ABD Suriye’de kalırsa

27 Nisan 2018 Cuma, Yeni Akit

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı aynen Irak’taki ve Afganistan’daki varlığı gibi bir işgaldir. Bunun yanı sıra Suriye’deki ABD işgalinin de İran ve Rusya’nın işgalinden bir farkı yoktur. ABD’nin zaman zaman Esed rejimine karşı tavır alması da tamamen göstermeliktir. Onun Baas rejimini zayıf düşürme ve onun Suriye’deki hâkimiyetine son verme gibi bir amacı da yoktur. Hatta Esed sultasının bitmesini de istemiyor. ABD’nin böyle bir amacının olamayacağını Suriye’deki olayların başlangıcından beri dile getirmeye çalıştık.

ABD, IŞİD’i bahane ederek Suriye’deki olaylara müdahale etti. Fakat her zaman dile getirdiğimiz üzere IŞİD, Suriye’deki direnişin arkadan vurulması ve aynı zamanda işgal güçleri tarafından direnişin hedef alınması için kullanılan bir tuzaktı. ABD’nin IŞİD’i hedef aldığını söylediği saldırılarının birçoğunda bu örgütle herhangi bir ilgileri olmayan direniş güçleri hedef alındı.

ABD aynı zamanda Suriye’deki varlığını Türkiye’ye karşı savaş için desteklenen PKK’nın Suriye kanadı durumundaki PYD’ye destek vermek, onun hâkimiyet alanını genişletmesine yardımcı olmak amacıyla değerlendirdi. Bu örgütün IŞİD’e karşı savaştığı iddiasıyla PYD’ye sürekli tırlarla silah taşıdı. Oysa bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere söz konusu örgüte teslim edildiği bilinen bir gerçekti.

Baas rejiminin Duma’daki kimyasal katliamı öncesinde ABD Başkanı Trump, Suriye’den çekilmek istediğini dile getirmişti. Bu bizi biraz ümitlendirdi. Ama onun gerçekten çekildiğini görmeden kesin bir şey söyleme imkânı da yoktu. Çünkü ABD’nin bu tür numaralar çevirdiği sonra tutumunda bir değişiklik yapmadığı sıkça görülmüştür.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron bir yandan ABD’nin çekilmesi durumunda onun oluşturacağı boşluğu doldurmaya niyetli olduğunu ortaya koymaya çalışırken bir yandan da ABD’nin çekilmemesi gerektiğini dile getirdi. Çekilme kararından vazgeçmesi için Trump’ı ikna etmeye çalıştı. Bunun yanı sıra Arap ülkelerinin işbirlikçi yönetimleri de ABD’nin Suriye’den çekilmemesini talep ettiler. Sanki onun Suriye’de kalması Suriye’nin, bu ülke halkının ve bölgenin çok yararına olacakmış gibi bir intiba vermeye çalıştılar.

Oysa Suriye’deki Amerikan işgal güçleri orada önemli bir çıbanbaşıdır. Suriye’nin her bakımdan aleyhine olduğu gibi bölge için de ciddi bir tehdittir. Çekilseydi PYD önemli bir destekten yoksun kalacaktı. PYD’ye destek ve yardım konusunda belki Fransa devreye girecekti ama ABD’nin yerini doldurması imkânı yoktu.

Fakat ABD başkanı Suriye’deki işgal güçlerini IŞİD tehdidine karşı önemli bir engel olarak gösterdi ve bu örgüt karşısında kimsenin başaramadığını kendilerinin başardıklarını iddia etti. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr de çok arsız bir şekilde ABD’nin Suriye’deki askerî varlığının masraflarını Katar’ın ödemesi gerektiğini ileri sürdü. Bu yüzden Arap dünyasındaki bazı medya yorumcuları çok haklı bir şekilde “el-Cubeyr, Trump’ın resmî sözcüsü mü?” sorusunu sordular.

Sonuçta Trump, Baas rejiminin Duma’daki kimyasal katliamı sonrasında düzenlenen göstermelik operasyonun ardından oluşan havayı ve gerek Fransa’nın gerekse Arap dünyasındaki işbirlikçi hainlerin taleplerini değerlendirerek Suriye’den çekilme kararından vazgeçtiğini açıkladı. Onun Suriye’deki askerî varlığının devam etmesi Suriye halkının hiçbir yönden yararına olmadığı gibi PYD’nin arkasındaki desteğin de devam etmesi anlamına gelir. Bizim tahminimize göre onun çekilmek istememesinde PYD’nin Türkiye karşısında tamamen desteksiz ve zayıf bırakılmak istenmemesinin birinci derecede etkisi vardır.