Ağustos 2021, Davet
Yaşadığı ekonomik sıkıntılardan dolayı önemli toplumsal çalkantılara ve olaylara sahne olan Lübnan’da uzun süreden beri devam eden hükümet krizi henüz aşılamadı.
Daha önce de ekonomik sorunların üstesinden gelememesinden dolayı zaten halk tarafından protesto edilen, ancak 4 Ağustos 2020 tarihinde Beyrut limanında meydana gelen büyük patlama sebebiyle oldukça sert eleştirilere maruz kalan ve geniş çaplı eylemlerle protesto edilen Hasan Diyab hükümetinin istifasından sonra Cumhurbaşkanı Mişel Avn tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Gelecek Partisi Genel Başkanı Sa’d El-Hariri’nin Aralık 2020’de sunduğu 18 bakanlı liste Cumhurbaşkanı Avn tarafından kabul görmemişti. Bu kez Hariri uzun süren çabalar sonunda 24 bakanlı yeni bir liste hazırlayarak 14 Temmuz 2021 tarihinde cumhurbaşkanına takdim etti. Ancak cumhurbaşkanı yeni listede de bazı isimleri benimsemedi ve bu şekliyle hükümet formülünü kabul etmelerinin mümkün olmadığını bildirdi.
Yorumcular, Hariri’nin hazırladığı hükümetin Lübnan açısından kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu dile getirdiler. Ancak cumhurbaşkanının kendi istediği isimlerde ısrarlı davranması çabaların yine sonuçsuz ve hükümet krizinin çözümsüz kalmasına neden oldu. Hariri, bu şartlarda hükümeti kurma çabalarını sürdürmesinin mümkün olmadığını dile getirerek görevi iade etti.
Not: Lübnan’ın yaşadığı ekonomik ve siyasi kriz hakkında Ribat dergisinin Ağustos 2021 sayısı içinde hazırladığımız dosyada ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık.
Afganistan’da Amerikan işgal güçleri çekilme işlemini hızlı bir şekilde sürdürürken Taliban güçleri de hakimiyet alanını genişletme faaliyetlerini hızlandırdı. Ancak bir yandan da siyasi pazarlık kapısını tümüyle kapatmak istemeyen Taliban, Kurban bayramı öncesinde ateşkes ilan ederek Katar’ın başkenti Doha’da Kabil hükümetinin temsilcileriyle yeniden masaya oturdu.
Taliban bu arada yaptığı açıklamada kendisinin Afganistan’da tek başına iktidarı ele geçirme hedefinin olmadığını, bilakis siyasi iktidarı paylaşma yanlısı olduğunu, şimdiye kadar yalnız başlarına siyasi iktidarı ele geçirmek isteyenlerin hepsinin başarısız olduklarını dile getirirken, Kabil’deki mevcut hükümet istifa etmeden de bir uzlaşma sağlanmasının mümkün olmadığını dile getirdi.
Afganistan’da yeni sürecin başladığı bu dönemde, Türkiye’nin bu ülkede yükleneceği misyon da tartışma konusu oldu. Türkiye, Kabil Havaalanı’nın güvenliğini sağlama işini sürdürmeye talip olurken, Taliban buna razı olmadığını, Türkiye askerleri dahil ülkedeki tüm yabancı askerlerin çekilmesini istediklerini dile getirdi. Taliban, Türkiye’yle işbirliğine her zaman hazır olduklarını ancak Afganistan’da askeri varlığını sürdürmesinin NATO adına olacağını ve bunu istemediklerini belirtti.
Not: Vuslat dergisinin Ağustos 2021 sayısı için hazırladığımız dosyada Afganistan’da 1978’deki komünist darbeden bu yana yaşanan gelişmeler hakkında özet bilgiler vererek gelinen durum hakkında değerlendirme yapmaya çalıştık.
Mavi Nil sularının paylaşılması konusunda masa başı görüşmelerde Mısır ve Sudan’la bir anlaşmaya varamayan Etiyopya Temmuz ayının başlarında, Hedasa (Diriliş) Barajı’nın ikinci dolum aşamasını başlatma niyetinde olduğunu duyurmuştu. Bu duruma tepki gösteren Mısır cuntası lideri Sisi, tehdit içerikli açıklamalarıyla Nil üzerindeki haklarına sahip çıkmakta kararlı olduklarını dile getirmeye çalıştı. Ancak Sisi’nin bu açıklamalarının üzerinden bir hafta geçtikten sonra Etiyopya, ikinci dolum işlemini tamamladığını duyurdu. Ayrıca bu vesileyle bir tören de düzenledi. Etiyopyalı yetkililer, bu işlemin yağmur sularının bol olduğu bir zamana denk getirilmesi sebebiyle Sudan ve Mısır’ın bundan hiç etkilenmediğini dile getirdi. Mısır yönetimi Etiyopya’nın açıklamalarını yalanladıysa da Adis Ababa hükümeti bu konudaki açıklamalarını teyit eden görüntüler de yayınladı. Bu açıklamalarıyla aynı zamanda Sudan ve Mısır’ın bu kadar gürültü çıkarmalarının da boşuna olduğu mesajı vermeye çalıştı.
Fakat sorun tabii ki sadece barajın doldurulması işleminden ibaret değil. Çünkü Etiyopya aynı zamanda baraj sularını sulama amaçlı kullanmak istediğinden Sudan ve Mısır, Mavi Nil’in sularının paylaşılması konusunda bir prosedür oluşturacak anlaşma yapılmasını istiyor. Sudan yönetimi de yaptığı açıklamada böyle bir anlaşma yapılması için vaktin geçmiş olmadığını dile getirdi.
Eski adı Habeşistan olan Etiyopya’nın halkı muhtelif etnik unsurlardan oluşmaktadır. Bunlardan biri de ülke nüfusunun %6’sını oluşturan ve büyük çoğunluğu hıristiyan olan Tigraylılardır. Bunların geneli de Federal Etiyopya’yı oluşturan Tigray Eyaleti’nde yaşıyor.
Tigray halkı içinde hem askeri hem de siyasi kanadı bulunan Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) etkilidir. 1975’te kurulmuş olan bu hareket, 1991’de Adis Ababa’daki sosyalist diktatör Mengistu Haile Mariam’ın saltanatına son verilmesinde aktif rol oynamıştı. Sonrasında Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti’nin kurulmasında, bu yönetimin anayasasının şekillenmesinde ve siyasi yapılanmasında da etkin rol oynadı. Fakat özellikle nüfusun üçte ikiye yakın bir kısmını oluşturan Oromolar ile Amharalar, %6’lık bir nüfusa sahip Tigraylıların yönetimde çok etkin olmasından memnun değildi. Bu hoşnutsuzluk özellikle Oromo asıllı Abiy Ahmed’in Etiyopya’da başbakanlık koltuğuna oturmasından sonra izlenen politikada kendini hayli belli etmeye başladı. Askeriyede üst kademelerde olan Tigray asıllı bazı önemli isimler görevden alındı. Sonrasında bazı projelerde de Tigray asıllı önemli birtakım isimlerin görevlerine son verildi.
Bu uygulamalardan rahatsız olan TPLF, Abiy Ahmed’in Eylül 2020’de yapılması planlanan seçimleri koronavirüs sebebiyle ertelemesine tepki gösterdi ve erteleme kararını tanımayarak kendi bölgesinde seçimleri gerçekleştirdi. Bu seçimleri tanımayan merkezi hükümetin baskılarına tepki gösteren TPLF ve arkasında duran Tigraylılar ile hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Kara çatışmalarında zorlanan hükümet güçleri bu kez havadan saldırılar düzenlediler ve gerginlik daha da arttı. Yaşanan olaylar bölge ahalisinin önemli bir kısmının başka yerlere iltica etmesine neden oldu ve bölgede açlık ve yoksulluk problemi ciddi şekilde büyüdü. Ancak TPLF hakimiyet alanını hızla genişleterek Tigray eyaletinin başkenti Mekelle’de kontrolü ele geçirdi. Bu hareket karşısında zorlandığını gören merkezi hükümet bir yandan da Hedasa Barajı meselesinden dolayı Mısır ve Sudan’la problem yaşadığından ateşkes ilan etmeyi tercih etti. Ancak sorun tamamen çözüme kavuşturulmuş değil.
İran’ın gerçekte politika ihracı işlerini yönlendirmek amacıyla kurmuş olduğu ancak ismi Dünya İslami Uyanış Kurultayı olan organizasyonunun bu yıl düzenlediği sempozyumun konusu “Afganistan’da Sürdürülebilir Barış ve Güvenlik” idi. Suriye’nin her tarafını kan gölüne çeviren İran’ın Afganistan’da sürdürülebilir barış ve güvenlik için kafa yorması son derece ilginç. Ama ondan daha ilginci sözde İslami Uyanış Kurultayı’nın düzenlediği bir uluslararası sempozyumda Türkiye’yi, birçok kez takım elbisesi değiştirmiş olmasına rağmen Maocu-Çinci gömleğini sürekli giymeye devam ettiği bilinen Doğu Perinçek’in temsil etmesiydi. Perinçek’in İslami Uyanış Kurultayı’nda Türkiye’yi temsil etmesi Bekri Mustafa’nın köye imam olmasına benziyordu. Ama İran da bu arada, yıllardan beri kendisinin borazanlığını yapanlara “Topunuz bir Perinçek etmiyorsunuz!” mesajı vererek bir bakıma topunun birden yüzlerine tükürmüş oldu. Dolayısıyla bizim tükürmemize gerek kalmadı.
BAE ile Suudi Arabistan son zamanlarda, Arap dünyasına şekil vermeye çalışan çetenin başını çeken, ittifak ve işbirliği içindeki iki ülke. Ancak son zamanlarda onların da defterlerinin karıştığı görüldü. Çünkü ilişkiler ve işbirliği dostluk üzerine değil çıkar hesapları üzerine kurulmuştu.
Bu iki ülkenin defterlerinin karışmasının sebeplerinin başta geleni petrol piyasasıyla ilgili birtakım hesaplarda ve tavırlarda anlaşamamalarıydı. Suudi Arabistan ile Rusya, OPEC+ üyesi ülkeler arasındaki petrol üretimi politikası anlaşmasının uzatılması konusunda anlaşırken BAE, kendisinin kotasının az olduğunu, dolayısıyla mağdur edildiğini ve bu şartlarda anlaşmanın uzatılmasını kabul edemeyeceğini bildirdi. Sonunda BAE istediğini kabul ettirdi ve kotasının artırılmasını sağladı.
BAE ile Suudi Arabistan arasındaki bir diğer önemli sorun ise Suudi Arabistan’ın Umman’la direk karayolu bağlantısını geliştiren projeleri hayata geçirmesi idi. BAE, bu iki ülke arasındaki kara bağlantılarında kendi yollarının kullanılmasını istiyordu.
Bu iki ülke daha önce Yemen konusunda da bazı sorunlar yaşamış ve bu sorunu aşmak için şeklen de olsa anlaşma sağlamışlardı. Ama her an ayakbağı olabilecek bir şekilde potansiyel sorun olmaya devam etmektedir.
Mahmud Abbas yönetimine yönelik sert eleştirileriyle öne çıkan ve Fetih hareketinden ihraç edilen bazı önemli isimlerle ittifak kurarak seçimlerde bağımsız bir aday listesi oluşturan Nizar Benat’ın aşı yolsuzluğuyla ilgili olarak sosyal medyada videolar yayınlaması üzerine Abbas yönetimine bağlı güvenlik güçleri tarafından evinin basılması, aile efradının gözünün önünde feci bir şekilde dövülmesi, sonra da götürüldüğü soruşturma merkezinde işkenceyle öldürülmesi Filistin’de geniş çaplı yankılara ve tepkilere neden oldu.
Filistin’deki bütün siyasi oluşumlar bu korkunç cinayetin sorumlularının tespit edilerek sorguya çekilmesi çağrısında bulundu. Ancak olay Abbas yönetiminin bizzat kendi suçu olduğu, cinayeti işleyenler de kendi adamları olduğu için olayın üzerinin örtülmesine çalışıldığı dikkat çekti.