Sisi cuntası değişti mi?

3 Nisan 2021 Cumartesi, Yeni Akit

Hatırlanacağı üzere Türkiye’de uzun süre bir İstanbul Sözleşmesi tartışması yaşandı. Gerçi ben bu konuda herhangi bir değerlendirmede bulunmadım. Çünkü bu konuda benden daha ehil olanların yeterince görüş beyan ettiklerini düşünüyordum. Herkesin her konuda konuşması gerekmez. Herkes sadece ehil olduğu konuda konuşursa yeterlidir.

Bazıları hükümete destek vermelerine rağmen bu sözleşmenin ciddi tehlikelerine dikkat çekerek ısrarla karşı çıktılar. Bazıları da kadına yönelik şiddeti gerekçe göstererek, normalde hükümete muhalif olmalarına, hatta hükümetin doğru adım attığı çok açık olan hususlarda da sırf muhalefet olsun diye itiraz edenler bile söz konusu sözleşmeyi ısrarla savundular. Sonuçta cumhurbaşkanı çekilme kararı verdi.

Bu tartışmalar da gösteriyor ki resmi politika veya siyasi duruş bizim düşünce sınırlarımızı belirlemez. Düşüncelerimizi, tavırlarımızı özgürce ortaya koyma cesareti gösterebilmemiz gerekir.

Son dönemde Türkiye ile Mısır arasında bir yakınlaşma var. Yukarıdaki örneği, bu yakınlaşmayı söz konusu sözleşmeye benzetmek amacıyla değil siyasi tavrın ve resmi politikanın fikri konuda belirleyici olmadığına dikkat çekmek için verdim.

Belki Türkiye–Mısır yakınlaşmasından diplomatik açıdan iki ülke için yararlı sonuçlar bekleniyor olabilir. Nitekim Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye de Anadolu Ajansı’nın sorularına verdiği cevapta bu yakınlaşmadan memnun olduklarını dile getirdi. Heniyye söz konusu röportajında “Türkiye-Mısır yakınlaşmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Gerek iki ülke arasındaki gerekse de Arap ve İslam ülkeleri arasındaki uzlaşının artırılmasının hem Filistin’de bizlere hem de Arap ülkelerine olumlu yansıyacağı kanaatindeyiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Peki, böyle olması bizim Sisi cuntasına bakışımızı ve yaklaşımımızı değiştirir mi? Hayır. Çünkü Sisi, dün nerede duruyor idiyse bugün de oradadır. Belki bazı çıkar hesaplarıyla Türkiye’yle yakınlaşmayı faydalı görmüş Türkiye de bunu olumlu karşılamış olabilir. Ama Sisi cuntası hâlâ bir zulüm rejimidir. İnsanları sırf düşüncelerinden, inançlarından ve siyasi tavırlarından dolayı mahkum etmeye devam etmektedir. Hapishanelerinde işkence son bulmamıştır.

Her şeyden önce bu cunta prensipte gayri meşru olan darbe yöntemiyle ülkenin başına geçmiştir ve hiçbir yakınlaşma onun hukuki temelden yoksunluğu gerçeğini değiştirmez. Askeri gücü ve şiddeti kullanarak halkların meşru haklarını gasp etme uygulamasını dün reddettiğimiz gibi bugün de reddetmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla Sisi rejimi bizim gözümüzde hâlâ bir cuntadır; meşru ve hukuki temelden yoksundur.

Üstelik zulüm uygulamalarında da bir değişiklik olmamış, hukuk dışı uygulamalara son vermemiş, adaleti ve hukuku hakim kılma konusunda olumlu bir adım atmamıştır. Dolayısıyla onun yönetimi ele geçirme tarzını reddettiğimiz gibi hukuk dışı uygulamalarını da temelden reddediyor, adaletten ve hukuktan yana olmamız gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Burada şöyle bir soru sorulabilir: Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşma, Sisi cuntasının anlayışını ve politikalarını değiştirebilir mi? Biz böyle bir beklenti içinde değiliz ve bunun gerçekleşmesini ihtimal dahilinde görmüyoruz. Çünkü bu yakınlaşmanın Sisi cuntasını adalet ve hukuku hakim kılmaya zorlayacak bir etkisinin olması beklenemez. Bu yakınlaşma tamamen çıkar hesaplıdır ve bir tarafın diğer tarafı bir şeylere zorlama planı olduğunu sanmıyoruz. Hatta bu yakınlaşma sonrası, Türkiye’den yayın yapan cunta karşıtı tv kanallarına Sisi yönetimiyle ilgili üsluplarını yumuşatmaları yönünde talimat gönderildiği bilgileri kamuoyuna yansıdı. Bu da yakınlaşmadan siyasi ölçekte Sisi rejiminin daha kârlı çıkması ihtimalinin güçlü olduğunu gösterir.

Bu yakınlaşmanın Filistin’deki İslami kesim tarafından olumlu karşılanması da bizim Sisi cuntasına karşı tavrımızı değiştirmez. Kasım Süleymani’nin cenazesine katılmaları bu adamla ilgili görüşümüzü değiştirmediği gibi.