18 Şubat 2021 Perşembe, Yeni Akit
Gazetemizde 9 Ekim 2020’de “Fransa’nın İslam’la savaşı” başlıklı bir yazımız yayınlanmıştı ve bu yazıda Fransa’nın geçmişte ve günümüzde İslam’a karşı yürüttüğü savaş hakkında özet bir bilgi vermeye çalışmıştık.
Hatırlanacağı üzere son yıllarda Fransa’da özellikle medya yoluyla Müslümanların kutsal değerlerine, peygamberlerine ve dini uygulamalarına saldıran çirkin karikatürler yayınlanmış, bu yüzden ülkede muhtelif çalkantılar yaşanmıştı. Ancak Fransa bütün bu çirkin saldırıların önüne geçmek yerine Müslümanların kimliklerini korumalarını, çocuklarına dinlerini öğretmelerini, dinlerinin gereğini yerine getirmelerini engelleyici bir yasa hazırladı. Yani hedefte çirkin saldırılarda bulunan alaycı, ırkçı ve ayrılıkçı zihniyet değil yine inançlarından ve kimliklerinden dolayı saldırıya uğrayan mağdur Müslüman toplum var.
Hazırlanan yasa tasarısı Müslümanlara karşı ayrılıkçı politikaları yasal zemine oturtmayı hedeflediği için “ayrılıkçılık yasası” olarak nitelendiriliyordu. Cumhurbaşkanı Macron da “İslamcı Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası” olarak nitelendirdi. Ancak gelen tepkiler üzerine tasarıya öncülük edenler, üzerine cila çekmek amacıyla "Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler Yasası" adını verdiler. Fakat böyle bir ismin verilmesi hazırlanan yasa tasarısının özellikle Müslümanları dışlama, yaşam alanlarını daraltma ve kimliklerine sahip çıkmalarını önleme amaçlı baskıcı içeriğinin değiştirilmesi anlamına gelmiyordu.
Fransa’da Müslümanların herhangi bir ayrılıkçılık iddiaları yoktur ve bu doğrultuda herhangi bir faaliyet yapma imkânına da sahip değiller. Onların istedikleri sadece inançlarında ve dinlerinde özgür olmak ve İslamî kimliklerine sahip çıkmalarından dolayı dışlanmamaktır. Ayrılıkçılık yapan onları dışlayan, Fransız toplumuna entegre olabilmeleri için kendilerine dayatılan anlayış ve yaşayış tarzını tartışmasız bir şekilde kabul etmeye zorlayan Fransa yönetimi ve bu yönetime yön veren ırkçı zihniyettir. Sorun işte bu ırkçı ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır ve bu ayrımcılığın mağduru da Müslümanlardır.
Ancak Fransa, Müslümanları suçlu göstererek onları kendilerine dayatılanları zorla yapmakla karşı karşıya bırakacak bir yasa tasarısını Ulusal Meclis’e sundu. Yasa tasarısına yönelik yoğun eleştirilere, sert tepkilere ve gösterilere rağmen parlamentonun alt kanadı durumundaki Ulusal Meclis’te 151’e karşı 347 oyla kabul edildi. 30 Mart’ta da Senato’da oylanacak ve kabul edilmesi durumunda yeniden Ulusal Meclis’e sunulacak.
70 maddeden oluşan yasa tasarısı büyük çoğunlukla Müslümanların hassas olduğu konulara ağırlık veriyor ve onların inançlarına göre yaşamalarının sınırlarını iyice daraltmaya çalışıyor. Örneğin bir ailenin üç yaşından itibaren çocuğunu evde eğitime tabi tutması yasaklanıyor ve örgün eğitime vermesi şart koşuluyor. Bunun amacı çocukların ailelerinin inanç ve değerlerinden koparılarak ırkçı Fransa rejiminin telkinlerine çok küçük yaştan itibaren tabi kalmak zorunda bırakılmaları.
Bir diğer örnek doktor seçimi. Dini veya başka sebeplerle hastaların doktorlarını cinsiyete göre tercih etmesi yasaklanacak. Yani bir Müslüman kadının, kadın hastalıklarından muzdarip olması sebebiyle veya doğum için kadın doktor istemesi yasak olacak.
Verilen bilgilere göre yasanın Senato’ya sunulacak şekline kamu alanlarında başörtüsü takılmasının yasaklanmasının da eklenmesi kararlaştırıldı. Bu durumda insanlar postahaneye ve hastaneye bile başörtülü olarak giremeyecek.
Camiler ve Müslümanların dernekleri çok sıkı denetim altına alınacak. Nerelerden yardım aldıkları ve nerelere yardım ettikleri sıkı bir şekilde takip edilecek ve herhangi bir faaliyetleri sakıncalı görülürse derneklerin ve camilerin süreli veya süresiz kapatılması mümkün olacak.
Fransa’nın bu yasa tasarısını uygulamaya geçirmesi durumunda onun Müslümanlara yönelik zulüm uygulamaları Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Müslümanlara yönelik zulümleri ve ayrımcı politikaları ile yarışa girmiş olacak.