Tayyib Erdoğan'a Üçlü Kıskaç

25 Nisan 2002, es-Sebil

Bütün dünya bugünlerde, Filistin topraklarında sergilenen siyonist vahşeti konuşurken ne yazık ki, Türkiye'de bu sıralarda gündemin birinci sırasına Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanı Tayyib Erdoğan'ın kıskaca alınması amacıyla ortaya atılan iddialar oturdu. Tabii bunda birtakım medya organlarının yoğun anti-propaganda kampanyalarının birinci derecede rolü var. Tayyib Erdoğan'a bu derece yüklenilmesinin en önemli amaçlarından biri de tabii ki gündem saptırmak ve Türkiye'deki Müslüman halkın Filistin davasına ilgisini azaltmak. Çünkü bu yolla dikkatleri başka yönlere çekmek ve insanların Filistin'de olan bitenlerle ilgilenmelerini engellemek istiyorlar. Bu da Tayyib Erdoğan'ı kıskaca alma amacına yönelik propaganda faaliyetlerini yürüten basın yayın organlarının siyonist işgalcilerle bir göbek bağlarının olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten bu yayın organlarının, halkın Filistin davasına ilgisini azaltma amacına yönelik çabaları sadece Tayyib Erdoğan'ı kıskaca alma çabalarından ibaret değil. Ayrıca, işgalci siyonistler karşısında en güçlü mücadeleyi yürüten HAMAS hakkında muhtelif iftiraları ve iddiaları gündeme getirmek, Arapların geçmişte Osmanlıyı arkadan vurduklarına dair söylentileri yeniden gündeme taşımak vs. yoluyla da insanların Filistin halkının ızdıraplarını dinlemelerini, onun acılarına ortak olmalarını, işgalci siyonistlerin saldırgan tutumlarına tepki göstermelerini engellemeye çalışıyorlar. HAMAS ve Arap toplumları hakkındaki iftiralarından ve iddialarından aşağıda söz edeceğiz. Ancak önce Tayyib Erdoğan'ı kıskaca alma faaliyetleri hakkında bazı bilgiler vermek istiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de bir televizyon kanalı, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanı ve eski İstanbul belediye başkanı Recep Tayyib Erdoğan'ın bundan tam on yıl önce kendi memleketi olan Rize'de yaptığı bir konuşmayı yayınladı. Erdoğan bu konuşmada o zaman Afganistan'dan Rus işgal güçlerinin çıkarılmasından ve bu ülkede İslami bir yönetim kurulmasından övgüyle söz ediyor. Ayrıca Türkiye'deki hükümetin Güneydoğu Anadolu bölgesinde başvurduğu bazı uygulamaları tenkit ediyor. Daha doğru düzgün silah tutmayı bile bilmeyen gençlerin o bölgeye gönderilip PKK militanlarının karşısına dikilmesine tepki gösteriyor. Gençleri bu şekilde PKK militanlarının karşısına çıkaran hükümet yetkililerinden de "intihar cellatları" olarak söz ediyor. On yıl önce yapılmış bu konuşmanın bir televizyonda yayınlanmasının hemen ardından tabii ki, birtakım medya organları adeta ayarlanmış gibi hep birlikte Erdoğan'a karşı bir medya savaşı başlattı. Öte yandan Devlet Güvenlik Mahkemesi başsavcısı Nuh Mete Yüksel de yayınları ihbar kabul ederek Erdoğan aleyhine dava açtı. Çok geçmeden Erdoğan'ı kıskaca alma faaliyetlerine Genelkurmay başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu da katıldı. Kıvrıkoğlu 22 Nisan 2002 Salı günü basın mensuplarına yaptığı açıklamada Erdoğan'ı oldukça sert ifadelerle tenkit etti. Hatta Erdoğan'ın bu sözleri aklıyla dili arasında bir koordinasyon eksikliği olması sebebiyle söylemiş olduğunu iddia etti. Kıvrıkoğlu bunun yanı sıra Erdoğan aleyhine dava açılması için de teşebbüslerin başlatıldığını söyledi. Böylece Erdoğan medya, yargı mekanizması ve genelkurmay başkanlığı tarafından bir üçlü kıskaca alınmış oldu.

Aslında Erdoğan söz konusu konuşmayı gizli bir şekilde yapmamış. Bir açık hava toplantısında yapmış. Yani o konuşmada bir suç unsurunun bulunması durumunda şimdiye kadar dava açılması gerekiyordu. Konuşmadan yargı ve basın mensuplarının haberlerinin olmadığının iddia edilmesi ise son derece saçma olur. Çünkü koskoca bir şehirde isteyen herkesin katılabildiği bir meydanda, büyük bir kalabalığın iştirak ettiği toplantıda yapılan konuşmadan, İslami camiayı oldukça sıkı takibe alan yargı ve medya organlarının haberlerinin olmaması mümkün değil. Zaten bugün konuşmanın video kasetinin İslami camiayı karalama kampanyalarında sürekli ön sıralarda yer alan bir televizyon kanalı tarafından yayınlanması da onların konuşmadan habersiz olmadıklarını gösteriyor. Fakat belli ki konuşma yeri ve zamanı geldiğinde, gündem oluşturulması, bir siyasetçinin yıpratılması ve benzeri amaçlar için saklanıyordu. Bugün siyonist vahşet karşısında Türkiye'de halkın ayağa kalktığının görülmesi, öte yandan Tayyib Erdoğan'ın arkasındaki kitlesel desteğin artmasının hissedilmesi karşısında o saklanan kaset raftan indirildi ve yayınlanarak kıskaç hareketi başlatıldı.

Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, Tayyib Erdoğan'ı 25 Nisan Çarşamba günü mahkemeye çağırdı. Burada yaptığı sorgulamadan sonra tutuklanması talebiyle mahkemeye sevketti. Ancak hakim tutuksuz yargılanması üzere tahliye etti. Muhakeme ise devam ediyor.

HAMAS'a ve Arap Toplumlarına İftiralar

Türkiye'deki halkın işgalci vahşete karşı tepkilerinin şiddetlenmesinden rahatsız olan birtakım medya organları bu sıralarda bir de HAMAS'a ve Arap toplumlarına karşı yoğun bir iftira kampanyası yürütmeye çalışıyorlar. Fakat ne kadar ilginçtir ki daha düne kadar HAMAS hakkında sürekli "aşırı dinci" yaftası kullanan bu medya organları şimdi de bu hareketin arkasında MOSSAD'ın olduğunu, bu hareketin Amerika'dan yardım aldığını ileri sürmeye başladılar. Bu kampanyanın asıl amacının ise İsrail işgali karşısında en güçlü direnişi yürüten bir İslami hareketi halk nazarında yıpratmak olduğu kesin. Türkiye'de sürekli İslami camiaya saldıran bu medya organları böylece saldırılarının sınırlarını genişleterek Filistin'deki İslami hareketi de hedeflerine yerleştirmek ve bu yolla dost edindikleri siyonistlere yardımcı olmak istiyorlar.

HAMAS'a bu saldırıyı yapan medya organları bir yandan da Türkiye halkının Filistin konusundaki hassasiyetini zayıflatmak için Arapların Osmanlıyı arkadan vurdukları dedikodusunu sık sık gündeme getirmeye çalışıyorlar. Oysa bunu iddia ederken kendilerinin Osmanlı'ya en büyük darbeyi vuran İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin sapık çizgisinin takipçileri olduklarını unutuyorlar.