Bilindiği üzere Türkiye, özellikle son yıllarda imzaladığı işbirliği anlaşmalarıyla İsrail'le, "iki dost ülke" derecesini de aşarak "iki kardeş ülke" diye anılabilecek bir noktaya kadar geldi. Bunda Türkiye'nin çizgisini etkileyen önemli birtakım sebeplerin olduğunu düşünüyoruz. Bunların başında ABD'nin İsrail'i Ortadoğu'nun en güçlü devleti ve bölgede önemli tehdit unsuru haline getirme çabası gelmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye'deki İsrail yanlısı lobi faaliyetlerinin de etkisinin olduğuna inanıyoruz. İsrail yanlısı lobiler hakkı hukuku değil çıkarı ön plana alan basın yayın organları vasıtasıyla da kamuoyunu etkilemeye ve devlet yönetiminin İsrail'le ilişkiler konusunda kendini rahat hissetmesi için gerekli zemini hazırlamaya çalışmaktadırlar. Ayrıca gerçekte Filistin halkını temsil etmeyen ama kendilerini "Filistin tarafı" olarak lanse eden bir ekibin imzaladığı anlaşmalar da İsrail'le ilişkileri ve işbirliğini kolaylaştırmıştır. Çünkü söz konusu anlaşmalar artık Filistin sorununun bir "barış süreci"ne girdiği dolayısıyla İsrail'i "meşru" bir devlet olarak tanımanın ve onunla işbirliği yapmanın herhangi bir sakıncasının olmayacağı imajı oluşturulmuştur.
İşin gerçeğinde İsrail kuruluşunu ilan ettiği tarihte olduğu gibi bugün de bir işgal, gasp, saldırı ve zulüm devletidir. İmzalanan anlaşmalar Filistin halkı lehine hiçbir yenilik getirmediği gibi aksine üzerinde İsrail tarafından kumanda edilen ve "özerk yönetim" olarak adlandırılan ikinci bir balyozun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kudüs çevresinde Filistinlilere ait birtakım arazileri gasp ederek buralara Yahudiler için yeni yerleşim birimleri inşa etmesi İsrail rejiminin bir gasp devleti olmaya devam ettiğinin göstergesidir. Öte yandan gerek 1948 ve gerekse 1967 savaşında işgal edilen toprakların yaklaşık yüzde doksanı hala siyonist işgalcilerin elindedir. Kalan kısımların ise mülkiyeti Filistinlilerde olsa bile kontrolü tamamen İsrail'in elindedir. Bu itibarla İsrail, her zaman olduğu gibi bir işgal devletidir. BM'in Siyonizmin bir tür ırkçılık olduğuna dair kararlarını iptal ettirebilmek için ABD'yi devreye sokması İsrail'in siyonist devlet sıfatı taşıdığını ortaya koymaktadır. Siyonizm ise "Büyük İsrail" idealinin ideolojik boyutunu oluşturmaktadır. Bu itibarla İsrail işgal devleti, Türkiye dahil bütün bölge ülkeleri için ciddi bir tehlike ve tehdit unsuru olmaya devam etmektedir. Kısacası son dönemlerde imzalanan anlaşmalar İsrail işgal devletinin hiçbir özelliğini değiştirmediği gibi Filistin meselesinin çözümü konusunda da hiçbir olumlu gelişme sağlamamıştır.
Ancak Türkiye'nin İsrail'le ilişkilere ve işbirliğine burada dikkat çektiğimiz açıdan değil stratejik açıdan yaklaştığını, özellikle ABD'yle ilişkiler açısından İsrail'le işbirliğine büyük önem verdiğini görüyoruz. Bu arada İsrail ordusunun bölgenin en güçlü ordusu olduğu, ayrıca İsrail'le işbirliğinin Suriye ve Yunanistan karşısında Türkiye'ye birtakım avantajlar sağlayacağı sanılıyor.
Öncelikle İsrail ordusunun sanıldığı gibi güçlü olmadığına, şimdiye kadar bölgede girdiği savaşlardaki başarısının bölge ülkelerinin ihanetlerinden kaynaklandığına dikkat çekmek istiyoruz. 1968 Kerame savaşında Filistinli gerillalar karşısında yenilgiyi kabullenmek zorunda kalması, intifada karşısındaki zaafı, Güney Lübnan'da Güney Lübnan Ordusu (SLA) adında paralı hıristiyan milislerden oluşan bir destek güç oluşturmasına rağmen Hizbullah milisleri karşısında sürekli güç kaybetmesi vs. İsrail işgal ordusunun sanıldığı gibi güçlü olmadığını ortaya koymaktadır. İsrail ordusunun sahip olduğu teknik güç ise tamamen ABD desteğinden kaynaklanmaktadır. Fakat şunu bilmek gerekir ki, İsrail hiçbir zaman Türkiye'ye bütün teknik imkanlarını açmaz. Çünkü biraz önce de ifade ettiğimiz üzere siyonizmin büyük hedefi Türkiye'nin de önemli bir bölümünü kapsamaktadır.
İsrail'le işbirliğinin Yunanistan ve Suriye'ye karşı Türkiye'ye avantaj sağlayacağı düşüncesi ise yanlış bir düşüncedir. Öncelikle İsrail'in Türkiye'yle olduğu kadar Yunanistan'la da sıkı münasebetlerinin olduğu bilinmelidir. Ayrıca İsrail için ABD'yle ilişkileri Türkiye'yle ilişkilerinden önemlidir. ABD için ise Yunanistan'la ilişkileri Türkiye'yle ilişkilerinden önemlidir. Yani ABD, İsrail ve Yunanistan aynı kulübün elemanlarıdır. Türkiye ise sadece stratejik çıkarların hatırına kendisiyle yardımlaşılan ve kendisinden yararlanılan bir ülke konumundadır.
Suriye konusuna gelince: Aslında İsrail'in Türkiye'ye karşı konumu ne ise Suriye'ye karşı konumu da odur. Ancak Suriye'yle 1967 savaşından kalma birtakım sorunları olduğundan Türkiye'yle arasındaki işbirliğini Suriye'ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanmak istemektedir. Yarın bir gün Suriye'yle herhangi bir anlaşma yapması durumunda bugün Yunanistan karşısındaki konumu ne ise o zaman da Suriye karşısındaki konumu da aynı olacaktır. Yani İsrail işgalci, saldırgan, çıkarcı ve bütün bölge açısından tehdit unsuru niteliğindeki hedeflere sahip bir gasp devleti olduğundan hiçbir zaman "güven verici" bir ülke olması mümkün değildir.