Libya’da Hafter’e güvenilebilir mi?

30 Ocak 2021 Cumartesi, Yeni Akit

Libya’da Hafter’i masa başı görüşmelere oturmaya zorlayan, Türkiye’nin verdiği destekle Trablus’taki meşru hükümete yani Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı güçlerin fitne hareketine ağır darbeler vurması ve önemli stratejik noktaları kurtarması olmuştu. UMH güçlerinin Sirte ve Cufra sınırlarına kadar dayanması üzerine fitne örgütünün arkasında duran dikta rejimlerinden Mısır’ın başındaki cunta lideri Sisi; Sirte ile Cufra'nın kendileri için kırmızı çizgi olduğunu ileri sürerek buralara girilmesi durumunda Libya'ya askeri müdahalede bulunabileceklerini söylemişti. Bir hava üssüne yaptığı ziyaret esnasındaki açıklamada da askerlerden yurt dışı operasyonuna hazır olmalarını istemişti.

Bu çıkış aslında içi boş bir kabadayılıktan ibaretti ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Suudi Arabistan’ın tüm pohpohlamalarına rağmen Mısır’ın Libya’ya doğrudan müdahalede bulunma cesareti göstermesi ihtimali pek yoktu. Ben de şahsen o zaman bu konuyla ilgili yazdığım bir yazıda Mısır’ın böyle bir müdahale cesareti gösteremeyeceğini dile getirmiştim.

Hafter’e gaz veren ihanet rejimleri onun kan kaybetmesi karşısında bir kurtarma operasyonuna girişmelerinin pahalıya patlayacağını gördükleri için maşalarının masaya oturmayı kabul etmesini istediler. Yapılan görüşmeler neticesinde geçtiğimiz Ekim ayında ateşkes sağlandı. Ardından pazarlık görüşmeleri yapıldı ve 24 Aralık 2021’de parlamento ve başkanlık için genel seçimler yapılması konusunda ittifak sağlandı.

Bu arada 90 gün içinde yabancı güçlerin çekilmesi konusunda bir anlaşma oldu. Bu süre de 23 Ocak’ta doldu. Buna dayanarak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve ABD yönetimi ülkedeki yabancı güçlerin çekilmesi çağrıları yaptı.

ABD’nin BM nezdindeki daimi büyükelçisi Richard Mills, Türk, Rus ve BAE askerlerinin Libya’dan çekilmesi çağrısı yaptı. BM Genel Sekreteri Guterres de tüm yabancı güçlerin ve yabancı paralı savaşçıların ayrılması ve bir araya gelerek krize çözüm bulmaya çalışan Libyalıların yalnız bırakılması gerektiğini söyledi.

Bu arada Moskova’da Hafter’in adamlarından bir heyet Rus yetkililerle görüşme yaptı.

Elbette, hepimizin arzusu Libya’da çatışmaların tamamen son bulması ve Libya halkının tercihini özgürce yapabileceği ortam oluşturularak sorunların siyasi yönden çözüme kavuşturulmasına imkan verilmesidir. Ancak bunun gerçekleşmesi için en başta güven ortamının oluşmasına ihtiyaç var.

Libya’daki krizin sebebi bu ülkenin siyasi yapılanmasına müdahale etmek isteyen dış güçlerin desteğiyle sahaya çıkan Hafter hareketinin başlattığı fitne savaşıdır. Bu savaş da büyük ölçüde Libya dışından getirilen paralı militanlarla yürütüldü. Dolayısıyla sahadan en önce çekilmeleri gerekenler de işte bu paralı militanlardır.

Taşları bağlayıp da köpekleri salarsanız sorun başladığı yere geri döner ve yine tıkanır kalır. Dolayısıyla soruna siyasi çözüm bulunabilmesi için ülkenin güven ve istikrarı açısından ciddi tehdit oluşturan paralı militanların maaşlarının kesilip istisnasız hepsi evlerine dönmeli.

Bir sonraki aşamada Hafter için profesyonel askeri destek sağlayan kuruluşların da devreden çıkması ve bunların gönderdiği uzmanların ve maaşlı askerlerin de çekilmeleri gerekir.

Bu iki kesim çekilirse zaten Trablus’taki hükümete yönelik askeri tehdit büyük ölçüde ortadan kalkmış olacaktır ki o zaman bu hükümete yönelik tehdit karşısında müdahaleye çağrılan Türkiye askerinin kalmasını gerektiren sebepler de ortadan kalkmış olur.

Fakat Hafter şimdiye kadar, siyasi çözüm çabalarında hiçbir zaman güven verici olmadı. Onu siyasi pazarlıklara zorlayan tek etken askeri tehdit gücünü kaybetmesi olmuştur. Dolayısıyla siyasi çözüm çalışmalarını dumura uğratmaması için yeniden kendisinin eline askeri tehdit gücünün verildiği kanaatine kapılmaması gerekir. Onun çözümden yana “iyimser” bir tutum sergileyeceğine inanmak saçmalık olur. Çözümden yana bir tavır sergilemesi için buna mecbur olduğunu kesin bir şekilde görmesi zorunludur.