19 Mart 2021 Cuma, Yeni Akit
Bu sıralarda hem Afganistan’ın içinde hem de dışında bu ülkedeki sorunlarla veya bu sorunlara çözüm bulunmasıyla ilgili yeni ve hareketli gelişmeler yaşanıyor.
ABD’nin bu ülkedeki işgal güçlerini tamamen çekmeyi tekellüf ettiği anlaşmada her ne kadar Taliban da ABD’ye bazı önemli taahhütlerde bulundu ise de bu anlaşmanın imzalanması, ülkede yıllardır süren sorunun çözümü konusunda atılmış önemli bir adımdı. Ama anlaşmanın uygulanması tabii ki sadece bir tarafın bağlı kalmasıyla değil her iki tarafın da taahhütlerini yerine getirmesiyle mümkün olabilir.
Normalde ABD’nin yeni başkanı Biden’ın, “daha uzlaşmacı” bir tutum izleyeceği düşünüldüğünden Taliban’la imzalanan anlaşmayı da iptal etmeyeceği ve uygulanmasıyla ilgili süreci yürüteceği düşünülüyordu.
Ancak görüldüğü kadarıyla, ABD’nin desteklediği Kabil yönetimiyle Taliban arasında bir ittifak sağlanması ve ülkede yeni bir siyasi yapılanmaya zemin hazırlanması konusunda henüz bir ilerleme kaydedilmediğinden yeni ABD yönetimi de bu ülkeyle ilgili hesap ve çıkarları konusunda endişeye kapılmaya başladı. O yüzden 29 Şubat 2020 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da imzalanan anlaşma gereği Afganistan’daki askeri gücünü tamamen çekmesi durumunda Kabil’deki yönetimin Taliban karşısında zayıf düşeceği ve bunun da Taliban’a siyasi çözüm pazarlıklarında taviz vermeksizin hakimiyet alanını genişletme fırsatı vereceği endişesine kapıldı.
O yüzden yeni başkan Biden her ne kadar anlaşmadan çekilmeyeceklerini söylese de uygulanması konusunda verilen tarihlere tam olarak uyulmasının çok zor olacağı yönünde açıklamalar yaptı. Fakat Taliban buna tepki göstererek anlaşmanın belirlendiği şekilde uygulanması ve ABD işgal güçlerinin Mayıs 2021’e kadar tamamen çekilmesi konusunda ısrarlı olduklarını ortaya koydu.
Doha’da imzalanan anlaşmanın birinci maddesinde ABD'nin Afganistan'daki asker sayısını ilk 135 günde 8600'e düşüreceği vurgulanmıştı. Aynı şekilde müttefiklerinin ve koalisyon güçlerinin sayısının da orantılı bir şekilde azaltılacağı belirtilmişti. Bu azaltma sürecinde ABD'nin ve müttefiklerinin Afganistan'daki beş askeri üste bulunan güçlerini tamamen boşaltacağı ifade edilmişti. Anlaşmanın düzenli bir şekilde uygulamaya geçirilmesi durumunda bu 135 günü izleyen dokuz buçuk aylık süre içinde de Afganistan'daki kalan tüm askeri güçlerin çekilmesi karara bağlanmıştı.
Fakat şimdi ABD, Kabil’de kendisinin çıkarlarını koruyacağını düşündüğü kadro hakkında duyduğu endişe sebebiyle bu anlaşmanın şartlarının uygulama takvimi konusunda yan çizerek, içerde de bir siyasi ittifak sağlanıncaya kadar askerlerinin bir kısmını tutmak istiyor.
Konuyla ilgili karşılıklı açıklamaların yapılmasının hemen ardından 17 Mart Çarşamba günü Amerikan hava güçleri Kandahar’da Taliban’a ait bazı askeri mevzileri Kabil yönetimine yönelik tehdit oluşturdukları gerekçesiyle bombaladı. Bu saldırılar bir yönüyle de Taliban’ı takvim konusunda tavize zorlama amaçlıydı. Ama Taliban saldırılara şiddetle tepki göstererek ABD’nin anlaşmanın gereklerine bağlı kalmadığını vurguladı. Anlaşmanın uygulama takvimi konusunda da herhangi bir tavizlerinin söz konusu olmadığına dikkat çekti.
Bütün bu sıcak gelişmelerin hemen ardından 18 Mart Perşembe günü Rusya’nın başkenti Moskova’da, Kabil hükümetinden ve Taliban’dan temsilcilerin katıldığı, ayrıca Katar’dan bir heyetin ve ABD ile Pakistan temsilcilerinin yer aldığı bir toplantı başlatıldı.
Moskova’daki toplantının açılışında konuşan Rusya Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov tarafları şartlarını kısmen yumuşatmaya ve geçiş sürecini biraz daha kolaylaştırmaya çağırdı.
Moskova’daki toplantıyı organize edenler amaçlarının Taliban ile Kabil hükümeti arasında yakınlaşmaya ve uzlaşma sürecinin başlatılmasına imkan sağlamak olduğunu dile getirdiler.
Görüldüğü kadarıyla küresel güçler Kabil hükümetiyle Taliban arasında siyasi ittifak sağlanmadan işgal güçlerinin tamamen çekilmesinin Kabil hükümetini zayıf düşürebileceği endişesi taşıyor.