Mescidi Aksa’ya yeni komplolar

8 Ekim 2021 Cuma, Yeni Akit

Siyonist işgal rejiminin Mescidi Aksa ve çevresini aşamalı bir şekilde yahudi hakimiyetine alma amaçlı çalışmaları yeni birtakım komplolarla ve kirli oyunlarla devam ediyor.

Bunların son dönemde en çok öne çıkanı işgal rejiminin Kudüs’teki Sulh Mahkemesi’nin 6 Ekim Çarşamba günü açıkladığı kararında, Aryeh Lippo adında bir aşırı siyonist ve ırkçı hahamın Mescidi Aksa’da dini ritüeller ve ibadet yapmasından dolayı polis tarafından kendisine yasak uygulanmasına karşı açtığı davada bu hahamı haklı çıkararak, yahudilerin de Mescidi Aksa içinde belli sınırlar dairesinde ibadet yapma haklarının olduğuna ve sessizce ibadet etmelerinin “suç” sayılamayacağına hükmetmesi, dolayısıyla işgal polisinden mezkur kişi hakkındaki yasağı kaldırmasını istemesi oldu.

Her şeyden önce söz konusu mahkemenin Mescidi Aksa hakkında böyle bir karar vermesinin amacı sadece yahudilere de bu mabette ibadet imkanı tanımak değil. En başta işgal rejiminin, işgal altındaki topraklarda Müslümanların dini mekanlarına, ibadet yerlerine ve kutsal değerlerine el uzatma, buralarla ilgili karar verme yetkisinin olabileceği iddiasını bir emrivaki haline getirerek kabul ettirmek istiyor. Oysa hukuki açıdan ve Ürdün’le yapmış olduğu anlaşmalara göre işgal yönetiminin buralarla ilgili karar verme yetkisi bulunmuyor. Mescidi Aksa hatiplerinden Şeyh İkrime Sabri de söz konusu mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada buna dikkat çekti.

İkinci bir amacı da, yahudi yerleşimcilerin artık gündelik hale getirdikleri Mescidi Aksa baskınlarında aynı zamanda dini birtakım ayinlerini, ritüellerini de yapmalarının normal olduğunu ileri sürerek onların önlerini açmak. Aslında bunu daha önce de baskınlarında yapıyorlardı. Ancak Müslümanlar buna itiraz ettikleri için polis zaman zaman yahudilerin bu tür faaliyetlerini engelleme ve ısrar edenlere yasak koyma ihtiyacı duyuyordu. Mahkeme kararıyla polise bir bakıma; “Onlara karışmayın, herhangi bir yasak koymayın, kendilerine giriş yasağı koyduğunuz aşırılık yanlıları hakkındaki yasaklarınızı da kaldırın” talimatı verildi. Mahkemenin bu kararı üzerine 7 Ekim Perşembe sabahı baskın düzenleyen yerleşimciler, polis himayesinde aynı zamanda uzun süreli dini ibadet ve ritüeller yaptılar.

Peki, yahudilerin Kudüs’te kendi mabetleri yok mu? Neden, Mescidi Aksa’ya girip burada ibadet ve ayinlerini yapmak için ısrar ediyorlar? İşte asıl mesele ve mahkemenin sözünü ettiğimiz kararının asıl amacı da bu sorunun cevabında kendini buluyor. Çünkü işgalci siyonistler Mescidi Aksa’yı bir yahudi mabedine dönüştürme planlarından vazgeçmiş değiller ve bu planlarını hayata geçirme amaçlı politikalarını sinsice uygulamaya, amaçlarına kademe kademe ilerlemeye çalışıyorlar.

Siyonist işgal rejiminin El-Halil’deki Hz. İbrahim Camisi’ni bir yahudi mabedine dönüştürmelerinin sürecini iyi okuduğumuz zaman Mescidi Aksa’yla ilgili politikalarını ve taktiklerini anlamamız, amaçlarını keşfetmemiz daha da kolaylaşır. Hz. İbrahim Camisi hakkında da önce yahudilerin burada sessizce ibadet etme haklarının olduğuna dair kararla başladılar. Sonra onların dini ayinlerinde kullandıkları birtakım çalgılarını da içeri sokarak Müslümanların namaz kıldıkları vakitlerde gürültülü bir şekilde bunları çalarak ritüellerini ve ibadetlerini yapmaya başladılar. Sonrasında camiyi böldü ve zaman içinde yahudilere tahsis edilen alanı üçte iki oranına çıkardılar. Şimdi de yahudilerin özel dini günlerinde ve bayramlarında Müslümanlara tamamen kapatıyorlar.

Mescidi Aksa’yla ilgili olarak hedefledikleri de budur ve Kudüs’teki işgal mahkemesinin verdiği son karar bu hedefe doğru ilerlemede atılmış yeni ve son derece tehlikeli bir adımdır. Filistin halkı bunun farkında olduğu için şiddetle tepki gösterdi. Muhtelif sivil toplum kuruluşları ve başta Vakıflar İdaresi olmak üzere Müslümanların, kültürel mirasına ve hukukuna sahip çıkma sorumluğunu yüklenmiş durumdaki kurumlar bu oyun karşısında dikkatli olunması gerektiği yönünde uyarılarda bulundular.