Ortaçağ Geri Döndü

12 Nisan 2003 Cumartesi, Vakit gazetesi

Kendisini bütün dünyanın jandarması ilan eden ABD Irak'ı resmen işgal etti ve bu ülkenin kontrolünün tamamen kendi elinde olacağını açıkladı. Dünya ülkeleri ise olan bitenlere normal bir şey gibi bakıyor, hatta birçokları gelinen sonucu Amerika'nın hakkı olarak görüyorlar. Afganistan'dan sonra Irak işgal edildi. Şimdi başka ülkelerin sırada olduğu sürekli ve yüksek sesle dile getiriliyor. İşgal edilen Irak topraklarının her tarafından vahşet kokuları, bu vahşetin hedefi haline gelen halkın çığlık sesleri yükseliyor. Ortaçağın haçlı zihniyeti geri döndü. Hedef ise İslam alemi. Ama "İslam ülkeleri (?)"nin birçoğu bu saldırganlığa karşı birlikte hareket etmek yerine saldırıyı düzenleyenlerle işbirliğine giriyor ya da işbirliğine açık hareket ediyorlar. Bir gün sıranın kendilerine geleceğinin, saldırganların İslam alemini sıkı bir denetime alma amacı taşıdıklarının farkında bile değiller veya bu gerçeği görmek istemiyor, saldırganlarla işbirliği yapmaları durumunda ateşin kendilerine dokunmayacağını sanıyorlar.

Geri dönen zihniyet siyonizmle de işbirliği içinde ve ortak planları var. Bu ortak planlar İslam coğrafyası üzerinde bir despotik hegemonya kurma amacına yönelik. Tabii ayrıntısına girdiğinizde pek çok şey karşınıza çıkıyor. Bunlardan biri de siyonistlerin "Büyük İsrail" emellerinin önünün açılması.

İşgalciler, Irak'ın içinden sağlıklı haberler vermeye çalışan gazetecilerin çoğunu öldürdü. Yakın dönemde hiçbir savaşta bu kadar çok gazeteci öldürülmedi. En az 12 gazeteci doğrudan saldırılarla öldürüldü. Birçok gazeteci kayboldu. Birçokları da Irak dışına çıkarıldı. Gazetecilere yönelik cinayetlerin ve saldırıların amacı emperyalizmin medya savaşının önünde duran tüm pürüzleri ortadan kaldırmaktı. Irak'ın içinde kalan gazetecilerin tümü şimdi sıkı bir denetim altına alındı. Yaptıkları çekimler, hazırladıkları haberler teker teker denetimden geçiriliyor. İşgalcilerin yayınlanmasını sakıncalı gördükleri görüntülere ve haber metinlerine el konuluyor. Bu yüzden, insani değerlerden tecrit edilmiş, çocukların bile kafalarına kurşun sıkmakta tereddüt etmeyen işgalci askerlerin Irak topraklarında neler çevirdikleri hakkında şimdi sağlıklı bilgiler alamıyoruz. Kontrol dışı çıkarılabilen bazı haberlerde işgal güçlerinin birçok yerde intikam amaçlı sivil katliamları gerçekleştirdikleri, savunmasız insanların evlerini başlarına yıktıkları söyleniyor. Yani siyonistlerin Filistin topraklarında yaptıklarının aynısı. Zaten tinetleri aynı ve aynı amaca hizmet ediyorlar.

Irak'a yönelik vahşi saldırı ve işgalle birlikte karşımıza çıkan bir konu da kavramlar konusudur. Emperyalist güçler bugün Irak topraklarında işgalci ve gasıp durumundadırlar. İnsanların yurtları ve özgürlükleriyle birlikte mal ve can güvenlikleri de alındı. Düzenli ordu işgalcilere karşı mukavemet göstermedi. Şimdi Iraklılar gasp edilen haklarını ve yurtlarını geri almak için işgalcilere karşı gayr-i nizami bir savaş başlatırlarsa onların eylemleri dünya medyası tarafından "terör" olarak nitelendirilecek, emperyalistlerin askeri varlıkları ve onlara hizmet eden kukla yönetim ise "meşru" gösterilecek. Iraklılar herhangi bir mücadele başlatmayacak olurlarsa da: "Bakın bu adamlar zaten işgale razı oldular, bir Kurtuluş Savaşı başlatmadılar" denecek. İşte Filistin'de yaşanan gerçek de budur. 1967 Haziran savaşında ihanet içindeki yönetimlerin düzenli orduları Filistin topraklarını işgalcilere teslim ettiler. Ama zaman içinde hadisenin bu ciheti unutuldu; gayri meşru siyonist işgal meşru gösterilirken, Filistinlilerin işgale son vermek için sürdürdükleri Kurtuluş Savaşı terör olarak gösteriliyor. Oysa bir savaşın nizami ya da gayri nizami olması değil gerekçe, çizgi ve amaç yönünden haklı ve meşru olması önemlidir. Ama siyonizmle ve emperyalizmle işbirliği içindeki medya, gerçekleri ortaya çıkarmak için değil ezilen halkların meşru mücadelelerine çamur atmak için sebep arıyor.

Bu arada saldırgan haçlı zihniyetiyle hıristiyanlığı, siyonizmle yahudiliği birbirinden ayırmak gerektiğini hatırlatalım. Bu itibarla geri dönen saldırgan haçlı zihniyeti ile kastettiğimiz hıristiyanlık değildir ve biz hıristiyanların büyük bir çoğunluğunun bu saldırganlığa karşı olduklarını biliyoruz.