Kudüs yarası çağımızda ümmetin en önemli yarasıdır. Ancak ümmetin fertlerinin bu yaraya bakışta oldukça farklı tavırlar ortaya koyduklarını görüyoruz. Oysa gerçekte bu davanın bir buluşma noktası olması gerekir. Çünkü o özelliklere yani birleştirici özelliklere sahiptir. Dolayısıyla ümmetin farklı kesimlerinin, değişik görüşlerdeki kanatlarının bir araya gelmesi için ortak zemin olma rolü oynayabilir.
Toplantıya 30 ayrı ülkeden 80 farklı kuruluşun temsilcisi katıldı. Bazı kuruluşlardan birden fazla temsilci katıldığından 100'den fazla katılımcı vardı. Toplantının birinci derecede amacı ise Kudüs ve Filistin davasıyla doğrudan ilgilenen sivil kuruluşlar ve cemiyetler arasında işbirliğini tesis etmek, güçlerin birleşmesini sağlayarak İslâm ümmetinin günümüzde en önemli meseleleri arasında yer alan Kudüs ve Mescidi Aksa davası etrafında bir ittifak oluşturmaktı.
Toplantının açılış konuşmasını Kudüs davası konusundaki özel gayretleriyle tanınan ve yaşının ilerlemesine rağmen gayretlerinde bir gerileme olmayan değerli ilim adamı Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi yaptı.
Prof. Kardavi, Kudüs'ün tüm İslâm âleminin öncelikli davası olduğuna bir kez daha vurgu yaparak Müslümanları bu dava etrafında kenetlenmeye çağırdı.
Toplantının manevi önderliğini İslâm âleminin tanınmış ve gayretli ilim adamlarından Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi yaptı. Kardavi ve toplantının ileri gelenleri akşam, yine İslâm âleminin ileri gelenlerinden Ayetullah Hüseyin Muhammed Fadlullah'ın verdiği ziyafette aynı masada buluştular.
Ayetullah Fadlullah yemekten sonra, Filistin ve Kudüs davasının öncelik ve önemi hakkında bütün misafirlerin ilgiyle dinlediği güzel bir konuşma yaptı.
Kudüs davasına büyük ilgi gösterdiği ve sohbetlerinde bu davanın önceliğine vurgu yaptığı bilinen Fadlullah, misafirlere kendi adına verdiği yemekten sonra yaptığı konuşma esnasında.
Kudüs buluşması bizim için aynı zamanda dünyanın dört bir yanından gelen değerli dostlarımızla, tanıdıklarımızla ve sevdiklerimizle buluşma fırsatı oldu.

Kudüs Buluşması

Ekim 2004, Kudüs dergisi

Kudüs yarası çağımızda ümmetin en önemli yarasıdır. Ancak ümmetin fertlerinin bu yaraya bakışta oldukça farklı tavırlar ortaya koyduklarını görüyoruz. Oysa gerçekte bu davanın bir buluşma noktası olması gerekir. Çünkü o özelliklere yani birleştirici özelliklere sahiptir. Dolayısıyla ümmetin farklı kesimlerinin, değişik görüşlerdeki kanatlarının bir araya gelmesi için ortak zemin olma rolü oynayabilir.

Kudüs meselesinin aynı zamanda İslâm karşıtı güçler tarafından da bir birleşme noktası olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Bundan dolayıdır ki gerçekte kendi içlerinde uzlaşma içinde olmayan sömürü güçlerinin Kudüs ve etrafındaki mukaddes beldeleri işgal altında tutan Siyonist yönetime arka çıkma, destek verme konusunda ittifak halinde olduklarını müşahede ediyoruz. Bunun değişik sebepleri var. Sebeplerden biri belki Siyonist lobilerin çağdaş sömürü güçleri üzerindeki etkisidir. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla en önemli sebep ümmetin yeniden toparlanıp birlik ve bütünlük oluşturmasında Kudüs davasının oynayacağı rolün tahmin edilmesidir.

Emperyalizm, Siyonist işgal vasıtasıyla İslâm coğrafyasının kalbine bir hançer saplamıştır. Bu hançeri aynı zamanda Müslümanların kendi içlerinde birlik ve bütünlük sağlamalarını, yeniden toparlanarak güç birliği oluşturmalarını engellemede değerlendiriyor. Bugün Kudüs üzerinde işgali sürdürenlerin tarih boyunca fitne ve siyasi kargaşa çıkarma konusunda önemli bilgi ve tecrübe kazanmış oldukları biliniyor. Emperyalizm de onun işte bu tecrübesini Müslümanların bütünleşmelerini önlemede değerlendirmesini istiyor ve bu konuda onunla işbirliği yapıyor.

Çağdaş emperyalizmle işbirliği içindeki Siyonist işgal aynı zamanda siyasi mekanizmaları yönlendirmede önemli ve etkili metotlar geliştirmiştir. İşte bu metotlar İslâm dünyasının dağınık halde devam etmesi için kullanılan yerel ve etnik yapılanmaların kontrol altında tutulmasında önemli ölçüde işe yaramaktadır. Bu yapılanmalar kendi güçlerini ve sultalarını koruyabilmek için Siyonistlerle ve onların arkasında duran çağdaş güçlerle işbirliğini bir zorunluluk olarak görüyorlar. Bu anlayış ise Siyonistlerin ve onların arkasında duran çağdaş emperyalist güçlerin İslâm dünyasının bütünleşmesini önlemek için geliştirdikleri politikaları uygulamaya geçirmelerinde veya uygulamaya geçirmiş oldukları politikalarını tavizsiz bir şekilde sürdürmelerinde bayağı işe yaramaktadır.

Bu açıdan baktığımızda Kudüs davasının alelade bir toprak meselesi değil anahtar rolü oynayan merkezi bir dava konumunda olduğunu görürüz. Tarihe baktığımız zaman Kudüs davasının geçmişte de böyle bir rol oynadığını görürüz. Bu itibarla Kudüs'ün işgalden kurtarılması için mücadele edenlerin tüm İslâm ümmeti adına bu mücadeleyi sürdürdüklerini söyleyebiliriz. Üstelik sadece o toprakları işgal altında tutan Siyonist sultaya karşı değil onu İslâm âleminin kalbine saplanmış bir hançer gibi kullanabilmek için devamlı destek ve güç veren çağdaş emperyalizmin bütün kanatlarına karşı bu mücadeleyi sürdürmektedirler.

Bu durum karşısında ümmetin kitlelere yön veren ilim ve fikir ehlinin Kudüs davasına özel bir öncelik ve önem vermesi büyük yarar sağlayacaktır. Eğer bunu başarabilirlerse bu davanın aynı zamanda oldukça farklı görüşlerdeki ve çizgilerdeki kesimleri bir araya getiren bir buluşma zemini oluşturduğunu da bizzat müşahede edeceklerdir.

Biz Haziran 2004'te Beyrut'ta gerçekleştirilen ve Kudüs İçin Çalışan Kurumlar Buluşması kısaca Kudüs Buluşması (Multeka'l-Kuds) adı verilen uluslar arası toplantıda bunu fiilen müşahede ettik.

Kudüs davası için çalışan kuruluşların temsilcilerinin buluşması amacıyla tertip edilen uluslar arası toplantıya katılmak amacıyla 23 Haziran 2004 Çarşamba günü, Filistin Dostları Girişimi (FDG)'nden ve aynı zamanda Aksa Haber'in ve Kudüs dergisinin sorumlusu Mustafa Eğilli ile birlikte Lübnan'ın başkenti Beyrut'a gittik. Havaalanından gidip otele eşyalarımızı yerleştirdikten hemen sonra yoğun bir tempo ile faaliyetlere katıldık. Merkezi Beyrut'ta bulunan ve benim de üyesi olduğum Kudüs Müessesesi'nin öncülüğünde düzenlenen toplantı benim için Kudüs davasıyla ilgili faaliyetler yürüten kuruluşların temsilcileriyle bir araya gelmenin yanı sıra uzun süreden beridir görüşemediğimiz ama daha dün görüşmüş gibi kalbi muhabbetle birbirimize yakın durduğumuz önemli dostlarımızla bir araya gelme fırsatını da verdi. Yani hem yeni dostluklar tesis etme hem de eski dostlukları pekiştirme fırsatını elde ettik.

Toplantıya 30 ayrı ülkeden 80 farklı kuruluşun temsilcisi katıldı. Bazı kuruluşlardan birden fazla temsilci katıldığından 100'den fazla katılımcı vardı. Toplantının birinci derecede amacı ise Kudüs ve Filistin davasıyla doğrudan ilgilenen sivil kuruluşlar ve cemiyetler arasında işbirliğini tesis etmek, güçlerin birleşmesini sağlayarak İslâm ümmetinin günümüzde en önemli meseleleri arasında yer alan Kudüs ve Mescidi Aksa davası etrafında bir ittifak oluşturmaktı.

Kudüs davası ve Filistin halkı ne yazık ki İslâm dünyasındaki devletler, resmi yönetimler tarafından büyük ölçüde ihmal edilmektedir. Zaten Filistin'in bugün bu durumda olmasının en önemli sebeplerinden biri budur. Bir tarafta tüm emperyalist güçleri arkasına almış ve tarihi çarpıtarak dünya kamuoyunu yanıltan işgal, diğer tarafta ise güçleri ellerinde bulunduranların ihmal ettiği mağdur ve mazlum bir halk var. Yani zulmeden tarafa destek verenler, ellerinde bulundurdukları güçleri onun yayılmacı politikalarına yardım amacıyla seferber ediyorlar. Ama zulme uğrayan tarafa yardım etmeleri gerekenlerden güçleri ellerinde bulunduranlar bu gücü, o mağdur halka arka çıkmak için değil tam aksine arka çıkanların da önlerini kesmek için kullanıyorlar.

İşte böyle bir ortamda gönüllü kuruluşların ve faaliyetlerin ehemmiyeti büyük ölçüde artıyor. Ama gönüllü çalışmalar yürütenlerin de dağınık halde hareket ettiklerini, aralarında bir koordinasyon olmadığını görüyoruz. Oysa koordinasyon ve güç birliği sağlanabilse daha büyük neticeler elde edilmesi, işgalci şiddete karşı dünya kamuoyunun daha çok bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi mümkün olabilecektir. Bunun farkına varan Kudüs Müessesesi de bu alanda faaliyet yürüten gönüllü kuruluşlar ve organizasyonlar arasında bir koordinasyon sağlamak amacıyla kolları sıvamış bulunuyor. Bu konuda belli renk ve fikre göre ayırım da yapılmayıp, Kudüs davası ortak zemininde bir işbirliğinin geliştirilmesine çalışılıyor.

Kudüs Buluşması'nın birinci günü genellikle açılış konuşmalarıyla, ortak toplantılarla ve tanıtım amaçlı konuşmalarla geçti. Bu çerçevede farklı ülkelerde Kudüs davası için faaliyetlerde bulunan kuruluşları temsilen birçok kişi çalışmaları hakkında özet bilgiler veren konuşmalar yaptılar. Tabii bu konuşmaların amacı bir propaganda ve reklam faaliyeti değil, diğer kuruluşlara örnekler sunmak ve karşılıklı olarak birbirlerinin tecrübelerinden istifade etmekti. Çünkü her bir kuruluşun farklı bir alanda tecrübeleri ve geliştirdiği metotları vardı. Bunların ortak zeminde konuşulması ve tanıtılması diğerlerinin de eksik taraflarını görmelerine veya yeni aktivite örnekleri almalarına vesile oluyordu. Bu açıdan söz konusu tanıtım konuşmalarının oldukça büyük faydalarının olduğunu umuyoruz. Bizden de arkadaşımız Mustafa Eğilli, Filistin Dostları Girişimi'nin faaliyetleri hakkında özet bilgiler sunan bir konuşma yaptı. Eğilli'nin kendisine ayrılan süre içinde sadece özet bilgiler verdiği çalışmalar hakkında biraz daha ayrıntılı bilgiler içeren yazıyı da çoğaltarak görevliler vasıtasıyla katılanlara dağıtılmasını sağladık.

Gerek arkadaşımızın yaptığı konuşmanın ve gerekse zikrettiğimiz yazının dağıtılmasının Kudüs davası için çalışan kurumlarla bir irtibat bağı kurulması açısından önemli yarar sağladığını tahmin ediyoruz. Allah'ın izniyle bu vesileyle dünyanın değişik ülkelerinde Kudüs davası için faaliyette bulunan kurumların ve şahısların Türkiye'de de "Filistin Dostları Girişimi" adıyla yürütülen bir sivil toplum organizasyonunun varlığından haberleri oldu.

Toplantının ikinci gününde grup çalışmaları yapıldı. Bu amaçla toplantıya katılan kurumların çalışma alanlarına göre farklı çalışma grupları oluşturuldu. Bu gruplar kendi aralarında görüşmeler yaparak faaliyetlerini nasıl geliştirebilecekleri, alanlarında nasıl işbirliği yapabilecekleri konusunda fikir alış verişinde bulundular.

Gündüzleri gayet dolu geçen iki günlük toplantının geceleri de önemli hususların dile getirildiği oldukça canlı davetlerle değerlendirildi. Bu açıdan diyebilirim ki Kudüs Buluşması, şimdiye kadar katıldığım onca uluslar arası toplantı içinde en verimli geçen, en çok istifade edebildiğim toplantı olmuştur. Orada iki günlük sürede elde edebildiklerimi bazı uluslar arası toplantılarda bir haftalık süre içinde bile elde edememişimdir.

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere İslâm coğrafyasında resmi mekanizmalar Kudüs davasını büyük ölçüde ihmal ediyorlar. Ancak Müslüman halkların da bu davaya yeterince sahip çıkabildikleri söylenemez. Eğer ki yeterince sahip çıksalardı Siyonistlerin kendilerini bu kadar cüretkâr görebilmeleri mümkün değildi. Türkiye'de Kudüs'ün ve Filistin'in durumu tartışılırken çoğunlukla Arap ülkeleri ve halkları yargılanır. Oysa bu davanın sadece Arap dünyasının davası olmadığı ve Müslümanların hepsinin kendilerini hesaba çekmeleri ve sadece Kudüs konusunda değil genel olarak ümmetin karşı karşıya olduğu durum konusunda bir öz eleştiri yapmaları gerektiği artık anlaşılmalıdır.

Müslümanların bugün karşı karşıya oldukları durumun en önemli sebebi ümmet bilincinin zihinlere yerleşmemiş ve pratik hayata yansıtılmamış olmasıdır. Resulullah (s.a.s.)'ın bir hadisinde, Müslümanların bugün karşı karşıya oldukları durum haber verilirken özellikle bu noktaya yani suyun götürdüğü çöpler gibi dağınık olacaklarına dikkat çekilmektedir. Bu sebeple Müslümanların artık aralarındaki ihtilaflardan kaynaklanan engelleri aşarak ümmet bilincine ve bütünlüğüne ulaşmanın yollarını araştırmaları gerekmektedir. İşte o zaman sahip oldukları gerçek güç ve imkânlar ortaya çıkacaktır. Beyrut'ta düzenlenen "Kudüs İçin Çalışan Kurumlar Buluşması" başlıklı uluslar arası toplantının bu çerçevede atılmış bir adım olduğunu söyleyebiliriz.

Burada söz konusu toplantıda yapılan konuşmalardan da bazı hususları sizlere aktarmanın faydalı olacağını umuyoruz.

Lübnan'ın ileri gelen ilim adamlarından Hişam Safiyyuddin, Filistin Şehitleri Kurumu'nun verdiği akşam yemeği ziyafetinden sonra yaptığı konuşmada bugün Kudüs'ün içinde bulunduğu durumun ümmetin içinde bulunduğu durumu yansıttığına dikkat çekti. Gerçekten Yüce Allah'ın mübarek kılındığını bildirdiği o beldenin durumunun bugün olduğu gibi tarih boyunca da ümmetin aynası olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden ümmetin bu davaya öncelik vermesi ve büyük bir duyarlılıkla sahip çıkması gerekir. Türkiye'deki Müslüman toplumun da artık bu davaya sürekli "Arap" rengini vererek, onu tarihin çarpıtılmasından ileri gelen birtakım yanlış değerlendirmelerin mahkûmu ve mağduru olarak bırakmaktan vazgeçmesi gerekmektedir.

Toplantıya Güney Afrika'nın Cape Town şehrinden katılan ve orada "Aksa Dostları" adıyla bir organizasyon oluşturmuş olan İsmail Collier, Siyonistlerin anti-semitizm, holokost hikâyelerini sürekli kullanarak kendisinin gerçekleştirdiği katliamları bu alandaki propagandalarının gölgesinde bırakmayı başardığına, bu yüzden İsrail etkisindeki ülkelerde Siyonistlerin sürekli "masum" gösterildiğine dikkat çekti. Bu, Siyonistlerin tarihi ve güncel gerçekleri çarpıtmalarına önemli bir örnektir.

Yine Lübnan'ın ileri gelen ilim adamlarından olan ve programın kapanış konuşmasını yapan Faysal Mevlevi, Müslümanların vakıayı göz önünde bulundurarak pratik hayata yansıtılması mümkün olan projeler geliştirmeleri ve adım adım hedefe doğru ilerlemeleri gerektiğini vurguladı.

İslâm dünyasının yakından tanıdığı Münir Şefik, Filistin meselesiyle ilgili ilkesel konuların da ihmal edilmemesi ve hem kısa vadeli, hem de uzun vadeli programlarımızın olması gerektiğini vurguladı.

Beyrut'taki Kudüs Buluşması ümmetin değişik kanatlarını bir araya getirme ve potansiyel gücü aktif güce dönüştürme yolunda atılmış önemli bir adımdı. Toplantıda işin orada kalmaması ve yeni adımlar atılabilmesi için Kudüs Müessesesi'nin müdürü Dr. Muhammed Ekrem el-Adluni'nin başkanlığında bir heyet oluşturuldu. Bu heyetin Kudüs davası için başarılı faaliyetler ortaya koyması için Yüce Allah'ın kendilerine yardımcı olmasını diliyoruz.