4 Nisan 2003 Cuma, Vakit gazetesi
İşgalcilerin Irak'a yönelik vahşi saldırılarına karşı çıkmak insanlığın ortak paydası haline gelmiştir. Çünkü böyle bir saldırıdan korkunç dehşet manzaralarının ortaya çıkacağı tahmin ediliyordu ve öyle oldu. Çünkü saldırgan güçler burada herhangi bir ahlaki değer, insani sınır tanımıyorlar. Onlar için önemli olan planlanan sonuca ulaşılmasıdır. Bu konuda zorluk çektikçe saldırılarını şiddetlendiriyor, daha çok insanı mağdur etmeye çalışıyorlar. Bu durum karşısında bütün herkesin saldırgan güçleri zorlayacak, onlara "dur" diyecek faaliyetlere bir şekilde katkıda bulunması gerekir. Burada önemli olan ideolojik kimlik değil, insani kimlik, bütün insanlığın üzerinde ittifak ettiği ortak değerlere, hayat hakkının korunmasının kutsallığına inanmaktır. Bunun için de savaş karşıtı direnişe ve bütün dünyayı ateşe vermeye kalkışan ABD-İsrail-İngiltere şer eksenini ya da şeytan üçgenini ekonomik yönden zorlamak için boykota destek vermek gerekir.
Savaş karşıtı etkinliklerde zaman zaman İslami camia ile sol kesimin ortak faaliyet yürütmesini Bushist medya organlarının veya manevi değerleri muhafaza etmekten çok "kâr"ı muhafaza etmeye öncelik veren bazı "muhafaza-kâr"ların garipsediklerini, böyle bir ittifaktan her zaman sakıncalı gelişmelerin doğduğuna, bu ittifakın sistemin temel değerlerine yönelik olduğuna dair laflar sarf ettiklerini duyuyoruz. Öncelikle bu ittifakı garipseyen muhafaza-kâr'lara Resulullah (s.a.s.)'ın peygamberlikten önce katıldığı Hilfu'l-fudul anlaşmasını ve peygamberlikten sonra bu anlaşma hakkında söylediklerini iyice incelemelerini hatırlatmak istiyoruz. O anlaşma da zulme karşı mazlumların haklarının korunması, savunulması için yapılmış bir anlaşmaydı ve Resulullah (s.a.s.) kendisine vahiy geldikten sonra da, aynı anlaşmaya yeniden çağrılması durumunda tereddütsüz katılacağını ifade etmiştir. Diğerlerinin ise bütün meselelerinin ABD'nin, Bush'un önünü açmak, onun güneyde sıkışan kara kuvvetlerine kuzeyden destek için Türkiye üzerinden asker sevkıyatına izin verilmesini sağlamak olduğunu biliyoruz.
İşgalcilerin Irak'ta gerçekleştirdikleri vahşi katliama karşı çıkan herkesin bu katliamın durdurulması için yürütülen faaliyetlere de bir şekilde katılması, katkıda bulunması gerekir. Ama katliamı reddedenlerin sayısının çok olmasına rağmen direnişe fiili katkıda bulunanların sayılarının az olduğunu görüyoruz. Örneğin İstanbul'da 15 milyon insanın yaşadığı söyleniyor. Bunların üçte ikisini çocuklar, yaşlılar ve tepki göstermeyenler diye hesap dışında tutalım. 15 günde savaş karşıtı on etkinlik yapılsa ve bir kişi bunlardan sadece birine katılsa bile her bir etkinlikte 500 bin kişi toplanır. Ama ne yazık ki bütün etkinliklere bu konuda fedakarlığı elden bırakmayanların tekrar tekrar katıldıklarını, savaşa karşı olduğunu bildiğimiz kitlenin önemli bir kesiminin ise etkinliklerin dışında kaldığını görüyoruz. Oysa işi sadece evde dua etmeye, kalple buğz etmeye bırakmamak, fiili etkinliklere de destek vermek gerekir. Eğer duanı amelinle desteklemiyorsan yaptığın duanın hiçbir itibarı olmayabilir. Kaldı ki bazı yerlerde Irak'ta ve İslam coğrafyasında mağdur edilenler için cemaatle dua edilmektedir ve cemaatle yapılan duanın daha faziletli olduğu dini kaynaklarda vurgulanmaktadır.
Saldırganlara karşı tavır koymanın önemli bir cihetini de boykot oluşturmaktadır. Boykotun yaygınlaşması ve etkisini göstermesi için herkesin kendini sorumlu hissetmesi gerekir. Ayrıca boykot sadece almamaktan ibaret kalmamalı aynı zamanda satmamakla buna destek verilmelidir. Alanlar da satanlar da ABD ve İsrail vahşetine kaynak oluşturan ürünlerin mutlaka bir alternatiflerini bulabilirler. Bunun yanı sıra boykot sadece ferdi katılımdan ibaret kalmamalı. Çevremizdeki insanları da almamaları ve satmamaları için uyarmalıyız. Özellikle satanları uyarmaya biraz daha fazla ağırlık vermeliyiz. Alanları uyarma konusunda da her bir kişi en az on kişiye hatırlatmada bulunarak bilgilendirme işleminin hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamalı. Fakat bu konuda haksızlık edilmemeli, boykot edilecek ürünler itinayla seçilmeli ve işlem karmaşık, içinden çıkılmaz hale getirilmemelidir.