Pakistan - Hindistan Gerginliğinin Boyutları

31 Aralık 2001 Pazartesi, Cuma dergisi

Pakistan sürekli Hindistan tehdidi altındadır. Hindular başlangıçta Müslümanların ayrı bir devlet kurmalarına karşı çıkıyorlardı. Bu yüzden Pakistan'ın kurulmasından memnun kalmadılar. Günümüzde iki ülke arasındaki meselenin mihverini Keşmir sorunu oluşturmaktadır. Keşmir'in bir bölümü Pakistan yönetimindedir ve burası "Azâd Keşmir (Özgür Keşmir)" olarak adlandırılmaktadır. Ancak önemli bir kısmı hâlâ Hindistan işgali altındadır. Hindistan işgali altındaki Keşmir'in de nüfusunun % 80'den fazlası Müslümandır. BM Keşmir halkı arasında Pakistan veya Hindistan'dan hangisini tercih ettikleri konusunda bir referandum yapılmasını kararlaştırdığı halde Hindistan bu kararı uygulamadı. Hindistan Keşmir'deki Müslümanları ağır bir zulüm ve işkence ile yönetim altında tutmaktadır. Hindistan sahip olduğu nükleer silah gücüyle de Pakistan için bir tehdit oluşturmaktadır. ABD, Pakistan'ı atom bombası yapma çalışmalarından dolayı sürekli sıkıştırırken Hindistan'ın aynı yöndeki çalışmalarını görmezlikten gelmektedir.

Hindistan Güney Asya'da Bir Çıban Başı

Hindistan sadece Pakistan'la sorunu olan bir ülke değildir. Bölgedeki zayıf ülkeler arasında bir despotizm kurmuş, güçlü ülkelerle de uzlaşmazlık içinde olan bir çıban başı niteliği taşımaktadır. Sadece bununla yetinmeyerek zaman zaman toplumsal kargaşalara yol açacak fitnelerin organizatörlüğünü de yapmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Bangladeş'te şiddetli toplumsal tepkilere sebep olan ve ikinci bir Selman Rüşdi olmaya niyetlenen Teslime Nesrin, Bangladeş'i hiç rahat bırakmamış olan Hindistan'ın bu ülke üzerindeki çıkarlarını savunmakla görevli lobiye yani Hindistan lobisine mensuptu. Bu arada İngiliz vatandaşı olan ve yazdığı "Şeytanca Ayetler" adlı kitapla bütün dünya Müslümanlarının tepkisini üzerine çeken Selman Rüşdi'nin de Hindistan kökenli olduğunu hatırlatmakta yarar görüyoruz.

Şimdi Hindistan'ın bölgede rahatsız ettiği ülkeler ve bu ülkelerle arasındaki problemler hakkında özet bilgiler vermek istiyoruz.

Hindistan'ın Rahat Bırakmadığı Bangladeş

Bangladeş, 14 Ağustos 1947'de Hindistan'dan ayrılarak bağımsız bir devlet sıfatı kazanan Pakistan'ın doğu parçasını oluşturmaktadır. Gerçi aralarında sınır bağlantısı olmasa da 1971 iç savaşına kadar ikisi tek bir ülkeydi ve bugünkü Bangladeş, Doğu Pakistan olarak adlandırılıyordu. Hindistan'ın da etkin bir rol oynadığı 1971 iç savaşından sonra iki ülke ayrıldı ve Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla ayrı bir ülke oldu. Hindistan, ayrılmanın gerçekleşmesi ve Pakistan'ın zor durumda kalması için savaşta Bangladeş'in yanında yer aldı. Hatta bazı hinduların ülkesine sığınmasını bahane ederek doğrudan müdahalede bulundu ve Bangladeş tarafına askeri yardım yaptı. Ancak daha önce Hindistan'dan ayrılarak bağımsız olması sebebiyle Pakistan'a karşı izlediği düşmanca politikayı ayrılma sonrasında aynen Bangladeş'e karşı da izlemeye başladı. Hindistan bu düşmanca tavrını çeşitli şekillerde açığa vurmaktan da çekinmedi. Örneğin Bangladeş'in kuzey kesimini sulayan Ganj ırmağının üzerine Farikka barajını yaptırarak ırmağın sularının yarısını kanalla bir başka bölgeye aktarmak suretiyle Kuzey Bangladeş'te kuraklığın baş göstermesine yol açtı. Hepsi bu kadar değil. Bilindiği üzere Bangladeş'te sık sık su baskınları olmaktadır. Bunda Bangladeş'in özellikle Bengal Körfezi'ne bakan güney bölgesinde akarsuların çokluğunun ve bu bölgenin denizden yüksekliği fazla olmayan ovalarla kaplı bulunmasının etkisi olmaktadır. Ancak son yıllardaki su baskınlarında maddi ve beşeri zararın yüksek olmasının sebebi Hindistan'dır. Çünkü daha önce Kuzey Bangladeş bitkilerle kaplı olduğundan kaynağını Himalayalar'dan ve Hindistan sınırları içinde kalan dağlık bölgelerden alan akarsuların ve özellikle Ganj nehrinin suyu yükselmeye başladığında yükselen suyun bir kısmını kuzeydeki bitkiler emiyor, böylece güneydeki maddi ve beşeri zarar daha az oluyordu. Ancak kuzeyde kuraklığın baş göstermesi bu bölgedeki bitkilerin kurumasına ve arazinin çoraklaşmasına yol açtı. Dolayısıyla çorak ve kuru arazi suyu emmeyip olduğu gibi güneye göndermektedir. Bangladeş'teki sel felaketlerinin korkunç zararlara yol açmasının tek sebebi bu değil tabii ki. Hindistan'ın Ganj ırmağının suyunun yarısını başka bir yöne aktarmak için bir baraj yaptığından yukarıda söz etmiştik. Yukarıda zikredilen büyük barajın dışında da bazı küçük barajlar yapmıştır. Hindistan bu barajları suya ihtiyaç olan dönemlerde doldururken suların arttığı dönemlerde de baraj kapaklarını açarak Bangladeş topraklarına doğru akan akarsulardaki su oranının yükselmesine ve büyük sel felaketlerinin meydana gelmesine yol açmaktadır. Örneğin 1988'de Bangladeş tarihinde hiç benzeri görülmemiş bir sel felaketi yaşandı. Bu sel felaketinde 30 milyon insan evsiz kaldı (Bangladeş'in o yılki nüfusunun 110 milyon olduğu tahmin ediliyordu. Yani ülke halkının dörtte birden fazlası evsiz kaldı.) 1500 kişi de hayatını kaybetti. O zamana kadarki su baskınlarında başkent Dakka önemli bir zarar görmezken o yılki sel baskınında Dakka tamamen sular içinde kaldı. Bu şehirde yaşayan 6 milyon kişinin tamamına yakını dışarıda kaldı. Buna ek olarak suların cadde aralarını doldurması ve pisliklerin sulara karışması, bunun sonucunda etrafa mikropların yayılması yüzünden binlerce insan çeşitli hastalıklara yakalandı.

Hindistan, yukarıda sözünü ettiğimiz Teslime Nesrin gibi maddi olarak desteklediği bazı kişiler vasıtasıyla zaman zaman Bangladeş'te siyasi ve sosyal çalkantılara da yol açmaktadır. Bununla da yetinmeyerek Bangladeş'ten Hindistan'a göç olduğu ve Bangladeş hükümetinin bunu önlemeye çalışmadığı iddiasıyla bu ülkeye sürekli siyasi baskı yapmaktadır. Bangladeş'in eski başbakanı Halide Ziya 1992'de yaptığı açıklamada Hindistan'ın bu yöndeki iddialarını yalanladığı halde Hindistan, Bangladeş üzerindeki siyasi ve ekonomik baskılarını sürdürmektedir.

Hindistan'ın Sürekli Yumruk Altında Tutmaya Çalıştığı Maldiv Adaları

Maldiv Adaları Cumhuriyeti, Güney Asya'da Hint Okyanusu'nun içinde ve Hindistan'ın güneybatısında yaklaşık 2000 kadar adadan meydana gelen, 240.000 nüfusa sahip ve halkının tamamı Müslüman olan bir ülke. Dünya Müslümanlarının pek çoğunun adını bile duymadığı bu İslam ülkesi sürekli Hindistan baskısı altındadır. İslam dünyasının parçalanmışlığı ve İslam ümmetini temsil edecek merkezi bir otoritenin bulunmaması Hindistan'a bu konuda rahat hareket etme fırsatı veriyor.

Hindistan yönetimi Maldiv Adaları'nı sürekli etki altında tutmaya çalışmakta ve bu yüzden zaman zaman içişlerine müdahale etmektedir. Hatta bazen kendi adamlarını ve taraftarlarını yönetimde etkili konuma getirebilmek için doğrudan müdahalede bulunmaktan bile çekinmemektedir. Maldiv'in ordusunun bulunmaması ve askeri bir güce sahip olmaması Hindistan'ın işini kolaylaştırıyor. Hindistan, Maldiv'i karıştırmayı amaçlayan eylemlerinde bazen Sri Lanka hükümetine karşı savaşan Tamil gerillalarını da kullanıyor.

Görünüşte Hindistan'la Maldiv arasındaki ilişkiler iyidir ve sık sık karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilir. Ancak bu, Hindistan'ın siyasi baskısından ve Maldiv yönetimini etki altına almasından ileri gelmektedir. Hindistan 1988'de Maldiv'deki Me'mun Abdulkayyum yönetimine karşı düzenlenen bir darbe girişimini bahane ederek bu ülkeye asker gönderdi. Halen de bu ülkede askeri müsteşarlar bulundurmaktadır. Öte yandan Maldiv yönetimine baskı yaparak bu ülkenin Pakistan ve Bangladeş'le diplomatik ilişki kurmasına engel olmaktadır. Hindistan, Maldiv için sürekli bir tehdit unsurudur.

Hindistan Diğer Komşularıyla da Problemli

Hindistan komşularından sadece İslam ülkeleriyle değil diğerleriyle de problemlidir. Örneğin halkının büyük çoğunluğu hindu olmasına rağmen kuzey komşularından Nepal'le çeşitli ekonomik ve siyasi meseleleri var. Kuzeydeki diğer komşusu Butan Krallığı'nı da sürekli siyasi baskı altında ve kendi iradesine mahkum halde tutmaya çalışıyor. Güneyde Hint Okyanusu içinde yer alan komşusu Sri Lanka'yı da kendi siyasi iradesine mahkum halde tutmaya çalışıyor. En çok sorunlu olduğu komşusu ise Çin'dir. Hindistan'ı nükleer silahlanmaya iten en önemli sebeplerden biri de Çin'le problemli olmasıdır.

Hindistan ve Amerikan Emperyalizmi El Ele

Bütün komşularıyla problemli olan ve Güney Asya'da tam anlamıyla bir çıban başı olduğu komşularıyla ilişkilerinin incelenmesi sonunda görülen Hindistan cesareti ABD'nin kendisine verdiği destekten almaktadır. ABD, Asya'yla ilgili hesaplarında ve özellikle Çin'den kaynaklandığını düşündüğü tehdide karşı Hindistan'la stratejik işbirliği içinde olmasının büyük yarar sağlayacağını hesap ettiğinden bütün haksızlıklarında Hint yönetiminin yanında yer almaktadır. ABD yönetimi özellikle Keşmir konusunda Hindistan'ın tezine yapışarak Pakistan'ı suçlamaya çalışıyor.

Hindistan, İsrail'le de İşbirliği İçinde

Hindistan yönetimi siyonist işgal devleti İsrail'le de oldukça sıkı bir münasebet ve işbirliği içindedir. Bu işbirliğini komşularıyla arasındaki problemlere karşı uluslararası platformda destek bulmak amacıyla da değerlendirmeye çalışıyor. Hindistan, İsrail işgal devletiyle aynı zamanda askeri alanda alış verişler ve aktif işbirliği faaliyetleri de yapmaktadır. Hatta Keşmir konusunda İsrail işgal devletine mensup uzmanların Hindistan'a askeri danışmanlık yaptıklarına dair haberler de muhtelif basın yayın organlarına yansıdı.

Son Pakistan - Hindistan Gerginliği

Bilindiği üzere son günlerde Pakistan'la Hindistan arasında yeniden bir gerginlik ve askeri hareketlilik baş gösterdi. Oysa bundan kısa bir süre önce, bilhassa ABD'nin Afganistan'a yönelik bir askeri operasyon planladığı sırada Pakistan'la Hindistan arasında bir yumuşama olmuş ve karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleştirilmişti. Bu yumuşamanın üzerinden fazla zaman geçmeden biri birden gerginlik havası oluşmaya başladı. Bu gerginliğin sebebi ise Hindistan'ın, bundan birkaç hafta önce gerçekleşen parlamento baskınıyla ilgili iddiaları. Hindistan bu baskının arkasında Pakistan'ın olduğunu iddia ederek ona karşı askeri hazırlıklar yapmaya başladı. Oysa, ABD'nin Afganistan'a yönelik saldırıları sebebiyle sıkıntıya giren, Taliban'a verdiği desteği çekmek zorunda kalan, üstelik ABD'nin doğrudan saldırı tehditleriyle de karşı karşıya gelen Pakistan'ın böylesine zor bir dönemde Hindistan parlamentosuna baskın planlayarak başına yeni bir bela açması söz konusu olamazdı. Üstelik Pakistan böyle bir şeyi metot olarak şimdiye kadar hiç kullanmadı. Baskın olayı ya Hindistan'ın kendi iç meselesiydi veya bir provokasyon olayıydı. Ama Hindistan Pakistan'ın uluslararası platformda sıkıntı içine girmiş olmasını ve ABD tarafından baskıya maruz kalmasını fırsat olarak değerlendirmek istediğinden böyle bir malzemeyi Pakistan aleyhine değerlendirmek istedi. Ayrıca Pakistan'ın ABD ile ilişkileri her ne kadar iyi görünse de, Amerikan yönetimi, İslam alemine karşı "teröre karşı savaş" başlığı altında yürüttüğü haçlı seferinde Pakistan'ı da hedef ülkeler arasına yerleştirdiğinden Hindistan'ın bu ülkeye karşı harekete geçmesini istiyordu. Bu arada Pakistan'ın ABD ve Hindistan tehdidine karşı Çin'le arasındaki ilişkileri geliştirmeye kalkışması ve Pakistan'daki darbe lideri Perviz Müşerref'in Çin'i ziyaret etmesi hem ABD'yi hem de Hindistan'ı rahatsız etti.

Bizim gördüğümüz kadarıyla son Hindistan - Pakistan gerginliği ABD ile Hindistan'ın ortaklaşa planladıkları bir gerginliktir. Şimdi bu gerginliğin savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda zihinlerde çeşitli tereddütler var. ABD'nin İslam dünyasına karşı başlattığı haçlı seferi sebebiyle Hindistan bu kez kendini Pakistan karşısında biraz daha güçlü hissediyor. Ayrıca Hindistan bu kez Keşmir meselesini veya nükleer silahlanmayı değil kendi ülkesinde gerçekleştirilmiş bir terör eylemini gerekçe olarak kullanıyor. Yani ABD'nin Afganistan'a yönelik saldırısında izlediği stratejinin aynısını izlemeye çalışıyor. Ama Çin'in de Hindistan'ın bu saldırganlığından rahatsız olacağını ve Pakistan'a destek vereceğini sanıyoruz. Sonuç itibariyle muhtemelen ABD, Hindistan'ı Pakistan'a karşı saldırıya geçmeye tahrik ediyor olabilir. Ama savaş Hindistan'a da bayağı pahalıya mal olabilir. Ayrıca Çin, Hindistan - ABD ittifakının Asya kıtasında askeri, siyasi ve lojistik gücünü artırmasının kendi çıkarları açısından ciddi bir tehdit oluşturacağına inanmaktadır. Bu yüzden de Hindistan'ın Pakistan'a yönelik saldırısı karşısındaki tutumu, ABD'nin Taliban yönetimine yönelik saldırısı karşısındaki tutumundan oldukça farklı olabilir. Bunlar hadisenin parametreleri ve yapacağımız tahminlerde işe yarayacak ön veriler. Ancak kuvvetli bir tahminde bulunmak zor.