Değişim Sürecindeki Suriye

1 Ekim 2002 Salı, Cuma dergisi

Giriş

Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Suriye yolculuğuna çıkmıştık. Programa göre Salı sabahı geri dönecektik. Ben Allah'ın izniyle 06.30'da Şam'dan kalkan uçakla 09.30'da İstanbul'a geleceğimizi ve bu arada Cuma dergisinin de yazısını yetiştirebileceğimi umuyordum. Ancak ne yazık ki bindiğimiz uçak yolcu almak için indiği Halep'te arızalandı ve buradan kalkış yapamadı. Yaklaşık yedi saat uçağın arızasının giderilmesini bekledik. İlk gelen uçakla Şam'dan parça getirttiler, o olmadı; bu kez Şam'dan özel bir uçakla ekip ve yeni yedek parçalar getirttiler ve onların işi halletmesinden sonra yola çıkabildik. Neticede Salı gecesi yatsı vakitlerinde ancak eve varabildik. Bu yüzden de Cuma'nın geçen haftaki yazısını yetiştiremedik.

Bu sıralarda dünyada oldukça hareketli gelişmeler yaşanıyor. Filistin'de intifadanın üçüncü yılına girildi. İntifada üçüncü yılında da oldukça hareketli. Bu arada işgalci siyonistler de vahşi saldırılarını şiddetlendirdiler. ABD'in verdiği destek, dünyanın sessizliği, İslam aleminin duyarsızlığı işgalci saldırganları cüretlendiriyor. Bu yüzden Filistin'de işgalcilerin saldırıları ve her gün birilerini katletmeleri adeta rutin olaylar gibi algılanır oldu. Ne yazık ki bir zulmün, saldırganlığın ve vahşetin "rutin" olarak algılanması o zulmü işleyenleri rahatlatmaktadır. İşte Filistin meselesi böyle bir durumla karşı karşıya. Bu arada ABD, Irak meselesini her geçen gün biraz daha ısıtmak istiyor. Yeni yeni komplolarla kendisinin saldırı planının zeminini hazırlamaya çalışıyor. Dış dünyada bu gelişmeler yaşanırken Türkiye'de de önemli gelişmeler yaşanıyor. Seçimler konusu yoğun bir şekilde tartışılıyor. Diğer taraftan hükümetin hiçbir mantıki gerekçesi olmayan başörtüsü yasağında ısrar etmesi sebebiyle okullarda binlerce öğrencinin mağdur edilmesi hadisesi devam ediyor. Bütün bu sıcak gelişmeler yaşanırken bizim Suriye'den söz etmemiz belki biraz fantezi gibi gelebilir. Ancak biz Allah'ın izniyle değişik vesilelerle özellikle İslam coğrafyasında yaşanan ve öne çıkan gelişmeleri gündemde tutmaya çalışıyoruz. Bu sıralarda Filistin'deki intifadanın üçüncü yılına girmesi münasebetiyle Web sitemizde intifadanın ilk iki yılını değerlendiren raporlar yayınlıyoruz. Allah izin verirse bu raporları daha sonra tek bir dosyada birleştirmeye çalışacağız. ABD'nin saldırı planıyla ilgili olarak birçok yazı ve dosya yayınladık. Bunların tümünü Web sitemizde bulabilirsiniz. Bu konuyla ilgili değerlendirmelerimizi inşallah gelişmelere paralel olarak yazmaya devam edeceğiz. Bu haftaki yazımızda ise biraz fantezi gibi görünse de Suriye konusu üzerinde durmak ve seyahatimizde edindiğimiz intibalarımızı yazmak istiyoruz.

Dünden Bugüne Suriye

Suriye, 185.180 km2 yüzölçümüne ve 15 milyon civarında nüfusa sahip bir ülkedir. Tarihi oldukça eskilere dayanır ve gayet zengin bir tarihi birikime sahiptir. Ancak biz burada Suriye'nin bütün geçmişini anlatma imkanına sahip değiliz. Burada sadece son geçiş merhalesi üzerinde duracağız. Suriye'nin bundan önceki cumhurbaşkanı Hafız Esed, 23 Kasım 1970'te gerçekleştirdiği askeri darbeyle iş başına gelmişti. Kendisi ülkede azınlığı oluşturan Nusayri kitleye mensup olan Hafız Esed aynı zamanda sosyalist çizgideki Baas Partisi'nin lideriydi. Onun yönetimde olduğu dönemde Suriye genellikle bir dikta ülkesi olarak tanındı. Esed'in uygulamaları, baskıları, özellikle de İslami oluşumlara karşı başvurduğu despotik uygulamaları, Müslüman Kardeşler'e mensubiyeti idam gerekçesi olarak sayan yasal düzenlemeleri böyle bir kanaatin oluşmasını haklı kılmıştır. O aynı zamanda Hama katliamı gibi büyük ve önemli bir katliama imza atmıştı. Onun yönetimde olduğu dönemde Baas rejimini kahvehanelerde bile tenkit etmek mümkün değildi. Çünkü hiç kimse çevrelerinde oturanlardan birinin istihbarat görevlisi olmayacağından emin olamıyordu. Onun ölümüyle birlikte oğlu Beşşar Esed cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Oğlu Esed'in koltuğa oturması saltanatın babadan oğula geçmesine benzer bir gelişmeydi. Fakat oğul Esed'in koltuğa oturmasıyla birlikte ülkede bir değişim süreci de başladı. Biz de burada biraz bu değişim üzerinde durmak istiyoruz.

Beşşar Esed Hakkındaki Tahminler ve Onun Gösterdiği Performans

Hafız Esed, kendisinden sonra cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması için oğlu Basil Esed'i hazırlıyordu. Basil, Arapça'da kahraman, güçlü anlamına gelir. O da, sporcu, oldukça hareketli ve heyecanlı bir tipti. Fakat bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Onun geçirdiği kaza hakkında çeşitli söylentiler gündeme geldi ve bu kazanın komplo olabileceği iddia edildi. Ancak deliller işin içinde herhangi bir komplo olmadığını, olayın tümüyle bir kaza olduğunu gösteriyordu.

Basil'in ölmesinden sonra Hafız Esed'in tahtına kimin oturacağı konusunda çeşitli tartışmalar olmuş ve muhtelif yorumcular Hafız'ın ölümünden sonra ülkede yönetim kavgası yaşanacağını iddia etmişlerdi. Bu iddiaların gerekçesi ise ağabeyi tarafından ülkeden kovulan Rıfat Esed'in yönetimde gözünün olmasıydı. O zaman biz naçizane yazdığımız yorumlarda Rıfat Esed'in Suriye'de hiçbir kitlesel tabanının olmadığını ve onun yönetimde gözünün olmasının ülkede bir siyasi kavgaya yol açmayacağını dile getirmiştik. Zaman bizi haklı çıkardı.

Hafız Esed'in ölümünden sonra yerine diğer oğlu Beşşar Esed geçti. Çünkü, Hafız Esed'in kadrosu onun etrafında toplandı ve onu bir denge unsuru olarak gördüler. Onun seçilebilmesi için parlamentoda cumhurbaşkanı seçilme yaşı düşürüldü. Yorumcular, Beşşar Esed'in bu iş için yeterince yetiştirilmediğini, siyasi zekasının iyi olmadığını dolayısıyla yönetimde başarılı olamayacağını ileri sürdüler. Ancak o yönetimde beklenenin üstünde bir performans gösterdi.

Kendisi bir göz doktoru olan Beşşar Esed en başta babasının çok sıkı tuttuğu ipleri biraz gevşeterek ülkeye kademeli bir şekilde hürriyet ortamı getirmeye başladı. Daha önce ülkeye sokulmayan bazı kişilerin ve kesimlerin ülkeye girmelerine izin verdi. Örneğin Müslüman Kardeşler cemaatinin mensuplarına yönelik ülkeye girme yasağı kaldırıldı. Daha önce inanç ve düşüncelerinden dolayı hapse atılmış olanların birçoklarını serbest bıraktı. Tüm eğitim kurumlarında başörtüsü yasağını kaldırdı. Babasının Şam'a tepeden bakan sarayını terk ederek, aşağıya şehrin içine indi. Burada halk arasında bir evde kalmaya başladı. Babası gibi tüm resmi araçların arkasına, meydanlara, cadde başlarına ve sair yerlere fotoğraflarını astırmadı. Hatta resmi dairelerin dışında kalan yerlerden babasının fotoğrafını da indirdi. Ülkede oldukça yaygın olan rüşvet ve yolsuzluğu önlemek için harekete geçti. Ülke ekonomisinde daha liberal bir yapıyı hakim kılmak için faaliyetler başlattı. Bu amaçla bazı iktisadi devlet kuruluşlarını özelleştirmek için yolları açtı. Ancak ülke şartlarının müsait olmaması sebebiyle bu konuda çok hızlı gidilmiyor.

Bütün bu uygulamalar aydın kesimde ve halkta Beşşar Esed'e yönelik bir sıcak ilginin oluşmasına sebep olmuş. O da bu ilginin artması için zaman zaman halk arasına girerek onların içinde dolaşıyor. Bütün bunlar sebebiyle baba Esed ile oğul Esed arasında muhtelif kıyaslamalar yapılıyor. Bunlardan birinde şöyle deniyor: Baba Esed pilottu. İnsanlara havadan bakardı. Oğul Esed ise göz doktorudur. İnsanlara yakından bakarak durumlarını yakından inceliyor. Bir diğer kıyaslamada da şöyle deniyor: Baba Esed pilottu. Pilot ise havada uçarken aşağıdaki belli bir kontrol noktasından talimat alır ve onların bombala dediği yeri bombalar. Hafız Esed de etrafında oluşan kadronun verdiği bilgileri, talimatları esas alarak vuruyordu. Oğul Esed ise doktordur. Dolayısıyla karar vereceği zaman her şeyi yakından inceleme, raporları bizzat görme ihtiyacı duyuyor.

Suriye Önemli Bir Değişim Döneminden Geçiyor

Bütün bu uygulamalardan da anlaşılacağı üzere Suriye bu sıralarda önemli bir değişim sürecinden geçiyor. Bu değişim dikta rejiminden hürriyet ortamına doğru bir değişim niteliği taşıyor. Fakat sokaklarda gördüğümüz, konuştuğumuz insanların hala ihtiyatlı olduklarını ve çok fazla açılmaktan çekindiklerini görüyoruz. Bunda belki daha önce Tunus'ta ve daha başka ülkelerde yaşanan tecrübelerin rolü vardır. Çünkü bilindiği üzere Tunus'ta Burgiba döneminden Bin Ali dönemine geçilirken böyle bir hürriyet ortamı yaşanmış, sonra Bin Ali sultasını sağlama alınca Burgiba'nınkinden daha sert bir dikta rejimini hakim kılmıştı. Bizim gördüğümüz kadarıyla Suriye'deki bu durumun önemli bir sebebi de yeni yönetimin eski yönetimle bağları tümüyle koparmaktan çekinmesidir. Yani oğul Esed bir reddi miras yoluna gitmiyor; babasının çizgisinden çıkmadığı, fakat zamanın ve şartların değişmesine bağlı olarak uygulamalarda bazı değişiklikler yaptığı intibaı vermeye çalışıyor. Ayrıca eski dönemin havasından henüz tümüyle çıkılmış değil. Bunun yanı sıra hürriyetler henüz tümüyle ferdi planda. Dini, siyasi ve ideolojik kimlikleri sosyal alana taşıma ve örgütlenme faaliyetlerine pek fırsat verilmiyor. Siyasi partilerin faaliyetleri de pek aktif sayılmaz.

Eski Kadro Büyük Ölçüde Yerinde Duruyor

Beşşar Esed, her ne kadar ülkede bir değişim süreci başlatmış olsa da etrafındaki Hafız Esed döneminden kalma kadro devam ediyor. Bu kadro Hafız Esed'i yönlendirmeye alışık bir kadroydu. Dolayısıyla oğul Esed'in onların kontrol mekanizmasından tümüyle çıktığını söylemek mümkün değil. Fakat söylenenlere göre Beşşar Esed özellikle yolsuzlukların, rüşvetlerin önüne geçmek için bu tür işlere bulaştıklarını tespit ettiği kişileri görevden almaktan çekinmiyor. Özellikle askeri mekanizma içindeki bazı kişileri görevden almış veya zorunlu emekliliğe sevk etmiş yahut uzun süreli izinlere çıkarmış.

Suriye'nin Bölgesel Meseleler Karşısındaki Tutumu

Suriye'nin bulunduğu bölge bu sıralarda oldukça hareketli gelişmelere sahne oluyor. En hareketli bölge ise Filistin. Filistin meselesi Suriye'yi yakından ilgilendiriyor. Birinci olarak İsrail işgal devleti Suriye'nin Golan tepelerini işgal altında tutuyor. Golan tepeleri ise başkent Şam'a tahmin ettiğimizden daha yakınmış. Biz Şam'ı seyretmek için Kasiyun tepesine çıktığımızda Golan tepelerinin de çok fazla seçilemese de karşımıza çıktığına ve çıplak gözle görülebildiğine şahit olduk. Ben bu tepelere daha önce Ürdün topraklarından aşağıdan yukarıya bakmıştım. Bu kez de Kasiyun tepesinden yukarıdan aşağıya bakmış oldum. Suriye bu tepelerin işgalci siyonistler tarafından şartsız olarak geri verilmesini istiyor. Filistin meselesi Suriye'yi ayrıca Lübnan'la bağlantısından dolayı da yakından ilgilendiriyor. Çünkü Suriye'nin Lübnan'la doğrudan bağlantısı var. Hatta Suriye, Lübnan'ı kendinden bir parça olarak görüyor. Bu yüzden bu ülkede diplomatik temsilcilik açmıyor ve karşılıklı geçişlerde pasaport sormuyor. İsrail ise Lübnan karşısında hala ciddi bir tehdit. Bunun yanı sıra Suriye, Filistin'deki tüm direniş gruplarına Şam'da temsilcilik açma fırsatı verdiğinden dolayı da konuyla yakından irtibatlı durumda. ABD ve İsrail, Suriye'den bu temsilcilikleri kapatmasını istiyor. Fakat o kapatmamakta ısrar ediyor. Biz bu konuyu Enformasyon bakanına sorduk. Bakan Adan Umran verdiği cevapta Filistinlilerin mücadelelerinin meşru ve haklı bir mücadele olduğunu vurgulayarak söz konusu grupların temsilciliklerini kapattırma gibi bir düşüncelerinin olmadığını ifade etti. Suriye, İsrail'i tanımak için 1967'de işgal ettiği toprakların tamamından çekilmesini ve Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurmalarına fırsat vermesini şart koşuyor.

Suriye, Amerika'nın Irak'a saldırıda bulunmasına karşı çıkıyor ve bu ülkeyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Daha önce Suriye - Irak ilişkileri iyi değildi. Suriye, Türkiye'yle de hem siyasi hem de diplomatik ilişkilerini geliştirmek istiyor. Fakat Türkiye henüz Suriye'nin beklediği ilgiyi göstermiş değil.

Sonuç

Bu haftaki yazımızda Suriye üzerinde durduk. Ancak seyahatimizde gezip gördüğümüz yerlerden söz edemedik. İnşallah onlardan da bir başka vesileyle söz ederiz. Çünkü Suriye tarihi eserler yönünden de oldukça zengin bir ülke ve bu zenginliklerinden de biraz söz edilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.