Mescidi Aksa'nın Şadırvan ve Merdivenlerinden Bir Görüntü

"Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir." (İsrâ, 17/1)

DESTEK VE DAYANIŞMA BİLDİRİSİ

Bu bildiri, ümmetin alimleri, düşünürleri; İslâmi hareketlerin, ulusal akımların ve siyasi güçlerin liderleri, düşünce ve kültür önderleri, mesleki ve sendikal alanda öncülük eden tanınmış şahsiyetler tarafından yayınlanmıştır.

Yüce Allah, mü'minler arasında yardımlaşmayı farz kılmış, cihadı dinlerinin zirvesi saymış, yüce kitabında onları, düşmanın yurtlarından bir parçaya tecavüz etmesi yahut içlerinden bir topluluğa saldırması durumunda, üzerlerine kolay da gelse zor da gelse Allah yolunda çarpışmaya teşvik etmiş ve kendilerini başkalarına karşı tek bir el gibi göstermiştir.

"Mü'min erkeklerle mü'min kadınlar da birbirlerinin velileridirler." (Tevbe, 9/71)

Düşmanlar ümmetin, Allah'ın mübarek kıldığı topraklar olan Filistin topraklarıyla ilgili davalarına yönelik oyunlar çevirirken, oranın halkına ardarda kötülükler yaparken, oranın insanlarını dağıtırken ve yurtlarından çıkarırken, orayı kesin bir şekilde gasbederken sadece belli bir toprağı, yurdu ve kutsal varlıkları işgal etmekle kalmadılar. Aksine bu yolla tüm ümmetin vatanı üzerinde bir işgal hâkimiyeti kurma, bütün ümmeti kendi politikaları doğrultusunda yaşamaya zorlama ve onun hâli ve geleceği üzerinde bir saltanat kurma fırsatı buldular.

İslâm alimleri, ümmetin düşünürleri, İslâmi ve ulusal hareketlerin ve örgütlerin liderleri, düşünce ve kültür önderleri, dünyadaki değişik mesleki ve sendikal örgütleşmelerde öncülük eden şahsiyetler Filistin ve Müslümanların ilk kıblesi olan kutsal Mescidi Aksa davasıyla ilgili tuzakların derinliğini bildiklerinden Filistin halkının, bu halkın öncüsü durumundaki Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin ve Filistin'de cihad ve direniş konusunda öncülük eden diğer bütün güçlerin sürdürdüğü cihadın yanında olduklarını ve bu cihada destek verdiklerini bildirmektedirler. Bu çerçevede şu hususları vurgulamaktadırlar:

1.Filistin davası İslâm ümmetinin temel davasıdır. Ümmetin hür iradesi, gerekçeleri ne olursa olsun oranın kutsal topraklarının en ufak bir parçasından taviz verilmesine razı olmayacaktır.

2.Kudüs ve Mescidi Aksa, Resulullah (s.a.s.)'ın miracına şâhid olmuş mekânlardır. Toprağıyla, taşıdığı önemle ve sahip olduğu kutsal varlıklarıyla ayrı bir konuma sahiptir. Dolayısıyla buralar hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılamaz. Bu yerlerin herhangi bir parçası üzerinde işgali geçerli sayan veya ümmetin oradaki hakkını geçersiz kılan bir çözüm İslâm'ın reddettiği bir çözümdür ve ümmet tarafından da kabul edilemez. Böyle bir çözüm ümmeti temsil eden ve onun tutumunu ortaya koyan bir çözüm olamaz. Dolayısıyla ümmet bu tür bir çözümün hiçbir şartına bağlı kalma gereği duymayacaktır.

3.Uluslararası sömürgeci ve siyonist güçlerin kabul ettirmeye çalıştıkları uzlaşma metodu temelsiz ve kabul edilemeyecek bir metoddur. Çünkü bunun hedefi Filistin davasını tarihe gömmek ve ümmeti yapılan gasp uygulamasını kabule, gasp edenlerin oradaki varlıklarını meşru sayarak onlarla birarada yaşamaya zorlamaktır.

Bu itibarla işgalcilerin varlığını siyâsi olarak itiraf etmek ve onlarla karşılıklı ilişkiler içine girmek kabul edilemeyecek bir tutumdur. Ümmetin inancı bunu meşru göremez ve vicdanı da kabul edemez. Ümmetin bütün bu gelişmeler karşısındaki tutumunu açık ve net olarak ortaya koyması gerekir.

4.Filistin halkına mümkün olan bütün yollarla yardımcı ve destek olmak, onun vatanını bağımsız kılma, yeniden oraya dönme ve kendi çizgisini belirleme hakkını elde etmesi için yardımcı olmak tüm ümmetin üzerine düşen bir görevdir ve bu görev işgal sona erinceye, o topraklar ve kutsal varlıklar bağımsızlığına kavuşuncaya, mücâhid Filistin halkının üzerindeki tüm baskı uygulamaları kalkıncaya kadar devam edecektir.

5.Filistin'in kurtarılması için cihad yolunu seçmek ümmetin meşru bir seçimidir. Kutsal topraklar üzerinde işgalcilerin varlığını meşru kılan başka herhangi bir çözümün hiçbir meşruiyeti yoktur. Direniş ve cihad hareketlerinin, ümmetin haklarını savunma ve siyonist tehlikenin önünü kesme konusunda üstlenmiş oldukları büyük rol dolayısıyla cihad alanında sahip oldukları İslâmi meşruiyete dayanan şer'i bir hakları vardır. Bu itibarla İslâm ümmetinin bu hareketlere destek ve yardımcı olması, bu hareketleri etkisiz hale getirmeyi, onlara darbe vurmayı ve kuşatmaya almayı amaçlayan tüm çabalar karşısında onlarla yardımlaşması gerekir.

Ümmet, kendisini temsil eden alimleri, düşünürleri, önderleri, İslâmi hareketleri ve siyâsi güçleri vasıtasıyla tüm tarafları, Filistin'deki direniş hareketlerine ve oradaki mücâhitlere kötülükte bulunmaya çalışmamaları için uyarmaktadır. Biz, böyle bir çalışma içinde olanların tüm oyunlarının başarısızlık ve hüsranla sonuçlanacağına, mücâhidlerin çabalarının sonunun ise zafer ve başarı olacağına kesin şekilde inanıyoruz.

"Andolsun, peygamber olarak gönderilenler hakkında şu sözümüz geçmiştir: Onlar elbette yardım göreceklerdir. Ve hiç şüphesiz üstün gelecek olanlar da bizim askerlerimizdir." (Saffat, 37/171-173)

"Hep birlikte Allah'ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size olan nimetini anın. Hani siz birbirinize düşmandınız Allah gönüllerinizi birbirine yaklaştırdı da O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz." (Ali İmran, 3/103)

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adır.

Zu'l-ka'de 1415 Nisan 1995

Nisan 1995