi üzerinde fikir üretmeye sevk etti.

O yüzden onun eserlerini iki kategoride değerlendirmek mümkündür. Birinci kategoriye girenler ilmi araştırmalar ve bilgi ağırlıklı kaynak eserlerdir. İkinci kategoriye girenler ise insanların düşünce dünyalarına girme ve onların hayatlarını düzene sokma amaçlı fikri eserlerdir. Ancak bunların da elbette ilmi kaynaklarda yer alan bilgileri içermesi gerekiyordu. Çünkü tavsiye ettiklerinde neye dayandığını ortaya koyması ve gerekçelendirmesi için ilmi kaynaklardan da deliller göstermesi, kaynaklarda yer alan bilgilerle güçlendirmesi gerekiyordu. Fakat birinci kategoriye girenlerde bilgilendirme yani öğretim, ikinci kategoriye girenlerde ise yönlendirme yani eğitim amacının öne çıktığını söylemek mümkündür.

Said Havva ilmi kaynak niteliği taşıyan eserlerinde İslamî ilimlerin birçoğuyla ilgili bilgi derlemesi yaptığından kendisini belli bir uzmanlık alanına nispet etme ve bu yönüyle öne çıkarma imkânı yoktur. Yani onu örneğin müfessir veya bir hadisçi, fıkıhçı ya da tarihçi yahut kelamcı olarak nitelendirmek isabetli olmaz. Çünkü bunların hepsiyle ilgili çok geniş kapsamlı eserler yazmış ve her biri hakkındaki verileri derleyerek, hükümleri izah etmeye, dayanaklarını ortaya koymaya çalışmıştır. Fakat eserlerinde genellikle önceden yapılmış çıkarımların, verilmiş hükümlerin ve kaynaklarda yer alan rivayetlerin tasnif edilerek okuyucunun hizmetine sunulması amacı ağır basmaktadır. Bu arada kendine ait yorum ve değerlendirmelere de yer vermiştir. Onun ilmi kaynak niteliğindeki eserleri aynı zamanda belli bir mezhebin görüşlerine ve bu görüşlerin dayandığı delillere münhasır da değildir. Özellikle fıkıh ve akaidle ilgili eserlerinde farklı mezheplerin hükümlerini vermiş ve her birinin dayandığı delilleri aktarmaya çalışmıştır.

İlmi kaynak niteliği taşıyan eserlerinde naslarda ve rivayetlerde yer alan bilgileri öne çıkarması sebebiyle bu diziye giren eserlerini "El-Esas" yani "Temel" olarak isimlendirmiştir. Bunların da birincisi tamamen Kur'an-ı Kerim'in açıklanmasıyla ilgili olduğundan bu eserini "El-Esas fi't-Tefsir" olarak isimlendirmiştir. Ancak tabii ki bu eserinde Kur'an-ı Kerim âyetlerini açıklarken hadis yani sünnet kaynaklarından da yararlanmış, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) veya sahabilerin yaptığı açıklamaları da aktarmıştır. Ancak buradaki âyet yorumlarında ve izahlarında daha çok naslara ve rivayetlere ağırlık vermesinden dolayı "El-Esas" ismini kullandığını söyleyebiliriz. Çünkü bu rivayetlerin özellikle sahih olanları Kur'an-ı Kerim'i anlamada bir dayanak yani temel teşkil etmektedir. Farklı dönemlerde yapılmış güncel yorumların değerlendirilmesinde de bu rivayetlerin nazarı dikkate alınmasına ihtiyaç olacaktır. Bu, söz konusu rivayetlerde yer alan bilgilerin tümünün sahih olduğunu iddia etmek anlamına gelmez. Ama geçmişteki müfessirler kendi tefsirlerinde bu rivayetlere bakmış ve yerine göre rivayetlerin sıhhat derecelerine, ihtilaflı rivayetler arasında da gerek rivayet gerek metin yönünden sağlamlıklarına göre tercihlerde bulunmuşlardır. Said Havva tefsirinde, İbnu Kesir ve Nesefi'nin tefsirleri başta olmak üzere eski kaynaklarda yer alan bilgilerin yanı sıra zaman zaman sonraki dönemlerde yapılmış izahlara da yer vermiştir. El-Esas fi't-Tefsir adlı eser Türkçeye tercüme edilerek 16 cilt halinde yayınlanmıştır.

O, farklı konularla ilgili nasları derlediği ve müçtehitlerin bu naslarla ilgili hükümlerini ve izahlarını aktardığı ve ilmi kaynak niteliği taşıyan eserler dizisinin ikinci grubuna El-Esas fi's-Sunne ve Fıkhiha (Sünnette ve Onu Anlamada Temel) adını vermiştir. Bu ismi vermesinin sebebi farklı ilmi alanlarla ilgili hüküm ve açıklamaların sünnetteki dayanaklarını aktarmaya ağırlık vermesidir. Fakat bu, konularla ilgili sadece sünnetten delilleri aktardığı, Kur'an'daki delillere hiç yer vermediği anlamına gelmez. Yine her bir konuyla bağlantılı âyetleri de aktarmaya çalışmıştır. Ancak bu dizide ağırlıklı kısmı hadis kaynaklarında yer alan rivayetler oluşturur ve aynı zamanda bu rivayetleri numaralandırmak suretiyle yararlanmak isteyenlerin aktarılan naslara ulaşmalarını kolaylaştıracak bir düzenleme yapmıştır. Ancak rivayetlerin düzenlenmesi konulara göredir. Alfabetik sıraya veya isnad sırasına göre değildir. Bu yönüyle El-Esas fi's-Sunne ve Fıkhiha grubuna giren kitaplarını bir tür hadis derlemesi olarak değerlendirmemiz mümkündür. Ancak bu nitelikteki daha başka eserlerden farklı olarak aynı zamanda, hükümlere, yorumlara ve açıklamalara da genişçe yer ayırmıştır. Aynı zamanda tasnifatta konulara göre bir düzenleme yapmış, rivayetlerden çıkarılan hükümleri, dersleri, öğütleri sıralamıştır.

El-Esas fi's-Sunne ve Fıkhiha grubunda yer alan eserlerinin tamamlanmış ve yayınlanmış olanları üç kısımdan oluşmaktadır. Bunların birinci kısmına giren ciltler tamamen siyer içeriklidir. Yani Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hayatıyla ilgili rivayetleri aktarmakta ve bunların açıklamalarını yapmaktadır. Ancak bu kısım sadece Hz. Peygamber'in hayatından ibaret değildir; aynı zamanda onun ehli beyti yani hanımları ve çocukları ile sahabilerinin ileri gelenleri hakkındaki rivayetleri de ihtiva etmektedir. Bu kısma giren ciltler Hadislerle Hz. Peygamber'in Hayatı adıyla Türkçeye tercüme edildi ve farklı yayınevleri tarafından farklı zamanlarda basıldı.

El-Esas fi's-Sunne'nin ikinci kısmı akaid ve kelam konularıyla ilgilidir. Bu kısma giren ciltlerde akaid konularıyla ilgili farklı rivayetleri derlemiş ve bunlardan çıkarılan hükümleri aktarmaya çalışmıştır. Bu bölüm Hadislerle İslam Akaidi adıyla Türkçeye tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır.

El-Esas fi's-Sunne dizisinin üçüncü kısmı ibadetlerle ilgilidir. Burada da üslup aynıdır. Yani ibadetler konusunda mezheplerin farklı görüşlerinin dayandığı rivayetleri aktarmakta ve açıklamasını yapmaktadır. Bu kısım da "İbadetler Ansiklopedisi" olarak Türkçede yayınlanmıştır. Ancak kitabın düzenlemesi bir ansiklopedi tarzında yani konuların alfabetik düzene göre sıralanması şeklinde değildir. Daha çok ilmihal düzenindedir. Temel ibadetlerin ana başlıklar, onlarla ilgili ayrıntıların da alt başlıklar şeklinde verilmesi suretiyle konu düzenlemesi yapılmıştır. Bu konuların her biriyle ilgili olarak hadis kaynaklarına giren rivayetlerin birçoğu sıralandığından, mezheplerin farklı görüşlerinin dayandığı naslara ulaşma ve bunların değerlendirmesini yapma, aralarında tercih yapmak için birbirleriyle mukayesesini yapma imkanı vermektedir.

Said Havva'nın ilmi çalışmaları hakkında yapılan araştırmalarda onun aynı zamanda El-Esas fi's-Sunne dizisine dâhil ettiği dördüncü bir bölüm daha hazırladığı ve bu bölümü de "muamelat" olarak isimlendirdiği belirtilmektedir. Ancak bu bölüme dahil ettiği çalışmasını gözden geçirme imkanı bulamadan vefat etmiştir. Muhtemelen kendisinden sonra bu bölümün yazılmış kısımlarının tetkiki ve eksik kalanlarının tamamlanması için ilim adamları tarafından bir çalışma yapılmış değildir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla yayınevleri tarafından El-Esas fi's-Sunne ve Fikhiha grubu bünyesinde böyle bir bölüm Arapça metin şeklinde dahi henüz yayınlanmamıştır.

Said Havva'nın yine "El-Esas" yani "Temel" dizine dahil ettiği kitapları arasında yer alan ve ilmi kaynakların değerlendirilmesiyle ilgili olan El-Esas fi Kavaidi'l-Ma'rife ve Davabiti'l-Fehm li'n-Nusus adlı bir kitabı bulunmaktadır. Bilginin Kuralları ve Nasların Anlaşılmasının İlkeleri anlamına gelen bu kitabın adı yazılış amacı hakkında da fikir vermektedir.

Said Havva, genç yaşlarında Müslüman Kardeşler cemaatine katıldığından bu cemaatin fikirlerinden ve kurucu lideri Hasan El-Benna'nın eserlerinden etkilenmiştir. Dolayısıyla kendi eserlerinde bu cemaatin ilkelerini ve eğitim metodunu hayata taşıma amaçlı bir bilgilendirme çalışması yapmıştır. Aynı zamanda bu cemaatin tanımı, geçmişi ve kendisinin cemaat içindeki tecrübesi hakkında da eserler yazmıştır.

Said Havva'nın Müslüman Kardeşler hakkında yazdığı en önemli eseri "50. Yılında Müslüman Kardeşler Hareketi" adıyla Türkçeye tercüme edilen kitabıdır. Kitabın Arapça orijinalinin adı "El-Medhal ila Da'veti'l-İhvani'l-Muslimin bi Münasebeti Hamsine Amen (50. Yılı Münasebetiyle Müslüman Kardeşler Davetine Giriş)" şeklindedir. Kitap bu cemaatin kuruluşu, çizgisi ve seyri hakkında özlü ve doyurucu bilgi vermektedir. Bu yüzden bir dönem bu cemaat hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için bir başvuru kaynağı olmuştu. Ancak son yıllarda bu kitabın Türkçe tercümesinin baskısının yenilenmediği görülmektedir.

Müslüman Kardeşler'in fikri yapısı ve özellikle de bu cemaatin kurucusu olan İmam Hasan El-Benna'nın düşünceleri, anlayışı ve faaliyet tarzı hakkında "Fi Afaki't-Te'alim: Dirasetun fi Afaki Da'veti'l-Ustaz El-Benna ve Nazariyyeti'l-Hareketi fiha (İlkelerin Ufuklarında: Üstad El-Benna'nın Davetinin Ufukları ve Ondaki Hareket Teorisi Hakkında Araştırma)" adlı bir kitap yazmıştır. Bu kitabı "İslami Eğitim Modeli" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

Bu konudaki eserlerinin bazıları da cemaatin ilkelerini açıklama ve kitaplaştırma niteliğindedir. Örneğin cemaatin "Gayemiz Allah'tır" ilkesini izah etmek ve insanın neden Allah'a inanmak ve onu bir bilmek, ona şirk koşmamak zorunda olduğu hakkında ve Allah'ı inkâr edenlerin tutarsızlıklarını ortaya koymak amacıyla "Allah Celle Celaluh" kitabını yazmıştır. Bu kitap aynı zamanda Said Havva'nın ilk telifi olarak bilinmektedir. Bu eser "İslam'da Allah İnancı" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

İhvan'ın "Önderimiz Resulullah'tır" ilkesini açıklamak ve kitaplaştırmak amacıyla da Said Havva "Er-Resul" adlı kitabını yazmıştır. Bu kitabında Hz. Muhammed'in peygamberliği üzerinde herhangi bir şüpheye mahal olmadığını ortaya koymaya çalışmış ve onun örnekliği hakkında bilgi vermiştir. Onun bu kitabı da "Er-Resul Hz. Muhammed" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

Bu iki kitabı aynı zamanda Müslümanın inanç ve hayat prensiplerinde başvuracağı iki temel kaynağın sahiplerini tanıtmaya çalışmaktadır. Çünkü bir Müslümanın inanç prensiplerinde ve yaşayış biçiminde Allah'ın emir ve yasaklarını, onun elçi olarak gönderdiği Hz. Muhammed'in de örnekliğini esas alması gerekir. İşte bir Müslümanın "ne kadar isabet ediyorum?" sorusuna cevap ararken yapması gereken Allah'ın vahyettiğine ve O'nun ölçüsünün bildirdiğine ne derece uygun düşündüğünü veya hareket ettiğini sorgulamaktır.

Allah'ın vahyiyle ve Peygamber'in örnekliğiyle ortaya konan inanç ve yaşayış biçimi de "İslam" adıyla bir hayat nizamı olarak insanlara sunulmuştur. Said Havva da bu konuda "İslam" adını verdiği bir kitap yazmıştır. Bu kitapta İslam'ın bir bütün olduğuna işaret etmek amacıyla onun inanç, ibadet, siyaset, ekonomi, toplum düzeni, eğitim, iletişim, hukuk gibi farklı boyutlarıyla ilgili olarak ortaya koyduğu ilkeler ve çizdiği sınırlar hakkında bilgiler vermeye çalışmıştır. Böylece İslam'ın sadece insanın ruh âlemine hitap eden bir inanç ve ibadet nizamından ibaret olmayıp hayatın tümünü kuşatan çok yönlü bir hayat nizamı olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Onun bu kitabı da "İslam: İslam'ın Rükünleri" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

Said Havva bu üç eserini aynı zamanda "üç temel" olarak takdim etmiştir. Yani Müslümanın hayatına şekil verirken başvuracağı ölçülerin temelleri olarak değerlendirmiştir.

Said Havva'nın Müslüman neslin pratik hayata dönük eğitimi hakkında da bir grup eseri bulunmaktadır. Bunları iki kategoride değerlendirebiliriz. Birinci kategoriye girenler daha çok pratik hayata dönük genel eğitim konularını içermektedir. İkinci kategoriye girenler ise manevi eğitimle ilgilidir ki bu gruba giren kitapları tamamen tasavvuf ağırlıklıdır.

Birinci kategoriye giren kitaplarında muhatabını "Cundullah" yani "Allah Eri" olarak tanımladığından bu kategorideki kitaplarından bazılarının adları da "Cundullah" ibaresiyle başlamaktadır. Bunların başta geleni "Cundullah Sikafeten ve Ahlaken" adlı kitabıdır. Bu kitap "Allah Erinin Ahlak ve Kültürü" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Bir diğer kitabı da "Cundullahi Tahtiten" adını taşımaktadır. Bu kitap da "Allah Erinin Stratejisi" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu tür kitaplarının üçüncüsü de hayatının son dönemlerinde yazmış olduğu "Cundullahi Tanzimen (Allah Erinin Teşkilatı)" adlı kitabıdır.

İslami mücadelenin ve hayatın pratiğine dair önemli kitaplarından biri de "Min Ecli Hutvetin İle'l-Emam ala Tariki'l-Cihadi'l-Mübarek (Mübarek Cihadda İleriye Adım Atmak İçin)" adlı kitabıdır. Bu kitap "Cihad Yolunda Bir Adım Daha İleri" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

Arap dünyasında özellikle selefi kesimin sert eleştirilerine maruz kalmakla birlikte Said Havva'nın tasavvuftan etkilendiği ve özellikle manevi eğitimde tasavvufu bir model olarak kabul ettiği bilinen bir gerçektir. O yüzden manevi eğitime dair kitapları tamamen tasavvuf temellidir ve özellikle de İmam Gazali'nin İhyau Ulumiddin adlı kitabındaki bilgilerden büyük ölçüde yararlanmıştır. Bu konuyla ilgili en meşhur kitabı "Terbiyetuna'-r-Ruhiye" adlı kitabıdır. Onun bu kitabı "Ruh Terbiyemiz" adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Bir diğer kitabı ise El-Mustahlas fi Tezkiyeti'l-Enfus adlı eseridir ki bu İmam Gazali'nin İhyau Ulumiddin adlı kitabının bir özeti niteliği taşımaktadır. Bu kitap İslam'da Nefis Tezkiyesi adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Tasavvufun bazı önderlerinden birtakım örnekler sunmak amacıyla da Muzekkiratun fi Menazili's-Sıddıkine ve'r-Rabbaniyyin (Sıddıkların ve Rabbanilerin Makamlarından Hatırlatmalar)" adlı kitabı yazmıştır. Bu kitabında İbnu Ataullah El-İskenderi'nin naklettiği bilgileri esas almıştır ve tasavvuf önderlerinin nefis terbiyesiyle ilgili birtakım uygulamaları hakkında bilgi vermekte ve bunların hikmetlerinden söz etmektedir.

Said Havva, tasavvufu manevi eğitim konusunda bir model olarak sunmakla ve onun uygulamalarından söz etmekle birlikte, tasavvufun itikadi yönden tartışma konusu olan yaklaşımlarını ve anlayış biçimini çok fazla gündemine almamıştır.

Said Havva, bazı güncel konular hakkında da küçük çaplı risaleler şeklinde kitapçıklar yazmıştır ve bunlar da "Çağın İhtiyaçlarından Uzak Kalmamamız İçin" başlığı halinde bir dizi şeklinde yayınlanmıştır. Bu diziye giren risaleler toplam on bir kitapçıktan oluşmaktadır. Bunlardan biri de bayağı tartışma konusu olan ve gündem oluşturan "El-Humeyniyye: Şuzuz fi'l-Akaid ve Şuzuz Fi'l-Mevakif (Humeynicilik: İnançlarda Sapmalar ve Tavırlarda Sapmalar)" adlı risalesidir. Onun bu diziye giren risalelerini yayınlayan yayınevlerinden bazılarının bu risalesini özellikle listeden çıkarmaları dikkat çekmiştir. Bu risalesi Humeynicilik ve Şiilik adıyla Türkçeye tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır. Onun bu risaleyi yazmasında, Suriye'de İslamî harekete çok şiddetli bir şekilde zulmeden ve bizzat kendisinin de sürgün hayatına mahkum edilmesine neden olan Esed rejimine Humeyni devrimi sonrası İran'ın şartsız ve sınırsız destek vermesinin etkisi olduğu tahmin edilmektedir. Bu desteğin ne derece korkunç sonuçlara yol açtığı, Said Havva'nın vefatı sonrasında 2011'de ortaya çıkan Suriye devriminin bastırılması için gerçekleştirilen vahşi katliamda İran'ın, hiçbir ahlaki ve insani ölçü tanımaksızın bilfiil yer almasıyla çok belirgin bir şekilde görülmüştür.

Said Havva, hayatının son döneminde hayat tecrübelerinin ve hatıralarının kayıtlarını değerlendirmek isteyenlere sunmak amacıyla "Hazihi Tecrübeti... Hazihi Şehadeti (İşte Deneyimim, İşte Şahitliğim)" adını verdiği bir eser kaleme almıştır. Bu eserinin bir kısmını yayına hazırlamış, bir kısmının da sadece düzeltilmemiş el yazması şeklini hazırlayabilmiştir.

İslam'ın H. 15. yüzyılı münasebetiyle de "Akdu'l-Karni'l-Hamisi Aşere El-Hicri (Hicri 15. Yüzyıl Dönemi)" adını verdiği bir eser kaleme almıştır.

Said Havva'nın bunların dışında da bazı eserleri bulunmaktadır. Ancak saydıklarımız onun eser külliyatının büyük bir kısmını oluşturmaktadır ve o, daha çok bu kitaplarıyla tanınmıştır. Tabii eserlerine ve eserlerinde sunduğu fikirlere yönelik çeşitli eleştiriler de olmuştur. Ancak özellikle Arap dünyasında en çok eleştiriye maruz kalan yönünün "iyi Müslüman" modeli için tasavvufu merkeze yerleştirmesi olduğunu söylemek mümkündür. Selefi yazarlardan Selim El-Hilali'nin bu konuda yazdığı "Muellefatu Said Havva: Dirase ve Takvim (Said Havva'nın Eserleri: Araştırma ve Değerlendirme)" adlı bir kitabı bulunmaktadır. Bu eleştiri kitabı Said Havva'nın sağlığında yayınlandığından o, bu kitaptaki iddialara cevap amacıyla El-İcabat adını verdiği bir reddiye risalesi yazmıştır.