23 Ocak 2021 Cumartesi, Yeni Akit
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun daha önce, sömürge dönemindeki uygulamalarından dolayı Fransa’dan özür beklediklerini dile getirmişti. Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise 20 Ocak’ta yaptığı açıklamada ülkesinin sömürge geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini dile getirmesine rağmen herhangi bir özür ya da af dilemenin söz konusu olmayacağını ifade etti. Bu vesileyle Fransa’nın Cezayir’i 132 yıl işgal altında tuttuğu dönemle ilgili kirli sicili son günlerde yeniden gündeme geldi.
Gerçi Fransa özür ve af dilese, Cezayir’deki mevcut yönetim de özürünü kabul edip onu affetse de insanlık Fransa’nın Cezayir’de sergilediği korkunç vahşeti asla affetmeyecektir. Aksine Fransa’nın Cezayir’de sergilediği vahşetin her fırsatta gündeme taşınması ve bu ülkeye bugün hakim olan anlayış ile geçmişte Cezayir işgalinin sürdüğü dönemde hakim anlayışın aynı olduğunun, sadece yöneticilerin değiştiğinin, zihniyetin değişmediğinin özellikle vurgulanması gerekir.
Bunu daha üç hafta önce, 3 Ocak 2021 Pazar gecesi Mali’de bir düğün töreninin Fransız helikopterleri tarafından vurulması ve aralarında çocukların da bulunduğu 100 sivilin hunharca katledilmesi yüzlercesinin ise yaralanması olayı da bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Mali’deki yerel kaynakların düğün töreninin Fransız helikopterleri tarafından vurulduğunu dile getirmeleri üzerine Fransız yetkililer başlangıçta suçlamaları reddetmişti. Ancak daha sonra Fransız medyasının da olayın üzerine gitmesi üzerine Fransa ordusu yetkilileri terör gruplarının hedef alındığı iddiasında bulunmuşlardı. Oysa bir düğün töreniyle herhangi bir terör örgütünün eğitim kampı arasında çok bariz farklar vardır ve askeri yetkililerin bunu tespit edememeleri mümkün değildir. Dolayısıyla saldırının “yanlışlıkla” yapıldığı iddiasının da tutarlı bir yanı olamaz. Gerçekte bugün Fransa’ya hakim olan zihniyet hâlâ İslam’a ve Müslüman toplumlara karşı kin ve nefret doludur. Dolayısıyla fırsatını bulduğunda da bu kin ve nefret duygularını korkunç saldırılarla, katliamlarla dışa yansıtmaktadır.
Ama Ermeni lobisinin iddialarının gerçeklik boyutunun ve İstiklal Savaşı döneminde Ermeni çetelerin gerçekleştirdiği katliamların tarihi belgelere dayalı bir şekilde araştırılmasına fırsat verilmemesi ve söz konusu lobinin iddialarının “peşin doğru” sayılması için yasa çıkaran, bu iddiaları reddedenleri mahkum eden Fransa, kendisinin kirli sicilini, katliamlarını itiraf etmeye, geçmişte sergilediği vahşetten dolayı özür dilemeye asla yanaşmaz.
Fakat bizim, konunun gündeme gelmesi vesilesiyle Fransa’nın Cezayir’de sergilediği vahşeti konuşmamız, Macron’un bırakın en azından maddi cezasını üstlenmeyi, özür ve af dilemeye bile değer görmediği suçları özet bilgilerle de olsa hatırlamamız yararlı olacaktır.
Cezayir 1830'dan 1962'ye kadar yani toplam 132 yıl süreyle Fransa işgalinde kaldı. Bu süre içinde Cezayir halkı da kesintili olarak bağımsızlık savaşları verdi. En şiddetli savaş ise 1954-62 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık savaşıdır. Bu süre içinde Fransız işgalciler bir buçuk milyon Cezayirliyi hunharca şehit etmişlerdir.
Cezayir’de Fransız işgaline son verilmesi için 1954 yılında geniş çaplı ayaklanma başlatıldı. Fransa bu ayaklanmayı bastırabilmek için tam anlamıyla bir vahşet sergiledi. 28 Ağustos 1955 tarihinde olağanüstü hal ilan edildi. Artık Cezayir'in her tarafında oluk oluk kan akıyordu. Çünkü Fransız işgal kuvvetleri haksız bir şekilde işgal etmiş oldukları Cezayir toprakları üzerindeki hakimiyetlerini sürdürebilmek için her yola başvuruyor, halkın direnişini kırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.
Fransız işgal güçleri bu korkunç savaşta sadece gerilla güçlerini değil sivilleri de hedef alıyorlardı. Hatta caydırıcı olması için daha çok insan kaybına sebep olmak amacıyla kalabalık yerleşim merkezlerini birinci hedef olarak seçiyorlardı. Bunun yanı sıra Cezayirlileri direnişten vazgeçirmek amacıyla yakaladıkları kişileri uçaklardan atıyorlardı.