Ateş yağmuru altında bayram

13 Mayıs 2021 Perşembe, Yeni Akit

İslam âleminin mübarek Ramazan ayını tamamlayıp bayramı idrak ettiği bu mübarek günde, Filistin halkı siyonist katillerin vahşi saldırılarının verdiği acı ve ızdırapları bütün derinliğiyle yaşıyor. O yüzden maalesef biz de bayramı buruk bir şekilde karşıladık. Siyonist katil yine tüm Müslüman halklara bayramı zehir etti.

İşgalci siyonistler bunu ilk kez yapmıyor. Özellikle Müslümanların sevinç ve mutluluk günlerini onlara zehir etmek için planlı saldırılar ve katliamlar gerçekleştiriyorlar. Bunu sadece siyonist katiller yapmıyor. Onların arkasında duran ve bu derece vahşi, sınır tanımaz olmaları için güç veren küresel emperyalizm de yapıyor.

Hatırlanacağı üzere ABD işgal güçleri Irak halkına mübarek Ramazan ayında ve bayram günlerinde attıkları füzelerin üzerine “bu bir Ramazan hediyesidir” veya “bayram hediyesi” diye yazıyorlardı. Yani inananların inanç ve değerlerine saldırmak, bu değerlerinden dolayı onları aşağılamak ve mutluluk günlerini tam anlamıyla hüzün günlerine çevirmek, küfür ve zulüm ehlinin özel zevkidir.

Siyonist katiller de Ramazan’ın girmesiyle birlikte özellikle Kudüs ve Mescidi Aksa’da zulüm ve şiddeti artırdı. Şeyh Cerrah Mahallesi’nde mağdur edilen ailelerin evlerini tahliye için talimat verdiler. Sonra da normalde işgal rejiminin derin güçleri tarafından beslenen, şımartılan ve yönlendirilen fanatik yahudi grupların “Kudüs Günü” dedikleri 10 Mayıs’ta Mescidi Aksa’ya geniş çaplı baskın düzenlemek için büyük kampanya yürütmelerine imkân tanıdılar. İşgal rejimi, onların baskınlarının engelleneceğine dair hiçbir güvence vermediği için Kudüs halkı ve özellikle 1948 bölgesindeki Filistinliler Mescidi Aksa’da ribat tutmaya başladı.

Filistinlilerin Mescidi Aksa’yı canla başla savunacağını gören işgalci, 10 Mayıs’ta fanatik yahudi grupların rotasını değiştirmek ve onları Aksa’ya sokmama kararı almak zorunda kaldı. Bu tabii ki Filistin halkının verdiği mücadelenin bir zaferiydi. Ama işgalci katiller bunu içlerine sindiremedi ve bu kez silahlı güvenlik güçleri Mescidi Aksa’da toplanan kalabalığa vahşice saldırdı. Bu saldırılarda insanlara çok iğrenç bir şekilde işkence ettiler. Saldırılar yüzünden Mescidi Aksa ve çevresinde beş yüzden fazla kişi yaralandı. Aralarında gözlerini kaybedenler, durumları çok ağır olanlar vardı.

Sonrasında Mescidi Aksa’yı savunmak veya burada itikaf için toplanmış olanlara işkence etmek, onları burayı terk etmeye zorlamak amacıyla bu kutsal mabedi kuşatma altında tutmaya ve saldırılara devam ettiler.

Buna karşı Filistin direnişi de işgal güçlerinin bu saldırıları karşısında eli kolu bağlı kalamayacağını, Kudüs halkının direnişine destek vereceğini ve işgalcinin yaptığı zulmün bedelini ödemek zorunda kalacağını bildirdi. İşgal rejiminden Mescidi Aksa üzerindeki kuşatmasını tamamen kaldırmasını, buradakileri rahat bırakmasını ve saldırılara son vermesini isteyerek aksi takdirde kendisinin de harekete geçeceğini bildirdi.

İşgalcilerin saldırılarına devam etmeleri üzerine Hamas’ın askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri 10 Mayıs Pazartesi akşamı Kudüs’ün batı kesimindeki bazı İsrail hedeflerine füze saldırıları düzenledi. Bunun üzerine işgalciler meclis toplantılarına son vermek ve sığınaklara girmek zorunda kaldı.

İşgalcilere şartsız destek veren, onların Mescidi Aksa’da ve Kudüs’te sergiledikleri vahşeti normal karşılayan Biden yönetimi ise Filistin direnişinin füzelerini “kabul edilemez” bularak tepki açıklamaları yaptı. Bu da siyonist katillere destekte ABD’de zihniyetin değişmeyeceği konusunda daha önce dile getirdiğimiz gerçeği bir kez daha teyit eden gelişme oldu.

Direniş hatalı mıdır?

14 Mayıs 2021 Cuma, Yeni Akit

İşgalci siyonistlerin Filistinlilere yönelik her saldırısında olduğu gibi bu kez de Filistin direnişini taşlayanlar, suçlayanlar ve olayların müsebbibi gibi gösterenler oluyor. Filistin direnişinin füzelerinin işgalci teröristin işine yaradığı iddiasında bulunuyorlar.

Burada en başta belirtilelim ki, onuru ve hukuku için büyük zorluklara katlanan Filistin halkı ve bu halkın haklarını savunmak için büyük fedakârlıklarda bulunan direniş, normalde siyonist işgalci karşısında her zaman meşru direniş hakkına sahip olmakla birlikte yaşanan olayların müsebbibi değildir. İşgalcinin bundan önceki geniş çaplı saldırılarında da müsebbip olmadı. Savunma hakkını kullanan taraf oldu.

Bu kez de işgalci, Ramazan’ın girmesiyle birlikte sebepsiz yere Kudüs’te şiddet ve zulmü tırmandırdı. Ama Kudüs ahalisi ve çevreden onlara destek verenler, işgalciye karşı kitlesel mücadeleyle direnmeyi tercih etti. Direniş grupları uzun bir süre savaşın fitilini çekebilecek bir müdahalede bulunmaktan çekindi. Kudüs’teki direnişe de medya alanında ve sosyal yönden destek vererek, İslam dünyasının dikkatini bu olaylara çekmeye çalıştılar.

Ama işgalci, saldırgan tutumunu hiç yumuşatmadı, bilakis daha da tırmandırdı. En sonunda, fanatik yahudi grupların Mescidi Aksa’ya çok büyük kalabalıkla baskın düzenleme hazırlığı yapmaları karşısında da hiçbir tedbir almayıp Filistin halkını riske sokan kampanya ve faaliyetlerin önünü açtı. Filistinlilerin Mescidi Aksa’yı savunmak için toplanması üzerine olayların büyüyeceğini anlayan işgalci, zorunlu olarak fanatik yahudilerin rotasını değiştirdi ama bu kez onların intikamını almak için güvenlik güçleriyle Mescidi Aksa’da toplananlara saldırdı ve beş yüzden fazla insanı yaraladı. İçlerinde gözlerini kaybedenler var.

Bu durum karşısında direniş olanlara sessiz kalamayacağını ve işgalcinin Mescidi Aksa’daki kuşatmayı kaldırmaması, şiddete son vermemesi durumunda harekete geçeceğini bildirdi. İşgalci ise şiddete ve vahşete devam etti. Direniş de uyarısının boşuna olmadığını göstermek için işgal rejiminin hükümet kurumlarının bulunduğu Batı Kudüs’teki bazı hedeflere füze attı.

İşgalci Mescidi Aksa’da, içlerinde gözlerini kaybetmiş ve sağlık durumları çok kritik olanların da bulunduğu beş yüz insanı huharca yaralarken direnişin ne yapmasını beklerdiniz? Füze değil de bir tepsi baklava mı göndermesi gerekiyordu?

Üstelik karşınızda, siz sessiz kalsanız da direnseniz de saldıran, sürekli haklarınıza tecavüz eden, evlerinizi yıkan veya gasp eden, sahip olduğunuz evleri boşaltmaya zorlayan, en kutsal mekanlarınızı kirleten, keskin nişancılarıyla özellikle gözlerinize plastik mermiler atan, insanlarınızı yere yatırıp vahşice işkence eden kısacası insanlıktan nasibi olmayan bir düşman var. Böyle bir düşmana şartsız teslim olmayı ve hiçbir hakkınızı savunmamayı mı onurunuza yakıştırırsınız yoksa icabında birtakım zorlukları göze alarak direnmeyi mi? İsteyen istediğini seçer. Ama Filistin halkı, onurla mücadeleyi ve direnmeyi seçmekte haklıdır.

Direnişin attığı füzelerin işgalcinin işine geldiği iddiasının ne kadar saçma olduğunu görmek için bizzat siyonistlerin kendi yorumlarını okumanız yeterlidir. Ben şahsen zaman zaman siyonist medyayı da takip ediyorum. Bu günlerde ise, hadiselerin işgalcilerin penceresinden nasıl göründüğünü iyi teşhis etmek için daha sık takip etmeye çalışıyorum. Bizzat Netanyahu taraftarı medya organları bile hiç beklemedikleri bir durumla karşılaştıklarını ve son olayların işgal rejimine çok ağıra mal olduğunu kendi ağızlarıyla itiraf ediyorlar.

Aslında işgalci Kudüs’te havayı gerginleştirirken direnişin böyle sert bir karşılık vereceğini beklemiyordu. O yüzden meseleye sadece ilkesel açıdan değil stratejik açıdan bakıldığı zaman bile Netanyahu’nun çok büyük bir hata yaptığı, ama bunun hesabını baştan yapamadığı, asıl yanılanın Filistin direnişi değil işgalci siyonist olduğu görülecektir.

Neden böyle olduğu hakkındaki tespitlerimizi inşallah müteakip yazımızda sunacağız.

Siyonistin vahşeti: Sıkışmışlığın azgınlığı

15 Mayıs 2021 Cumartesi, Yeni Akit

İşgalci siyonistler 13 Mayıs Perşembe gece yarısından sonra Gazze’ye toplam 160 savaş uçağıyla saldırı düzenledi ve 500 bomba attı. Evet korkunç bir vahşet. Gazze toplamda 360 km2’lik bir alan ve buranın üzerinde neredeyse yerin gökle irtibatını kesecek şekilde uçak bulutu oluşturuluyor ve aşağıya dolu gibi bomba yağdırılıyor. Tam bir azgınlık, vahşet ve iyice azıtmışlık. ABD Başkanı Biden da, İsrail’in Gazze’ye karşı çok fazla bir şey yapmadığını söyleyebiliyor. Onun da ahlâktan ve insanlıktan hiç nasibi yok.

Bu derece azgınlaşan Netanyahu bir yandan da kara operasyonu tehditlerinde bulunuyor. Bu amaçla dokuz bin yedek askerini göreve çağırdı. Perşembe akşamı kara operasyonunun her an başlayabileceği açıklaması yaptı ama bizim bu yazıyı yazdığımız dakikalara kadar henüz Gazze sınırını geçme cesareti gösterememişti. Böyle bir şeye teşebbüs eder mi bilmiyoruz ama Filistin direnişi işgalcilerin kara operasyonu başlatmasının, kendilerine onları tuzağa düşürme ve darbe indirme fırsatı vereceğini dile getirdi. Netanyahu askerlerinin göğüs göğüse çarpışma konusunda zaaflarını bildiği için kara operasyonu konusunda tereddütlü davranıyor. O yüzden hava saldırılarında gücünü son raddesine kadar kullanarak Gazze’yi acze düşürmeye çalışıyor.

İşgalcinin bu derece azgınlaşması ise Filistin direnişinin vurduğu darbeler karşısında iyice sarhoşa dönmesi ve sıkışması sebebiyledir. Çünkü bizzat siyonist medyanın dile getirdiği üzere, Filistin direnişi ilk kez işgal rejimine bu kadar ağır darbeler indirdi.

İşgalci, direniş füzeleri yüzünden en önemli uluslararası havaalanı olan Ben Gurion Havaalanı’nı kapatmak zorunda kaldı. Birçok yerde tren seferlerini durdurdu. Gazze çevresindeki yahudi yerleşim merkezleri başta olmak üzere füzelerin menzilindeki bölgelerde günlerdir sığınaklardan çıkamıyorlar. Yine siyonist medyanın verdiği bilgilere göre bizim bu yazıyı yazdığımız dakikalara kadar direnişin işgal hedeflerine attığı füze sayısı 1000’i geçmişti.

İşgalci, Ben Gurion Havaalanı’na alternatif olarak en güneyde, Akabe Körfezi kıyısında yer alan Eilat şehrindeki Ramon Havaalanı’nı kullanıyor. Ama direniş, 13 Mayıs Perşembe akşamı 230 km menzilli füzelerini kullanarak Eilat’ı da vurdu.

İşgal rejimi tarafında yüzlerce yaralının ve 7 ölünün olduğu siyonist medyada dile getirildi. Ama bunların gerçek rakamlar olduğunu sanmıyoruz. Çünkü işgalci özellikle askeri kayıplarını gizliyor ve bu konuda bilgileri açıklamaması için medyaya kısıtlama koyuyor. Örneğin Gazze sınırına yakın bir yerde direnişçiler işgalcilerin bir askeri jeepini güdümlü füzeyle vurdu ve jeepte biri üst düzey komutan 5 askerin bulunduğu belirtildi. Jeep tamamen pert olduğu halde işgalci bu olayda bir askerinin öldüğünü iddia etti.

Maddi hasarı ve ekonomik kaybı ise çok büyük. Çünkü aralarında büyük sanayi tesislerinin de bulunduğu önemli stratejik hedefler vuruldu.

O yüzden olayların böyle sürmesinin işgalciyi zorlayacağı biliniyor. Ama Netanyahu ateşkes teklifinin yenilgiyi kabul etmek anlamına geleceğini ve bunun da kendisinin siyasi hayatının sonu olacağını biliyor. Zaten muhalif Haaretz gazetesinde bu olayın Netanyahu’nun siyasi hayatının sonu olabileceğine dikkat çekiliyor. Netanyahu yanlısı yorumcular bile, olayların böyle sürüp gitmesinin İsrail’i çok zorlayacağını dile getirerek başbakanlarına; “Şimdi operasyonu durdur; sonra Hamas’a sürpriz yap” diyorlar. Yani Hamas’ın hiç beklemediği anda ani saldırı düzenlemesini tavsiye ediyorlar. Ama Netanyahu bu aşamada ateşkesi kabul etmesinin kendini Filistin direnişinin şartlarını kabule zorlayacağını ve bunun kesin yenilgi anlamına geleceğini bildiği için gücünü son raddesine kadar kullanarak iyice azgınlaşıyor.

Ama işgalci şunu görmezden geliyor: Zaten on beş yıldır abluka altında ve sürekli hukuk tanımayan düşmanın tehdidiyle karşı karşıya olan halkın direnmekten başka bir seçeneği yok. O yüzden işgalcinin azgınlaşması Filistin direnişini yıldıramıyor.

İşgalcinin medyaya karşı savaşı

20 Mayıs 2021 Perşembe, Yeni Akit

Siyonist işgal güçlerinin Filistin halkına yönelik yürüttüğü savaşın önemli bir boyutunu da medya alanıyla ilgili savaş oluşturmaktadır.

İşgal güçleri medya savaşını iki yönden yürütmeye çalışıyor. Birinci olarak kendilerinin kirli yüzünü ve zulmünü ifşa eden medya organlarına darbe vurmaya, yine bu yönde çalışan medya mensuplarına saldırmaya çalışıyor. İşgal ordusu savaş uçakları 15 Mayıs Cumartesi günü öğle saatlerinde, Gazze şehrinde bulunan ve başta El-Cezire ile ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP) olmak üzere çok sayıda yerel ve uluslararası medya kuruluşunun ofisinin yer aldığı 12 katlı El-Cela gökdelenini yerle bir etti. Gökdelende basın organlarının ofislerinin yanı sıra birçok doktorun da muayenehanesi bulunuyordu. İşgalci bu binanın boşaltılması için apartmanda çalışma ofisleri bulunanlara bir saat süre tanıdı ve ardından üzerine havadan bomba yağdırararak bütün binayı yerle bir etti.

Böyle bir saldırı yani özellikle basın organlarının ofislerinin ve doktorların muayenehanelerinin bulunduğu bir binanın hedef alınması tam anlamıyla savaş ve insanlık suçuydu. Ama siyonist saldırganların arkasında duran Biden, Merkel gibi iyice arsızlaşmış siyasi liderlere göre İsrail yine haklıydı. Muhtemelen onların anlayışına ve bakış açısına göre siyonist işgalcinin, kendisinin vahşi yüzünü dünya kamuoyuna lanse eden medya organlarını da etkisiz hale getirme hakkı vardı!

İşgalci katil dün yani 19 Mayıs sabahı da Gazze’deki Aksa’nın Sesi Radyosu’nda spiker olarak çalışan Yusuf Ebu Hüseyin’in evine saldırdı. İşgalci bu saldırıyla ilgili önceden uyarı yapmadığı için gazeteci Ebu Hüseyin de evinin enkazı altında kalarak hayatını kaybetti.

İşgal güçlerinin medya organlarına karşı böyle doğrudan askeri savaş yürütmelerinin sebebi gerçekleri kamuoyuna yansıtmaya öncelik veren basın organlarının faaliyetlerinden rahatsız olmalarıdır. Tabii bu arada, bazı medya organlarını cezalandırmak veya çalışmalarını engellemek için yerine göre çok fazla sorun yaşamadıkları birtakım medya organlarının ofislerini de imha edebiliyorlar. Çünkü siyonist terör yerine göre kendisinin kirli yüzünü veya planlarını açığa çıkaran bilgileri imha edebilmek için bir topluluğu veya büyük bir binayı, bir oteli bile tamamen yok etmekten çekinmez. Bunun birçok örneği var. En bariz örneklerinden biri de henüz İsrail işgal devletinin kuruluşunun ilan edilmesinden önce, siyonistlerin muhtelif terör örgütlerinin çatısı altında faaliyette bulundukları sırada Kral Davud Oteli’nin havaya uçurulmasıdır. Siyonist terör örgütlerinin bu otele korkunç bir saldırı düzenlemelerinin sebebi, o zaman Filistin’i işgal altında tutan İngilizlere ait istihbarat örgütünün siyonistlerin Irgun adlı terör örgütünün bazı eylem planlarıyla ilgili olarak ele geçirdikleri bazı belgeleri oraya götürmeleriydi. Siyonist terör o belgeleri imha etmek için oteli yerle bir etti ve o olayda 96 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. Ölenlerin 17’si de yahudiydi.

Şu anki siyonist işgal rejimi de o zaman bütün bu terör eylemlerini gerçekleştiren siyonist terör örgütlerinin ittifakıyla ilan edilmiş bir gayri meşru hakimiyettir. Terör ve vahşet konusunda zihniyeti, tutumu, politikası hiç değişmemiştir; değişmesi de beklenemez. Siyonist işgal rejiminin kuruluşunun üzerinden geçen 73 yıllık zaman süreci bunu şüpheye mahal bırakmayacak şekilde gözler önüne sermiştir.

Savaş ortamlarında basın mensuplarının hayatlarının güvence altına alınması uluslararası anlaşmaların bir gereğidir. Ama tabii işgalci siyonist hiçbir konuda sorgulanmadığı gibi basın mensuplarını kasten hedef almak, basın organlarının ofislerini imha etmek suretiyle işlediği suçlardan dolayı da sorguya çekilmiyor. Burada da küresel emperyalizmin ikiyüzlü ve siyonist vahşetten yana tutumuyla karşı karşıyayız.

Medya savaşının önemli bir boyutunu da işgalci hesabına propaganda ve direnişi yıpratma faaliyeti oluşturuyor. Bu konuyu da inşallah müteakip yazımızda ele alacağız.

İşgalcinin medya savaşı

21 Mayıs 2021 Cuma, Yeni Akit

İşgalci siyonistin medya alanıyla ilgili savaşının bir boyutunu da kamuoyunu yanıltmak ve yanlış bilgilendirmek için medya araçlarından yararlanması oluşturmaktadır.

Ne yazık ki birtakım işbirlikçi medya organları, Filistin direnişini yıpratmak ve işgalci saldırganlığı aklamak için bizzat siyonist medya organlarından daha fazla gayretli olabiliyor. Örneğin, Suudi Arabistan sermayeli ve merkezi Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai şehrinde olan El-Arabiyye kanalı, geçtiğimiz günlerde Filistin direnişi liderlerinin Gazze’den kaçtığı iddiasında bulundu. İşgal rejiminin Gazze’ye son saldırısının başlamasından sonra direnişin komutanlarından birçok kişi cephede şehit oldu. Mücadele sahasından kaçan kimse olmadı. Direniş gruplarının siyasi liderlerinden de olayların başlamasından önce Gazze’de ikamet edenlerden burayı terk eden kimse olmadı. Hamas’ın Gazze Sorumlusu Yahya Es-Sinvar ve yine bu hareketin ileri gelen liderlerinden Halil El-Hayye başta olmak üzere birçok siyasi liderin doğrudan evleri hedef alındı ve tamamen yerle bir edildi. Ancak bu liderler zaten büyük fedakarlıkları ve zorlukları göze alarak, hayatlarını gözden çıkararak buradaki direnişin askeri ve siyasi kanadının lider kadrosu içinde yer almışlardır. Çünkü Filistin’de direnişin lider kadrosu içinde yer almak bir nimet değil külfet, büyük zorlukları ve fedakârlıkları göze almaktır. Geçmiş saldırılarda olduğu gibi işgalcinin bu saldırısında da direniş liderleri aktif mücadelenin bilfiil içinde yer almış, mücadele sahasından kimse kaçmamıştır.

Fakat uzun süreden beri siyonist işgalcinin hesabına yayın yaptığı bilinen Suud beslemeli El-Arabiyye kanalı işgalci siyonistin saldırılarının başarılı olduğu kanaati oluşturmak ve direniş liderlerinin imajlarına zarar verebilmek için böyle yalan haber yayınladı. Gazze’de İç İşleri Bakanlığı’nın resmi sözcüsü İyad El-Buzum hemen açıklama yaparak bu iddianın tamamen yalan ve asılsız, El-Arabiyye’nin yayınlarının da zihin bulandırma amaçlı olduğunu, işgal askerlerinin ve istihbarat elemanlarının Filistin halkına ve direnişine yönelik sürdürdüğü savaşla paralellik arz ettiğini vurguladı. El-Buzum, bu kanalın hiçbir haberine, yayınına ve yorumuna güvenilmemesini tavsiye etti.

El-Arabiyye kanalı daha önce de özellikle siyonist işgal rejimiyle bazı Arap ülkelerinin ilişkileri normalleştirme sürecine girmesiyle birlikte Filistin davasını yıpratma ve işgalcileri aklama amaçlı muhtelif yayınlar yapmış, hatta Filistin’de işgalcileri mazlum o vatanın asıl sahibi olan Filistinlileri ise haksız göstermeye kalkışan diziler bile yayınlamıştır. Bu konudaki tavrını şimdi siyonist işgal rejiminin Gazze’ye yönelik saldırısına paralel bir şekilde de hiçbir edep sınırı tanımadan sürdürmekte sakınca görmüyor.

Bazıları da görünüşte siyonist saldırganlığa karşı olduğunu iddia ederken bu saldırganlığa direnişin sebep olduğu iddiasından yola çıkarak Filistinlilerin hak mücadelesini yıpratmaya, direnişi karalamaya çalışıyor. Bu yöndeki medya faaliyetleri de dolaylı bir şekilde siyonist işgalcilerin önünü açan ve onların işine yarayan çalışmalardır.

Daha önce de dile getirdiğimiz üzere Filistin halkı, yurdunun işgal edilmesi, topraklarının gasp edilmesi, meşru haklarından mahrum edilmesi ve daha nice haksızlık sebebiyle meşru mücadele hakkına sahip olmakla birlikte işgalcinin daha önceki saldırılarında olduğu gibi bu saldırıda da fitili çeken taraf olmamıştır. Ama ne yazık ki siyonist işgalciye hizmet eden medya öncekilerde olduğu gibi bu sefer de Filistin direnişini fitili çeken taraf gibi göstermek suretiyle işgalciye hizmet etmeye çalıştı.

İşgalcinin medya cephesini oluşturan yayın organlarının, yorumcuların ve habercilerin bütün malzemesi aslında yalan, iftira ve çarpıtmadır. Çünkü doğrular onların işine yaramaz. Doğruların bilinmesi, konuşulması ve kamuoyuna yansıtılması her bakımdan Filistin halkının lehine ve yararınadır. O yüzden Filistin halkının ve direnişinin yalana ihtiyacı yoktur.

Azgınlığı onu zelil olmaktan kurtaramadı

22 Mayıs 2021 Cumartesi, Yeni Akit

Siyonist işgal rejimi 10 Mayıs akşamı Gazze’ye yönelik olarak başlattığı geniş çaplı saldırıda iyice azgınlaştı. Amacı Filistin direnişini kısa sürede yıldırmak ve teslim olmaya zorlamaktı. Çünkü karşılıklı çatışmaların ve Gazze tarafından füze atışlarının uzun süre devam etmesi durumunda İsrail’in ve işgal toplumunun buna tahammül edemeyeceğini biliyordu. Bu arada başta ABD ve Almanya olmak üzere küresel emperyalizmin başını çeken zulüm devletlerinin de kendisine sınırsız destek vermesinin bileğini güçlendireceğini umuyordu.

Ama Filistin direnişi, tüm küresel emperyalizmin işgalci siyonistin arkasında durmasına ve işgalcinin de hiçbir insani değere saygı göstermeden, hiçbir insaf sınırı tanımadan saldırmasına rağmen kararlılıkla mücadele etmekten taviz vermedi ve gevşeklik göstermedi.

Filistin direnişinin işgalciye vurduğu darbeler bu kez çok daha etkili oluyordu. Çünkü füzeler artık kuzeyde Tel Aviv’i aşmış, güneyde Eilat’a kadar ulaşmıştı. Ben Gurion Havaalanı’na sefer planı yapan birçok havayolu şirketi seferlerini iptal etmek zorunda kaldı. Hayfa limanının bile risk altında olduğu görüldü. Pek çok yerde fabrikalar durdu, işgalciler sığınaklarda yaşamak zorunda kaldı. Zorunlu ihtiyaçlarını temin amacıyla sığınaklardan çıkabilmek için Filistin direnişinin saldırılarını geçici bir süre durdurup kendilerine insanî amaçlı olarak mühlet vermesini beklemek zorunda kaldılar. İşgalci siyonist, Gazze halkına yönelik saldırılarında böyle bir mühlet tanıma işlemi yapmayarak gece, gündüz demeden, yaşlı çocuk, kadın erkek ayırmadan kesintisiz saldırılara devam etti.

Ama işgal rejimi başbakanı Netanyahu, olayların böyle sürüp gitmesinin kendisinin de siyasi geleceğini ciddi tehlikeye sokacak boyutlara doğru ilerlemesine neden olacağını fark etti ve görünüşte ABD Başkanı Joe Biden’ın teşvikleriyle, Mısır’ın aracalığıyla “şartsız ateşkes”e razı olmak zorunda kaldı.

İşgal rejimi başbakanı Netanyahu ateşkesten sonra yaptığı açıklamada saldırının Hamas karşısında dengeleri değiştirdiğini ve sadece mevcut durumda değil gelecekteki faaliyetlerinin de kontrol altına alındığını iddia etti. Oysa bu tamamen saçmadır. Dengeleri değiştiren Filistin direnişi olmuştur ve işgalci yaşananlardan çok ağır bir ders çıkarmak zorunda kalmıştır. Filistin direnişini zorlamanın kendisine de pahalıya mal olacağını işgalci, bir kez daha üstelik bu kez çok daha büyük darbeler alarak hissetmiştir.

İşgalci siyonist 2014 Savaşı’nı tam elli gün sürdürmüştü. O zaman çok daha büyük bir yıkım gerçekleştirmiş ve 1600’den fazla masum insanı hunharca katletmişti. Ama bu kez Filistin direnişini teslim olmaya zorlayıncaya kadar operasyonu sürdürmekte kararlı olduğunu başta iddia etmesine rağmen 11. günde ateşkese razı olmak zorunda kaldı. Çünkü Filistin direnişinin bu kez Askalan’a ilk sekiz gün içinde, 2014’teki elli günlük savaş süresince attığının üç katı kadar füze attığını bizzat siyonist medya itiraf etti. Yine siyonist medyanın itirafına göre 1948’de işgal edilmiş yani “İsrail” olarak tanımlanan bölgeye atılan füzelerin sayısı dört bini bulmuştur. İsrail ekonomisi tamamen kilitlenmiş, birçok yerde hayat durmuştur. Ayrıca bu kez direnişin 1948 Toprakları’nda, Kudüs’te ve Batı Yaka bölgesinde de yoğun bir şekilde etkisini göstermesi işgalci saldırganı iyice zorlamıştır. Buralardaki eylemler Filistin direnişinin birlik ve bütünlük içinde, işgale karşı yekvücut olduğunu göstermiştir.

İşgalci Netanyahu, kara operasyonu cesareti gösterememesini izah için “bir maceraya girmek istemedik; onun yerine daha etkili yolları tercih ettik” diye konuştu. Daha etkili olarak ne yaptın? Masum insanların evlerini, altyapı tesislerini, gökdelenleri, camileri ve medya kurumlarını vurdun. Kundaktaki bebekleri, hamile kadınları öldürdün. Ama kara operasyonunun neye mal olduğunu 2014 savaşında görmüştün ve bu kez göğüs göğüse çarpışma cesareti gösteremedin. Bu alçaklıktır. Ama bu alçaklık seni zelil olmaktan kurtaramadı.