Irak'ta Karzai Dönemi

18 Temmuz 2003 Cuma, Cuma dergisi

Irak'ta sürekli kayıplar vermeye başlayan Amerikan emperyalizmi, Afganistan'dakine benzer yeni bir yönetim biçimi oluşturma ve böylece bu ülke üzerindeki hakimiyetini güçlendirme çalışmalarını başlattı. Ancak bir yandan da ülkelerinin işgal altında kalmasına razı olmayan direnişçilerin eylemleri devam ediyor. Biz de bu haftaki yazımızda Irak'taki gidişat ve son gelişmeler üzerinde durmak istiyoruz.

Sömürge Meclisi

Amerikan emperyalizmi Irak'ta Geçici Yönetim Meclisi adıyla yerel bir sömürge meclisi oluşturdu. Bu meclis vasıtasıyla bu ülkede oluşturulan sömürge yönetimi Afganistan'daki yapıdan biraz farklı. Çünkü Afganistan'da sömürge valisi görevini yapan Hamid Karzai de yerlilerden seçildi. Irak'ta ise sömürge valisi doğrudan Amerika'dan tayin edildi. O da malum Paul Bremer. Görünüşte sömürge meclisinin hükümet oluşturma, diplomatik temsilciler tayin etme veya görevden alma vs. gibi yetkileri olacak. Ancak bu meclis sonuç itibariyle Amerika'nın ülke üzerindeki hakimiyetini temsil eden sömürge valisine bağlı olacak ve bu vali mezkur meclisin kararlarını veto etme hakkına sahip olacak. Bu durum söz konusu meclise girenler açısından tam bir zillet olduğu gibi ülke halkına da büyük bir ihanettir. Çünkü böyle bir meclise girilmesi ülke üzerindeki gayri meşru işgali ve hakimiyeti onaylama anlamına gelmektedir. Biz Vakit gazetesi için yazdığımız bir yazıda bu konuda ayrıntılı bilgi verdiğimizden burada daha fazla ayrıntıya girmeye gerek görmüyoruz.

ABD Her Şeye Rağmen Kaybediyor

Irak'ı kontrol altına almak ve burada bir sömürge yönetimi oluşturmak için uğraşan ABD her şeye rağmen kaybetmeye devam ediyor. Üstelik gündelik kayıpları her geçen gün artıyor. Bu kayıplar ülkedeki işgalci güçlerin ciddi şekilde can endişesine düşmesine sebep oldu. Bu endişenin ve korkunun askerlerin psikolojilerine bayağı bir şekilde yansıdığı hissediliyor. Bu durum işgalci güçleri endişelendiriyor. Çünkü Amerikan emperyalizmini Vietnam'dan ve Somali'den çıkmaya da askerlerdeki bu moral kaybı ve can endişesi zorlamıştı. ABD yönetimi için önemli olan oraya sürdüğü askerlerinin can kaybı değil, bu kayıplardan dolayı askerlerinin savaş güçlerini, dirençlerini kaybetmeleri ve ülke içinde kitlesel tepkilerin artmasıdır.

Cihad Çağrıları

Irak'taki işgal güçlerine karşı eylemler giderek yaygınlaşırken bir yandan da camilerde cihad çağrıları yapılıyor. İşgal güçlerinden de bir an önce Irak topraklarını terk etmeleri isteniyor. İşgalcileri bu çağrılar da rahatsız ediyor. Bu yüzden camileri kontrol altına alabilmek için zaman zaman buralara baskınlar düzenliyorlar. Ancak biz bu baskınların korkudan ziyade tepkilerin ve dolayısıyla eylemlerin artmasına sebep olacağını tahmin ediyoruz.

el-Kaide Her Derde Deva

Amerikan emperyalizmi Irak'taki bağımsızlık mücadelesini meşru bir bağımsızlık ve hak mücadelesinden çıkarıp "terör" görünümüne sokmak amacıyla burada da "el-Kaide" kimliğini kullanmaya kalkıştı. Bu amaçla el-Felluca'da işgal güçlerine karşı gerçekleştirilen ve birçok kayıp verdiren eylemleri el-Kaide'nin üstlendiğine dair bir kaset piyasaya sürdü. Ancak kaseti inceleyenler uydurma olduğuna ve maksatlı bir şekilde piyasaya sürüldüğüne dikkat çektiler. Gerçekte işgale karşı direniş eylemlerinin başlatıldığı el-Felluca'da Amerikan emperyalizmine karşı pek çok camide cihad çağrısı yapıldı ve bu çağrıların el-Kaide'yle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Amerikan emperyalizmi, kendisinin gayri meşru işgaline karşı verilen meşru mücadeleyi uluslararası platformda karalamak ve kendisinin haksız saldırılarına bir meşruiyet kazandırmak amacıyla böyle uyduruk kasetlerden yararlanmaya çalışıyor. Daha önce gerçekleştirdiği saldırılarında Saddam yanlılarını hedef aldığını ileri sürüyordu. Oysa saldırılarına maruz kalanlar alelade sivil vatandaşlardı. "Saddam yanlıları" iddiası maya tutmayınca ABD şimdi de "el-Kaide" gerekçesini devreye sokmaya başladı.

Hurmalar da Suçlu

Ülkelerini işgalden kurtarmak için mücadele eden direnişçiler açısından bütün eylem şartları ve ortamları nazar-ı dikkate alınır. Çünkü ülkelerindeki işgalci güçler, ülkelerinin bütün imkanlarını kullanarak, sivil vatandaşları çembere alarak ve muhtelif şiddet metotlarıyla hakimiyetlerini korumaya çalışırken onları ülkelerinden atmak için mücadele edenler ancak belli yerlere pusu kurarak eylem düzenleyebiliyorlar. Bu sebeple Bağdat havaalanına giden yol üzerinde hurma ağaçlarının arkasına pusu kurarak bazı işgalci askerleri öldürdüler. Bunun üzerine işgalciler bu yol üzerindeki yüzlerce hurma ağacını yakarak imha ettiler. Oysa bu ağaçlar hem Bağdat'ın güzelliğine renk katıyor, hem tarihi bir miras niteliği taşıyor, hem de ahalinin istifade ettiği ürünler veriyordu. Ancak emperyalist saldırganlar açısından bütün bunların hiçbir itibarı yoktur.

ABD'nin Suud'dan Asker Talebi

Amerikan emperyalizmi, İslam coğrafyası üzerindeki hakimiyetini oldukça sinsi planlara dayandırmaya çalışıyor. Şimdiye kadarki saldırılarında da bu sinsi politikalarını sürekli kullandı. Ne yazık ki İslam aleminde yönetimlere hep menfaat düşkünü, halklarının değerlerinden uzak, emperyalizmin desteğine muhtaç dolayısıyla onlar tarafından güdülmeye elverişli şahıslar getirilmiş olduğundan bu sinsi politikaların uygulanması zor olmuyor. ABD Irak'ta ciddi şekilde kayıp vermeye başlayınca hakimiyetini sağlamlaştırmak ve kendi kayıplarını azaltmak amacıyla muhtelif ülkelerden asker desteği talep etmeye başladı. Bu şekilde asker talebinde bulunduğu ülkelerden biri de Suudi Arabistan. Bu ülkeyi işin içine sokmak istemesinin amaçlarından biri de Müslümanları birbirine kırdırmak. Ne yazık Amerikan emperyalizmi karşısında boynu eğik duran Suudi Arabistan'dan böyle bir talepte bulunması zor olmuyor. Bakalım Suud yönetiminin bu talep karşısındaki tavrı ne olacak!

Siyonistler Irak'a Yerleşiyor

Amerika'nın Irak'a saldırı planı gündeme geldiği sırada bizim üzerinde durduğumuz konulardan biri siyonistlerin "Alternatif İsrail" projeleriydi. Biz bu konudaki bilgileri İsrail işgal devletinin basın yayın organlarından alınan bazı dokümanlara dayanarak aktarmaya çalışıyorduk. Burada konunun ayrıntısına girmeyeceğiz. (Bu konuda bkz. İsrail ve Savaş; Perde Arkasındaki İsrail) Siyonistlerin bu konudaki niyetleri şimdi günden güne açığa çıkmaya başladı. Sürekli Irak'tan toprak satın almaya ve buralara yerleşmeye çalışıyorlar. Bu, siyonistlerin işgalle bağlantılarını ortaya çıkarması açısından büyük bir ehemmiyet arz ediyor. Biz Allah izin verirse bu konuyu ileride biraz daha ayrıntılı olarak ele almaya çalışacağız.

Filistinliler Irak'tan Kovuluyor

Daha önce muhtelif yayın organlarında ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin amaçlarından birinin Filistinli mültecileri bu ülkenin topraklarına yerleştirmek olduğu ileri sürülmüştü. Bunu belki güneydeki çöl bölgeleri için mümkün görebiliriz. Ancak Kuzey Irak ve Bağdat için böyle bir şeyin muhtemel olmadığını daha önce biz yazılarımızda vurgulamıştık. İlginçtir ki daha önce Irak'a yerleşmiş olan Filistinli mülteciler şimdi işgalci Amerikan güçleri tarafından zorla çıkarılıyor. Yani yeni mültecileri yerleştirmeyi bırakın var olanları bile zorla çıkarıyorlar. Bu gelişmeler işgalci Amerikalıların Filistin halkına olan kin duygularını yansıttığı gibi "Alternatif İsrail" projesi konusunda Amerikan emperyalizmi ile İşgalci siyonist devlet arasında işbirliğine de işaret etmektedir.

Petrol Pazarlıkları

Irak'ta oluşturulan sömürge yönetimi şimdi Irak'ın petrollerini satarak gelir elde etmeye ve bu ülkeyi işgal etmek için yaptığı harcamaları yine bu ülkenin petrolünden çıkarmaya çalışıyor. İlginçtir ki geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamalarda petrolden Irak halkına da belli bir pay ayrılacağı ifade edildi. Şu işe bakın ki ülkeyi işgal eden ve petrolünü de gasp eden saldırganlar sattıkları petrolden onun sahibine sadece bir "pay" vereceklermiş. Üstelik bunu da bir iyilik olarak yutturmaya çalışıyorlar.

İngiliz Kamuoyu: "Blair Bizi Kandırdı"

Amerikan işgal güçlerinin sürekli kayıp vermeye başlaması Amerika'da Bush'a karşı tepkilerinin artmasına ve desteğin azalmasına sebep oldu. Aslında bu durum Amerikan halkının içine düştüğü ahlaki zaafı yansıtması açısından dikkat çekicidir. Iraklı masum insanlar öldürülürken, onların evleri yıkılırken, malları gasp edilirken Bush'a destek tam gazdı. Ama şimdi gasıp ve işgalci askerler öldürülmeye başlayınca destek azaldı, tepkiler artmaya başladı. Bu durumdaki insanların önce insani değerlere bakış açılarını, insan haklarına yaklaşımlarını ve ahlaki durumlarını sorgulamaları gerekir. Amerika'da Bush'a destek azalırken İngiltere'de de Tony Blair'e karşı tepkiler gittikçe artıyor. İngiltere halkı şimdi Irak savaşı konusunda Tony Blair'in kendilerini aldattığını ileri sürüyor. Aldatma sebebi ise malum gerekçeler: Irak'ın nükleer silahlara sahip olduğu, Saddam'ın bir diktatör olduğu ve savaşın bu ülke halkını Saddam zulmünden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturma amacına yönelik olduğu vs. Aldatılmış olsa da İngiltere halkının bu konuda Amerika'daki çoğunluğu temsil eden kitleye nispetle daha iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü İngiltere'de "Blair bizi aldattı" diyenler en azından yanıltılmaya müsait bir iyimserlik duygusuyla da olsa ahlaki ve insani değerlere biraz daha öncelik veriyor.

Filistin Yine Hareketli

İslam coğrafyasının en hareketli bölgelerinden biri yine Filistin. Irak'la ilgili gelişmeleri aktarırken verdiğimiz bilgilerden de anlaşıldığı üzere bu ülkenin işgal edilmesinin de Filistin meselesiyle doğrudan bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Filistin'de son dönemde bir ateşkes ilan edildiği halde hareketlilik durmadı. Hareketliliğin devamının en önemli sebebi ise İsrail işgal devletinin bir yandan kendi saldırılarını kesmediği gibi bir yandan da fitne ateşini alevlendirmek amacıyla iş başına getirdiği Ebu Mazin'e ve Muhammed Dahlan'a kendilerine tevdi edilen görevi yerine getirmeleri için baskı yapması. İşgalcilerin bu yöndeki baskılarına Amerika da uluslararası platformda destek veriyor ve tüm dünyada Filistin direnişine karşı bir baskı oluşturulması için uğraşıyor.

Esirler Tartışması Sürüyor

Filistin meselesiyle ilgili olarak bu sıralarda gündemde olan konulardan biri de Filistinli esirler meselesi. İsrail işgal devletinin zindanlarına doldurulan Filistinli esirlerin sayısı sekiz bini aştı. "Yol Haritası" planının ön görüşmelerinde de işgal devleti bu esirleri serbest bırakmayı kabul etti. Ancak işgalciler zindanlara doldurdukları esirleri birer rehine olarak kullanmak ve onları serbest bırakma karşılığında büyük tavizler koparmak istiyorlar. Bu yüzden her zaman yaptıkları gibi esirleri serbest bırakma konusundaki taahhütlerini de yerine getirmedi sadece 300 veya 350 kişiyi serbest bırakacakları yönünde açıklama yaptılar. Buna tabii ki başta HAMAS ve İslami Cihad olmak üzere Filistin'deki direniş grupları karşı çıktı ve tüm esirlerin şartsız olarak serbest bırakılmasını istediler. HAMAS esirlerin serbest bırakılması konusunda herhangi bir ayırım yapılması durumunda işgalci askerleri rehin alma eylemlerini başlatacaklarını bildirdi. HAMAS daha önce bu tür eylemler gerçekleştirmiş ve rehine kurtarma konusunda dünyanın en başarılı askeri gücü olarak lanse edile İsrail işgal güçleri HAMAS'ın askeri kanadı tarafından rehin alınan adamlarını kurtarmada başarısız olmuş, hem rehinelerini hem de operasyonu gerçekleştiren askerlerinden bazılarını kaybetmişlerdi. Dolayısıyla HAMAS'ın Filistinli esirler karşılığında bu tür eylemler başlatmasının işgalci askerleri endişelendireceğini sanıyoruz.

Mahmud Abbas-Arafat İhtilafı

Bu sıralarda Filistin'le ilgili olarak öne çıkan gelişmelerden biri de Mahmud Abbas - Arafat ihtilafının adeta bir krize dönüşmesi. Mısır yönetimi bu krizi çözmek için yine istihbarat teşkilatının şefi Ömer Süleyman'ı Ramallah'a gönderdi. Ebu Mazin, işgalci siyonistlerin kendisine tevdi ettikleri görevi yerine getirebilmek için bastırıyor ve Arafat'ın bu konuda kendisine yardımcı olmasını istiyor. Onun bu tutumu ise hem el-Fetih'le hem de Arafat'la arasının açılmasına sebep oldu.

HAMAS ve İslami Cihad: "Silahları Bırakmayacağız"

Ebu Mazin hükümeti, işgal devletinin talebi gereği Filistinli direnişçilerin elindeki silahları toplamak istiyor. Ancak HAMAS ve İslami Cihad yaptıkları ortak açıklamada silahlarını kesinlikle bırakmayacaklarını bildirdi ve Ebu Mazin hükümetinden bu konuda kırmızı çizgiyi aşmamasını istediler. Yapılan ortak açıklamada eylemlerin geçici ve şartlı olarak askıya alındığı bunun direnişin durdurulması anlamına gelmediği vurgulandı.