Filistin cihadının kilometre taşlarından ve bu topraklarda İslâmi kimliğin korunması yolunda çok yönlü mücadele eden önderlerden olan Muhammed İzzeddin ibnu Abdülkadir el-Kassam, el-Ezher'de öğrenim gördü. |
İzzettin Kassam Filistin'e varınca Hayfa şehrine yerleşti ve burada hem öğrenci yetiştirmekle, hem de halkı İslâmi yönden şuurlandırmak için vaaz ve irşad çalışmaları yapmakla meşgul olmaya başladı. Vaazlarında genellikle siyonist tehlike üzerinde duruyor, halkı bu tehlikeye karşı uyanık olmaya çağırıyor ve cihada teşvik ediyordu. |
Şeyh İzzettin Kassam'ın mücadelesi Filistin halkı için bir meşale olmuş, onları harekete geçirerek 1936'da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Onun başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçoklarına cesaret kazandırmıştır. Böylece onun şehadetinden sonra çeşitli silahlı oluşumlar ortaya çıktı. |
İzzettin Kassam, 1935'te beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya'bed dağına çıktığı sırada İngiliz işgalcilere casusluk yapan biri tarafından yeri ihbar edildi. İngiliz işgalciler 500 kişilik bir mücehhez birlikle onu karadan ve havadan muhasaraya aldılar. Kendisine teslim olması çağrısında bulundular. Ancak Kassam ve beraberindekiler işgalcilere teslim olmayı değil karşı koymayı tercih ettiler. Bu kuşatma esnasında Şeyh Kassam'ın beraberinde sadece 14 mücahit bulunuyordu. |
İzzettin Kassam'ın cihadı Filistin halkında cihad ruhunu harekete geçirmiştir. |
İzzettin Kassam inandığı değerler için hem canını hem de malını feda etmekten asla çekinmemiştir. Şeyh İzzettin Kassam ilmiyle, takvasıyla, cesaretiyle,kararlılığıyla ve İslâmi duyarlılığıyla kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur. Çok ibadet ederdi. Namazı cemaatle kılmaya düşkündü. Teheccüt namazına devam ederdi. Namazdan sonra Allah'ı çokça zikreder ve çoğunlukla oruçlu olurdu. |
Filistin cihadının kilometre taşlarından ve bu topraklarda İslâmi kimliğin korunması yolunda çok yönlü mücadele eden önderlerden olan Muhammed İzzeddin ibnu Abdülkadir el-Kassam, 1880'de Suriye'nin Lazkiye şehrine bağlı bir sahil ilçesi olan Cebele'de dünyaya geldi. İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptıktan sonra 1896 yılında Mısır'daki el-Ezher Üniversitesi'nde tahsil görmeye başladı. el-Ezher'de öğrenim gördüğü süre içinde Mısır'daki İslâmi hareketin ileri gelenleriyle ilişkide bulundu. 1906'da buradaki ilmi tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli yerlerde davet ve eğitim faaliyetleri yürütmeye başladı. 1909 yılında büyük alim İzzeddin Tennuhi'nin derslerine ve sohbetlerine katıldı.
Kısa bir müddet Cebele'de ikamet etti. Daha sonra Türkiye'ye geldi. İnsanları hayra yöneltmek için bir sene kadar vaaz ve irşadda bulunup tekrar Cebele'ye döndü. Bu dönemde kısa bir süre Cebele'de Kur'an, tefsir, fıkıh gibi ilimleri okuttu. O sadece ders vermekle yetinmiyor, aynı zamanda gençlerin terbiyesi ile de ilgileniyordu. Hali, tavrı, güzel huyu davetini destekliyordu. Bu itibarla Şeyh İzzetin Kassam o dönemde Suriye'nin maddi ve manevi mimarlarının başında geliyordu.
Şeyh Kassam, davet faaliyetleriyle uğraşırken İtalyanlar Libya'nın Trablusgarb şehrini işgale kalkışmışlar, Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler de onlara karşı direnişe başlamışlardı. İzzettin Kassam Suriye'de Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler için yardım toplamaya başladı. Topladığı yardım büyük meblağlara ulaştı. Halk yardım kampanyasına bütün imkanlarını seferber ederek katıldı. Şeyh İzzettin Kassam ve yetiştirdiği mücahitler Ömer Muhtar'a yardım etmek için deniz yoluyla Trablusgarb'a ulaşmak üzere İskenderun'a geldi, ancak kırk gün kadar beklemelerine rağmen yola çıkamadılar. O zamanki Suriye hükümeti, mücahitleri geri çağırma emri çıkararak cihada katılmalarını engelledi.
Şeyh İzzettin Kassam, İslam düşmanlarıyla cihad için en ufak bir fırsatı kaçırmıyordu. Birinci Dünya Savaşı patlak verince ona da katıldı. Harbin bitimine kadar güç yetirebildiği sahalarda çalışmaya devam etti.
Fransızlar da diğer Avrupa ülkeleri gibi savaş sonrasında bazı sömürgeler elde ettiler. Bu sömürgelerin başında Suriye geliyordu. Şeyh İzzettin Kassam ve mücahitleri Suriye'de Fransızlara karşı cihada başladılar. Fransızlar ancak Sihyon bölgesinde tutunabiliyorlardı. Şam, Fransızların eline geçinceye kadar onlara büyük kayıplar verdirdi. Nihayet mücahitlerin bazıları Türkiye'ye iltica ettiler. Şeyh İzzettin Kassam ise sömürgeci güçlerin ve onlarla işbirliği içindeki siyonistlerin Filistin üzerindeki oyunlarının tehlikeli boyutlara geldiğini gördüğünden beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte 1921'de Filistin'e gitti.
İzzettin Kassam Filistin'e varınca Hayfa şehrine yerleşti ve burada hem öğrenci yetiştirmekle, hem de halkı İslâmi yönden şuurlandırmak için vaaz ve irşad çalışmaları yapmakla meşgul olmaya başladı. Vaazlarında genellikle siyonist tehlike üzerinde duruyor, halkı bu tehlikeye karşı uyanık olmaya çağırıyor ve cihada teşvik ediyordu.
O dönemde Filistin topraklarını işgal altında tutan İngilizlerin yoğun bir şekilde yahudileri getirip bu topraklara yerleştirdiklerini görünce halkı etkin bir şekilde cihada hazırlama çalışmalarını başlattı. Halkın gönlünü mertlik, kahramanlık, yücelik ve fazilet duygularıyla yoğurdu. Talebeleri cennete kavuşmak için can atıyordu.
Sadece vaaz ve irşad yoluyla insanları cihada hazırlamakla yetinmeyerek kendisi de bilfiil hazırlıkları başlattı. Bu hazırlık döneminde bir yandan samimi bir şekilde cihada katılacak eleman yetiştiriyor bir yandan da teçhizat ve maddiyat temin etmeye çalışıyordu. İzzettin Kassam, talebelerinden ve halkın içinde kendisine bağlı Müslümanlardan "askeri bir birlik" kurdu. Bu birliğe Şeyh Kassam'ın ismine nispetle "Kassamiler" denilmekteydi.
Kassamiler Hayfa'da ve Filistin'in kuzeyinde çok başarılı mücadeleler verdiler. Bundan dolayı da Müslümanların nazarında büyük bir şerefleri ve değerleri vardı. İngilizlerin gözlerini korkutmuş ve siyonist yahudilerin kalplerini titretmişlerdi. İzzettin Kassam'ın mücahitleri, çalışmalarını öyle gizli yürütüyorlardı ki İngilizler ne kadar uğraşsalar da bir türlü izlerini bulamıyorlardı.
1931'e gelindiğinde cihadın fiilen başlatılması için hazırlıklar son merhalesine gelmişti. Bu arada İzzettin Kassam'la, Kudüs'deki Kurtuluş Hareketi arasında irtibat da tamamlanarak güç birliği yapılmış ve hareket birliği sağlanmıştı. Halk bir şeyler sezmeye başlıyor, havada gerginliklerin olduğunu anlayarak içten içe olabilecek kıyam için kendilerini hazırlıyorlardı.
5 Nisan 1931'de fiilen cihad başlatıldı ve bu tarihte İzzettin Kassam'ın mücâhidleri el-Yecur'a düzenledikleri bir saldırıda bazı işgalci İngilizlerle onlarla işbirliği içindeki üç siyonisti öldürdüler. Bu olayın arkasından gerek İngiliz işgalcilere ve gerekse onların getirip Filistin topraklarına yerleştirdikleri siyonist teröristlere karşı çeşitli eylemler gerçekleştirildi.
Şeyh İzzettin Kassam'ın başlattığı bu kıyam, Filistinlilerin İngilizlere karşı başlattığı altıncı kıyam olarak yerini alıyordu.
İngiliz işgalciler İzzettin Kassam'ın verdiği cihaddan ciddi şekilde rahatsız oluyor; onu ortadan kaldırmak ve birliğini dağıtmak için yoğun bir çaba harcıyorlardı.
İzzettin Kassam, 1935'te beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya'bed dağına çıktığı sırada İngiliz işgalcilere casusluk yapan biri tarafından yeri ihbar edildi. İngiliz işgalciler 500 kişilik bir mücehhez birlikle onu karadan ve havadan muhasaraya aldılar. Kendisine teslim olması çağrısında bulundular. Ancak Kassam ve beraberindekiler işgalcilere teslim olmayı değil karşı koymayı tercih ettiler. Bu kuşatma esnasında Şeyh Kassam'ın beraberinde sadece 14 mücahit bulunuyordu.
Çatışma şafağın sökmesinden önce başlayıp sabahın onuna kadar sürdü. 20 Kasım 1935 tarihinde meydana gelen bu çatışmada Şeyh İzzettin Kassam, Şeyh Yusuf Abdullah, Şeyh Ömer Hasan Sa'di ve Hanefi ismiyle tanınan Mısırlı bir mücahid şehit edilirken diğer mücahitler İngilizlere esir düştüler.
Daha sonra esirler askeri mahkemede yargılanarak iki ile on beş yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldılar. Şeyh Kassam ve arkadaşlarının şehadeti Müslümanları hüzne boğmuştu. Cenaze namazları on binlerce Müslüman tarafından kılınarak "Bacur" şehitliğine defnedildi.
Şehit Kassam'ın cenazesine büyük bir kalabalık katıldı. İngilizler böyle bir kalabalığı o güne kadar hiç görmediklerinden, korkuya kapıldı ve topluluğu dağıtmak istediler. Ancak işgalcilerin bu girişimleri üzerine İngiliz askerleriyle Müslümanlar arasında çatışma çıktı. Bu çatışmada hem Müslümanlardan hem de İngiliz askerlerinden yaralananlar oldu. Şeyh İzzettin ve arkadaşlarının yerini ihbar eden casus ise daha sonra mücahitler tarafından öldürüldü.
Şeyh İzzettin Kassam'ın mücadelesi Filistin halkı için bir meşale olmuş, onları harekete geçirerek 1936'da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Onun başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçoklarına cesaret kazandırmıştır. Böylece onun şehadetinden sonra çeşitli silahlı oluşumlar ortaya çıktı. Bunların başta geleni yine onun taraftarlarınca ve Şeyh Ferhân es-Sa'di'nin liderliğinde kurulan İhvanu'l-Kassam hareketidir. Bunun yanı sıra Filistin'in bağımsızlığı için mücadele eden Filistin Arap Partisi, İzzettin el-Kassam'ın mücadelesinden cesaret alarak el-Futuvve adında silahlı bir gençlik teşkilatı kurdu. İbrahim el-Kebir liderliğinde de ed-Derâviş (Dervişler) adında bir silahlı grup oluşturuldu. Bunların dışında da çeşitli silahlı gruplar ortaya çıktı. Bütün bu silahlı grupların ortaya çıkmasında İzzettin el-Kassam'ın verdiği silahlı mücadelenin manevi bir örnekliği ve öncülüğü olmuştur.
İzzettin Kassam'ın şehadetinden sonra yine onun adamları tarafından kurulan ve yukarıda sözünü ettiğimiz İhvânu'l-Kassam hareketine mensup mücâhitler gerek işgal yönetimine gerekse yahudi göçmenlere karşı değişik zamanlarda çeşitli eylemler gerçekleştirdiler. 26 Eylül 1937'de de el-Celil'in manda valisini ve koruma görevlisini Nasıra'da öldürdüler. Bu olaydan sonra Şeyh Sa'di tutuklandı ve işgal yönetiminin askeri mahkemesinde idam cezasına mahkum edildi. 22 Kasım 1937'de de hakkındaki hüküm infaz edildi.
Şeyh İzzettin Kassam ilmiyle, takvasıyla, cesaretiyle,kararlılığıyla ve İslâmi duyarlılığıyla kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur. Çok ibadet ederdi. Namazı cemaatle kılmaya düşkündü. Teheccüt namazına devam ederdi. Namazdan sonra Allah'ı çokça zikreder ve çoğunlukla oruçlu olurdu.
Suriye'den Filistin'e altı kardeşiyle birlikte gelmişti. Ailesiyle beraber bir evde kalıyor ve beraberce yiyip içiyorlardı. Batı medeniyetinin getirdiği şatafatlı şeylere iltifat etmiyor, bilakis onlardan tiksiniyordu. Evinde çok gerekli ihtiyaç maddelerinden başka bir şey yoktu. Hatta bir halı, bir divan bile bulunmuyordu. İhtiyaçlarını genellikle ucuz ve külfetsiz şeylerden temin etmeye çalışıyor, eline geçen gelirin kalanıyla da cihad için silah alıyordu. Kardeşleriyle birlikte diğer işçilerle zaman zaman denizde çalışıyordu. Çok sade bir yaşantısı vardı. O inandığı değerler için hem canını hem de malını harcamaktan asla çekinmemiştir. Hem Şeyh İzzettin Kassam'ı hem de onun çağdaşı olan Ömer Muhtar gibi önderleri ölümsüz kılan onların Resulullah ve sahabesinin hayatına benzer bir hayatı tercih edip onlar gibi İslam'ı yaşamak için gayret göstermeleriydi.
Müslümanların lokmalarına, rahatlarına, ticari çıkarlarına ve zevklerine düşkün oldukları halde önderlik iddiasında bulunanların arkasından yürümemelerinin sebebini de işte bu noktada aramak gerekir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Ümmetimde iki sınıf vardır. Onlar ıslah olduklarında ümmetin tümü ıslah, ifsad olduklarında ümmetin tümü ifsad olur. Bunlar alimler ve yöneticilerdir."
Bugün Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin askeri kanadının"İzzettin Kassam Birlikleri" olarak adlandırılmasıyla Şeyh İzzettin Kassam'ın anısının yaşatılması amaçlanmaktadır.