İsrail'in Rafah'taki Vahşeti

19 Mayıs 2004 Çarşamba

Bugün, Rafah'ta Tellu's-Sultan mahallesinde kuşatmaya alınan ve evleri yıkılan kardeşlerine desteklerini ifade etmek için yürüyüşe geçen Filistinlilerin üzerine Siyonist saldırganların Amerikan yapımı Apaçi helikopterleriyle saldırı düzenlemeleri sonucu en son bilgilere göre 22 kişi hayatını kaybetti, 35 kişi de yaralandı. Böylece son iki gün içinde Rafah bölgesinde şehit edilenlerin sayısı 46'yı buldu. Ölü sayısının daha da artmasından endişe ediliyor. Çünkü işgalci saldırganların füze saldırısında yaralananların arasında birçok ağır yaralının bulunduğu bildiriliyor. Son helikopter saldırısında şehit edilen 22 kişinin büyük çoğunluğunun da çocuklardan olduğuna dikkat çekiliyor. Bunların 10'u ilk saldırı esnasında, diğerleri ise hastaneye kaldırılmalarından sonra hayatlarını kaybettiler. Verilen bilgilere göre işgal devleti helikopterleri saldırıda altı füze fırlattılar.

İşgalci Siyonistlerin, son birkaç gündür Gazze'nin Rafah bölgesinde sürdürdüğü yıkım ve katliamlarla bir soykırım ve toplu sürgün çabası içinde oldukları anlaşılıyor. Bugüne kadar yapılanlar karşısında dünyadan herhangi bir ses çıkmaması, Arap ülkelerinin de tam bir acziyet içinde Amerikan emperyalizmi tarafından dayatılan reformları tartışmakla meşgul olmaları işgalci Siyonistleri cüretlendiriyor.

İşgalci Siyonistlerin bugün böyle bir saldırıyı gerçekleştirebilmelerinde dünyadaki tüm hâkim sistemlerin belli oranda payları vardır. Çünkü birkaç günden beridir sürdürülen vahşet karşısında hiçbir etkili adım atılmaması tarihinde Sabra ve Şatilla katliamı, Kibya katliamı gibi vahşi katliamlar olan Şaron'u cesaretlendirmiş, o da insanların toplu yürüyüşe geçtikleri sırada üzerlerine roket yağdırmaktan çekinmemiştir. O hatta böyle bir yürüyüş vesilesiyle insanların bir araya gelmelerini, kendi iğrenç arzularını yerine getirmek ve kan dökme konusundaki aç gözlülüğünü tatmin için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak değerlendirmiştir.

Siyonist işgal devletinin Rafah'ta birkaç günden beridir icra ettiklerine bakarsak nasıl böyle bir saldırıya cesaret edebildiğini daha iyi anlarız.

İşgal devleti birkaç günden beridir Rafah'ta Mısır - Filistin hududu boyunca ev yıkımı gerçekleştiriyor. Birkaç gün içinde iki yüzden fazla ev yıkıldı ve binlerce insan evsiz bir şekilde sokaklara bırakıldı. İşgal devleti bu evlerin, içlerinden işgalci askerlerin üzerine ateş edilmesi sebebiyle yıkıldığını iddia ediyor. Oysa bu iddia tamamen gerçeklere ve vakıaya aykırıdır. Her şeyden önce bu kadar çok sayıda evin içinden işgalcilerin üzerine ateş edilmiş olması Filistin'de yaşanan gerçeğe, vakıaya aykırıdır. İkinci olarak Filistinliler, işgalcilerin evlerden ateş edilmesini bu evlerin üzerine yoğun ateş ve yıkım için gerekçe olarak kullandıklarını bildiklerinden daha önce evlerden ateş etmeme konusunda prensip kararı almışlardı ve herhangi bir mücahidin belli bir evde kuşatmaya alınması durumu dışında bu karara uyulmaktadır. Dolayısıyla söz konusu iddia tamamen saçma ve dünya kamuoyunu yanıltma amacına yönelik bir saptırmadır. Asıl amaç ise Mısır - Filistin sınırı boyunca geniş bir alanda evleri tamamen yıkarak boş bir bölge oluşturmak ve bu bölgeyi sıkı askeri denetim altına almak, böylece Mısır - Gazze arasındaki geçişleri çok sıkı bir şekilde kontrol etme imkânı oluşturmaktır. İşgal devleti yetkilileri oluşturmak istedikleri bölgede aynı zamanda bir hendek kazmayı ve bu hendeği su ile doldurmayı planladıklarını son günlerde yaptıkları açıklamalarda dile getirdiler. Yani Batı Yaka'daki utanç duvarına benzer bir şekilde Gazze bölgesinde de bir utanç çukuru oluşturmayı planlamaktadırlar. (İnşallah kazdıkları tüm çukurlar su ile değil de başta Şaron olmak üzere kendi vahşi ve saldırgan teröristlerinin cesetleriyle doldurulur!)

İşgalciler, Rafah'ta sınır boyunca boş bir alan oluşturmak amacıyla yıkım yaparken meydana gelen tepkileri bastırmak için askerlerle saldırılar düzenledi ve Tellu's-Sultan mahallesinde 18 Mayıs sabahından itibaren on dokuz kişinin şehadetiyle sonuçlanan bir katliam gerçekleştirdiler. Yıkım olayları karşısında herhangi bir hareketlilik olmadığı gibi bu katliam karşısında da kimsenin sesi çıkmadı. Bu durum İsrail'i daha da cesaretlendirdi ve ev yıkımına devam etti. Bu arada işgalcilerin vahşette nerelere vardıklarını gösteren son derece iğrenç ve insanlık dışı saldırılar meydana geldi. İşte bazı örnekler:

18 Mayıs Salı sabahı, yıkılmak üzere işaretlenen evlerindeki eşyalarını kurtarmak isteyen aileden üç kişi işgalcilerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelerle şehit edildi. Saldırıda beş kişi de yaralandı. Rafah mülteci kampının Sûku'ş-Şa'ra mıntıkasında "O" blokta bulunan evleri yıkılmak üzere işaretlenen bir aile en azından eşyalarını kurtarmak istedi. Ancak Rafah semalarını hiç terk etmeyen ABD ikramı İsrail helikopterleri hemen üzerlerine füze fırlattılar ve 27 yaşındaki Abdurrahman Muhammed en-Nevaciha, 24 yaşındaki Muhammed Halil el-Cundi ve 22 yaşındaki Velid Ebu Cezer hemen saldırı sonrasında hayatlarını kaybettiler.

Yine 18 Mayıs tarihinde 14 yaşındaki Muhammed el-Muğir çatıda beslediği güvercine yem vermek için evinin çatısına çıktı. Ama çıkmasıyla Siyonist saldırganların kurşunlarına hedef olması bir oldu ve kanlar içinde yere düştü. 16 yaşındaki ablası Esma kardeşinin yardımına koşmak istedi. Ama o da saldırıya hedef oldu ve her ikisi birden işgalcilerin kurşunlarıyla ömürlerinin baharında hayata veda ettiler.

19 Mayıs Çarşamba sabahı Siyonist işgalciler yine Rafah'ın Tellu's-Sultan mahallesinde Haydar Hasune adında birinin evini yıkmak istediler. Ancak Filistinliler buna engel olmak için evi insan korumasına almak istediler. Ne var ki işgalci saldırganlar hiçbir şey dinlemeyerek tanklarını ve yıkım araçlarını evin üzerine sürerek duvarlarını içindekilerin üstüne yıktılar. Böylece Hasune ailesi üstlerine yıkılan evlerinin enkazı altında kaldı.

Yine 19 Mayıs Çarşamba sabahı işgalci saldırganlar Rafah'ın Tellu's-Sultan mahallesinde 16 - 60 yaş arasındaki herkesin beyaz bayraklar kaldırarak evlerinden çıkmalarını istediler. Ancak Filistinliler bu şekilde çıkmayı reddettiler. Bunun üzerine silah zoruyla çıkarmak istediler. Bu esnada 16 yaşın altındaki çocuklara bir şey yapılmayacağı zannıyla ve Siyonistlerin her zaman sahtekâr, gadredici olduklarını düşünmeden 13 yaşındaki Sabir Ebu Lebide dışarı çıktı. Ama evinden dışarı çıkmasıyla işgalci vahşilerin kurşunlarına hedef olması bir oldu. Sabir hayatını kaybederken yanına çıkan kardeşi Yusuf Ebu Lebide de yaralandı. Hastane kaynakları vücudunun birkaç yerinden yaralanan Yusuf'un durumunun ağır olduğunu, yaralanan üçüncü bir kardeşlerinin durumunun ise orta olduğunu bildirdiler.

Siyonist saldırganların Filistinlilerden "beyaz bayrak" kaldırmalarını istemesi olayının Türkiye'deki bazı haber kaynakları da dâhil olmak üzere muhtelif medya araçları ve haber kaynakları tarafından saptırıldığını görüyoruz. Bazı kaynaklarda olay aynen işgalci Siyonistlerin ağzından ve saptırılarak yansıtılıp, Filistinlilerin beyaz bayrak kaldırarak teslim oldukları, bu arada bazılarının buna tepki gösterdikleri ve teslim olanlara ateş ettikleri ileri sürüldü. Oysa bu tamamen işgalci Siyonistlerin iddiaları ve çarpıtmalarıdır. Herhangi bir "teslim olma" veya "beyaz bayrak" kaldırma, ya da birilerinin teslim olanlara ateş etmeleri hadisesi söz konusu değildir. Sadece evleri üstlerine yıkılacağı tehdidinde bulunulan ve evlerin çatılarına çıkan işgalciler tarafından silah zoruyla tehdit edilen Filistinliler evlerini terk ederek bazı noktalara toplanmışlardır. Siyonistlerin vahşice ve hiçbir ölçü tanımadan insanların evlerini üstlerine yıktığı, havadan füzeler yağdırdığı bir ortamda savunmasız, silahsız kişilerin bunu yapmaları da tabiidir. Yıkılan evlerden işgalci askerlerin üzerine ateş edildiği iddiasında olduğu gibi bu iddiada da saptırma ve çarpıtma mevcuttur. Ne var ki bilgi kaynakları genellikle Siyonist işgalcilerin açıklamaları olan birtakım haber mekanizmaları bu saptırmaları gerçek gibi kamuoyuna yansıtmaktadırlar.

İşgalciler son yıkım işlemlerinde ve buna paralel olarak gerçekleştirdikleri saldırılarda, katliamlarda hiçbir ölçü ve sınır tanımamış, yaralıları taşıyan ambulanslar da dâhil olmak üzere önlerine çıkan her şeye ateş etmişlerdir.

Tabii bütün bu gelişmeler, en son büyük bir kalabalığın üzerine 6 füze fırlatılması suretiyle gerçekleştirilen katliamın gölgesinde kaldı. Ama zikrettiğimiz olaylar işgalcilere işte böyle bir katliam gerçekleştirme cesareti vermiştir. Çünkü dünyada Siyonistlerin vahşi saldırılarına karşı hiçbir hareketlilik meydana gelmediği gibi onları daha da cesaretlendirecek gelişmeler oldu. Örneğin ABD başkanı Bush her zaman yaptığı gibi Rafah'taki yıkım ve katliamlarla ilgili son açıklamasında da İsrail'in "kendini savunmak için istediğini yapma hakkı olduğunu" söylemişti.

Mısır hükümetinin, geçtiğimiz Pazar sabahı gerçekleştirdiği tutuklamalar da işgalci saldırganlara ve Amerikan emperyalizminin Irak'ta gerçekleştirdiği işkencelere karşı kitlesel tepkileri organize edenlere bir gözdağı verme operasyonuydu. Bilindiği üzere Mısır hükümeti, 16 Mayıs Pazar sabahı ülkenin değişik şehirlerinde gerçekleştirdiği operasyonlarda Müslüman Kardeşler cemaatinin ileri gelenlerinden 50 kişiyi tutuklattığı gibi onların işyerlerini de kapattı. Görünüşte operasyonla yasaklı bir örgütü yeniden hayata geçirme suçlamasına başvuruldu. Asıl sebep ise Irak'taki işkencelere ve Gazze'deki yıkım ve katliamlara karşı kitlelerin tepkilerini söz konusu cemaatin organize etmesiydi. Mısır hükümetinin Gazze'deki yıkımlara paralel olarak böyle bir tutuklama operasyonu gerçekleştirmesi işgalci Siyonistlere kimlerin cesaret verdiği konusunda düşündürücü ve dikkat çekicidir.

Sonuç itibariyle işgalci Siyonistler bu saldırılarda sadece kendi güç ve cesaretleriyle hareket ediyor değiller. Ne yazık ki Müslüman halkların başına musallat edilen kukla yönetimlerin, bu halkların önünde Berlin duvarı gibi duvarlar oluşturmaları, dünyanın genelinde ise insanların onur ve haysiyetlerini ayaklar altına alan işkenceleri bir güç göstergesi olarak algılayan ABD'nin hüküm sürmesi Siyonistlere bu cesareti vermektedir.