26 Mayıs 2022 Perşembe, Yeni Akit
Tarih 25 Şubat 1994. Ramazan ayının da tam 15’iydi. Aynı zamanda bir Cuma sabahı. Müslümanlar açısından anlamlı bir sabah, Ramazan’ın 15’i ve Cuma sabahı.
Sabah namazını kılmış oturuyordum. Almanya’da, Filistin’deki ihtiyaç sahiplerine yardım amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kurumunun başkanlığını yapan, çok samimi olduğumuz Filistinli bir kardeşim aradı. “Bu sabah silahlı bir yahudi militan Hz. İbrahim Camisi’ni bastı. Namazda insanlara ateş ederek büyük bir katliam yaptı.” dedi. Ciddi şekilde sarsıldım.
Az sonra Filistin’den olayın ayrıntısıyla ilgili haberler de faks yoluyla peş peşe gelmeye başladı. O zaman henüz internet pek yaygın olmadığı için faks daha çok kullanılıyordu.
Anlatılanlar korkunçtu. Barush Goldstein adında bir siyonist canavar El-Halil’deki Hz. İbrahim Camisi’nde sabah namazının kılındığı sırada iki ayrı otomatik silahla içeri girmiş ve mü’minlerin secdeye vardığı esnada arkadan onları taramaya başlamıştı. Şarjörlü olan bu silahlardan biri boşalınca onu doldurmakla uğraşmamak için ikinci bir silah almıştı. Görgü tanıklarının anlattığına göre yanında bir eleman daha getirmişti ve boşalan silahı ona veriyor, şarjörlerini takmasını istiyor, kendisi diğer silahla ateş etmeye devam ediyordu.
Bu korkunç saldırıda 30 civarında insan caminin içinde şehit edildi. 100’den fazla insan da yaralandı. Sonra cemaatten bir genç saldırganın üzerine atlayıp onu öldürdü. Böylece katliam son buldu. Ama saldırgana müdahale eden genç de aldığı yaraların tesiriyle hayatını kaybetti.
Kimdi bu korkunç katliamı gerçekleştiren Goldstein? İsmi İngilizcede kısaca Kach diye yazılan (İbranicede kalın kha ile Kah diye okunur) ve Kahane Chai diye de anılan siyonist terör örgütünün üyesi bir doktor. Doktor ama insan değil, insanlık düşmanı. Çünkü mensubu olduğu örgütün insanlıkla ilgisi yok.
Bu arada belirtelim. İsrail işgal rejimi zaten bir terör devletidir. Askerleriyle ve polisleriyle terör icra ediyor. Ama bir de böyle gerilla gücü niteliğinde terör örgütleri de var. Biri de Kah.
Örgütü, aşırı ırkçı, son derece saldırgan, katı görüşleriyle öne çıkan Meir Kahane kurmuştu. 1990 öncesinde Filistin’le ilgili gelişmeleri takip edenlerin onu hatırlayacaklarını sanıyorum. Son dönemde sıkça sahneye çıkan ve ortalığı karıştıran Itamar ben Gvir de ona özeniyor ama dehşet ve vahşette Kahane’ye ulaşabilmesi için birkaç fırın daha ekmek tüketmesi gerekiyor.
Kahane, yaptığı her konuşmada ağzından kin ve nefret kusuyor, tüm Filistinlilerin öz yurtlarından tamamen çıkarılmaları gerektiğini söylüyordu. Kendini de Rabbi Meir Kahane diye tanıtıyordu. Rabbi yahudilerde din bilgini, haham anlamına gelir. Örgütü de kendi adına nispetle Kahane Chai diye isimlendiriliyor. Ancak dediğimiz gibi yaygın adı Kah’tır.
Bu adam 5 Kasım 1990 tarihinde New York’ta düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü.
Ne kadar ilginçtir ki böyle birinin kurduğu terör örgütü, İsrail işgal rejiminde aynı zamanda “yasal” bir siyasi parti hüviyeti taşıyor ve serbestçe siyasi faaliyette de bulunuyordu. İşgal rejimi 1994’teki Hz. İbrahim Camisi katliamından sonra örgütün siyasi partisini kapatmak zorunda kaldı. Ama terör örgütü olarak faaliyetlerini yine sürdürdü.
Peki, o günden bugüne bu örgütün anlayışında, çizgisinde ve tutumunda bir değişiklik oldu mu? Kesinlikle. Hz. İbrahim Camisi katliamından sonra örgütün mensupları katliam hakkında; “İyi bir eylem olmuş, ama biraz az öldürmüş.” diyebilecek kadar arsızca konuşmuşlardı. Bugün de aynı kafadalar ve terör faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Ama FKÖ dahil, Filistin halkının bağımsızlığı ve hukuku için meşru mücadele veren tüm direniş hareketlerini “terör listesi”ne sokan ABD, Kah gibi dehşet saçan bir siyonist terör örgütünü listeden çıkardı. Çünkü ABD’ye hükmeden zihniyet zaten siyonist terörün kendisi.
Biden da Goldstein ve Kahane gibi canavarların ruhlarına hediye göndermiş olmaktan dolayı bu günlerde rahat uyuyor olabilir. Dostlarının ruhuna hediye sunmak onu mutlu etmiştir belki..