Filistin’de esir direnişi

25 Aralık 2021 Cumartesi, Yeni Akit

Filistin toprakları üzerinde gayri meşru bir şekilde hüküm süren siyonist işgal yönetimi bu hakimiyetini sürdürebilmek için sürekli şiddete başvurma ihtiyacı duyuyor. Çünkü bulunduğu topraklar üzerinde işgalci durumundadır ve o toprakların sahipleri işgalin sürüp gitmesine razı değil. Halk haklı olarak işgalin son bulması için mücadele ediyor. Filistin halkının mücadelesi yönetimi ele geçirme savaşı değil topraklarını işgalden kurtarma yani bir istiklal savaşıdır.

İşgalciler, gasıp durumunda oldukları için hakimiyetleri hukuki temele dayanmıyor. O yüzden karşılarındaki halkı yıldırarak hakimiyetlerini sürdürmeye çalışıyorlar. İşte bu yıldırma savaşında başvurdukları yöntemlerden biri de insanları özgürlüklerinden yoksun bırakma, hapse atma ve işkencedir.

Dünyada istihbarat ve polis sorgulamalarında işkence uygulamasına başvuran pek çok ülke vardır. Ama bunu yasallaştırmış tek devlet siyonist işgal devletidir. Siyonist işgal yasalarına göre iç istihbarat teşkilatı niteliğindeki Shin Bet’in merkezlerinde sürdürülen sorgulamada Filistinlilere işkence yapılması serbesttir. Ama bu sadece Filistinliler için geçerlidir, yahudilere uygulanamaz. Bu da İsrail işgal rejiminin ırkçılığını belgeleyen en önemli unsurlardan biridir.

İsrail işgal rejiminin idari tutuklama uygulamasının bir benzerinin dünyanın herhangi bir ülkesinde uygulandığını sanmıyorum. Polis soruşturması için bir “gözaltı” uygulaması her ülkede vardır. Ama bunun belli bir süresi var ve ondan sonra şüphelinin mahkemeye sevk edilmesi, mahkemede de yargıcın en az bir gerekçe ileri sürerek, özgürlük kısıtlama uygulamasını sürdürme kararı vermesi gerekir. Ancak İsrail işgal rejiminin “idari tutuklama” uygulamasına göre, yargıç hiçbir gerekçe ileri sürmeden ve bir dava dosyası açmadan bir Filistinlinin özgürlüğünün altı aya kadar kısıtlanmasına hüküm verebilir. Sürenin dolmasından sonra yine hiçbir gerekçe ileri sürmeden ve dava dosyası açmadan, 10 kez bu süreyi uzatabilir. Yani bir Filistinlinin hiçbir suçlama gerekçesine dayanılmaksızın beş yıl hapiste tutulması mümkündür. Bu da sadece Filistinliler için geçerlidir, yahudilere uygulanamaz. Siyonist işgal rejiminin ırkçılığını gözler önüne seren bir başka unsur.

İşgal güçleri Filistinlilerin evlerine hemen her gece baskın düzenlerler. Bu baskınlar güvenlik gücü araması değil tam anlamıyla bir eşkıya baskını gibidir. İşgalci askerler bu baskınlarda Filistinlilerin paralarını ve kıymetli eşyalarını çalmak dahil her türlü eşkıyalığı yaparlar. O yüzden neler yaptıklarını sayabilmek için uzun bir liste önünüze sermemiz gerekir.

İşgal rejiminin Filistin halkını yıldırma savaşında başvurduğu bu uygulamalardan dolayı işgal edilmiş topraklarda yaşayan Filistinlilerin 15 yaş üstünde olanlarından en az her dört kişiden biri hayatında en az bir kere işgal zindanına girmiştir.

Filistinliler işgal zindanlarında tutulanları “esir” olarak tanımlıyor. Çünkü verilen savaşı topraklarını işgalden kurtarma savaşı, işgalciyi topraklarını gasp etmiş düşman, kendilerini de düşmanı yurtlarından çıkarmaya çalışan halkın mensupları olarak görüyorlar.

Şu anda da işgal zindanlarında beş binden fazla Filistinli esir var. Bunların içinde çocuk yaşta olanlar bulunduğu gibi kadınlar da var. Kadın esirlerin önemli bir kısmı Damun Cezaevi’nde tutuluyor.

İşgal güçlerinin burada kadın esirlerin bazı temsilcilerini tek kişilik hücrelere kapatmalarına diğer kadın esirlerin tepki göstermesi üzerine işgal askerleri bu cezaevine baskın düzenleyerek vahşice saldırıda bulunmuş, onlarca kadın esiri şiddetle darp etmiş, bazılarının başörtülerini açıp saçlarından çekerek yerlerde sürüklemişlerdi.

İşgalci askerlerin bu muameleleri gerek zindanlardaki diğer esirlerin ve gerekse dışardaki halkın çok sert tepkilerine neden oldu. Bundan dolayı esirlere destek amacıyla tüm Filistin’de tepki eylemleri düzenlendi. Zindanlardaki esirler de topluca tepkilerini ortaya koymak için bazı ortak eylemlere başvurma kararı verdi.