FKÖ - İsrail Barışı ve Filistin Davasının Geleceği

Sözde barış anlaşmalarına karşı bir protesto eylemi

FKÖ'nün İsrail'le imzalamış olduğu son anlaşmayı bir Filistin - İsrail anlaşması olarak adlandırmak imkansızdır. Çünkü bu anlaşma Filistinlilerin büyük çoğunluğu tarafından reddedildiği gibi FKÖ'nün önde gelen elemanlarından bazıları da anlaşmaya karşı çıktıklarından bu örgütten istifa etmişlerdir. Bu durum anlaşmanın bir Filistin - İsrail anlaşması değil bir FKÖ - İsrail anlaşması olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu noktada FKÖ'nün Filistin halkını ne derece temsil ettiği ve ne kadarını temsil ettiği meselesi karşımıza çıkmaktadır. Arafat'ı destekleyen merasimlere çoğunu figüranların oluşturduğu az sayıda insanın katılmasına rağmen HAMAS tarafından Gazze - Eriha planını protesto amacıyla 19 Eylül 1993 günü Gazze'de düzenlenen gösteriye büyük bir kalabalığın katılması bu konuda yeterince fikir vermektedir.

İsrail Gazze - Eriha Planını Neden Kabul Etti?

Siyonist anlayışı benimsemiş olan bugünkü İsrail devletini yönetenlerin bir "Büyük İsrail" emeline sahip oldukları ve her şeye rağmen bu emele doğru yürümeyi resmi bir politika olarak benimsemiş oldukları bilinmektedir. Bu noktada İsrail'in Gazze - Eriha planını kabul etmesindeki amacının ne olabileceğini düşünmemiz gerekmektedir. Siyonist yöneticiler acaba bu planı kabul etmekle kendi "Büyük İsrail" emellerinden vaz mı geçtiler? Yasir Arafat'ın ileri sürdüğü gibi Gazze - Eriha planı işin başlangıcı mıdır ve bunu Filistinlilerin lehine yeni gelişmeler mi izleyecektir? Yoksa İsrail bu planı kabul etmekle ileriye dönük hesaplar mı yapmaktadır ve yeni bir atılımda bulunmak için şartları oluşturmaya mı çalışmaktadır?

Bizce İsrail'in bu son anlaşmayı kabul etmesi onun "iki ileri bir geri politikası"na dayanan yeni bir oyunudur ve FKÖ lideri Arafat geçmişteki gelişmelerden ibret almayarak halkının tepkisine rağmen İsrail'in oyununa gelmiştir. Arafat'ın böyle bir oyuna gelmesinde onun kişisel düşüncelerinin, bazı dış bağlantılarının ve ihtiraslarının etkisi olmuştur diyebiliriz. Yoksa işin gerçeğinde böyle bir planı kabul etmenin Filistin davasının lehine önemli bir şey getirmeyeceğini, İsrail'e ise çok şey kazandıracağını onun tahmin edememesi mümkün değildir.

Gazze - Eriha planının kabul edilmesinden sonraki gelişmeler İsrail'in böyle bir planı neden kabul etmiş olabileceği konusunda fikir vermektedir. Bazı Arap ülkelerinin İsrail ile ikili diplomatik ilişkileri başlatmak için son barış anlaşmasını önemli bir fırsat olarak değerlendirmeleri bu gelişmelerin en önemlisidir. Siyonist İsrail yönetimi Arap ülkelerinin kendisine uyguladıkları boykotu sona erdirmeleri ve kendisiyle ikili diplomatik ilişkileri başlatmaları için sonuna kadar değerlendirmek isteyecektir. Nitekim bu yöndeki çabalarını anlaşmanın imzalanmasının hemen arkasından başlatmıştır. Arap ülkelerinin İsrail ile diplomatik ilişkileri başlatmaları birinci derecede bu devleti tanımaları anlamı taşıyacaktır. Dolayısıyla İsrail'in işgal altında tuttuğu Filistin toprakları üzerindeki hakimiyeti Arap ülkeleri tarafından da resmen itiraf edilmiş olacaktır. İsrail ile diplomatik ilişkilerin başlatılması tabiatıyla Arap ülkeleri tarafından İsrail'e karşı uygulanan ekonomik boykotun kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Bu ise siyonist İsrail yönetimine ekonomik yönden çok şey kazandıracaktır.

Siyonist İsrail yönetimi aynı zamanda Gazze - Eriha planını kabul etmekle kendisine hayli pahalıya mal olan ve ekonomik yönden önemli külfetler yükleyen "intifada ile uğraşma" vazifesini FKÖ'ye devretmek istemiştir. FKÖ lideri Yasir Arafat da bu planı kabul etmekle siyonist İsrail yönetiminin lehine kendi halkının bağımsızlık mücadelesinin önüne geçme görevini üstlenmiştir. İsrail yönetimi aynı zamanda kendisi aradan çekilmek suretiyle Filistinlileri birbirlerine kırdırmayı da amaçlamaktadır. Çünkü Filistinlilerin büyük çoğunluğu anlaşmaya razı olmadıklarından bağımsızlık mücadelelerini sürdürmek isteyeceklerdir. Ama bu kez karşılarında siyonist yönetimin askerlerini değil onların görevlerini üstlenmiş olan kendi içlerinden çıkmış insanları bulacaklar. Bu durum ise bağımsızlık davalarından vazgeçmek istemeyen Filistinlileri her bakımdan sıkıntıya sokacaktır. Çünkü onlar kendi insanlarıyla değil vatanlarını işgal eden siyonist düşmanla karşı karşıya gelmek istemektedirler. Siyonistlerin insanlar arasında fitne çıkarma ve onları birbirlerine düşürme konusunda hayli maharetli ve tecrübe sahibi oldukları geçmişlerinin incelenmesi sonunda görülecektir. Siyonist İsrail yönetimi bu yolla aynı zamanda intifada ile uğraşmanın getirdiği ekonomik külfetlerden de kurtulmak istemektedir.

Siyonist İsrail yönetimi, FKÖ'yü sadece Filistinlilerin bağımsızlık mücadelelerini durdurmakla değil aynı zamanda Filistin'deki İslami uyanış hareketinin önüne geçmekle de görevlendirmiştir. Özerk yönetimi özellikle İslami hareketin güçlü olduğu Gazze ve Eriha'da kurdurmasındaki amacı da budur. Zaten Filistin'deki İslami uyanış hareketinin güçlenmesi ile bağımsızlık mücadelesinin ilerlemesi birbiriyle doğrudan bağlantılıdır. Çünkü bu topraklardaki bağımsızlık mücadelesini artık büyük ölçüde İslami hareket yönlendirmektedir. Üstelik İslami Hareket Filistin topraklarının tamamı işgalden kurtarılıncaya kadar bağımsızlık mücadelesini sürdürmekte kararlı olduğunu açıkça ifade etmekte ve bu konuda hiç bir tavize yanaşmamaktadır. İsrail FKÖ'yü bu hareketin ilerleyişini durdurmakla görevlendirmekle uzun vadeli bir hesap yapmaktadır. Çünkü bu hareket etkisini sürdürdükçe Filistin halkının gönlündeki bağımsızlık ateşi sönmeyecektir.

Planın Mahiyeti

FKÖ tarafından kabul edilen son barış planı esas itibariyle Filistin topraklarının % 20'den daha az bir kısmını oluşturan Gazze ve Eriha bölgelerinde siyonist İsrail yönetiminin kontrolünde ve yetkileri iyice kısıtlanmış bir özerk yönetim kurdurulmasını öngörmektedir. Anlaşma Kudüs'le ilgili herhangi bir madde ihtiva etmediği gibi komşu ülkelerde mülteci olarak yaşayan milyonlarca Filistinlinin vatanlarına iadesi konusunda da bir şey getirmemektedir. İsrail başbakanı Rabin Kudüs konusunda Filistinlilerin boşuna ümitlenmemeleri gerektiğini söyleyerek Yasir Arafat'ın bu konuda söyledikleri sözlerin boş ve anlamsız olduğunu ortaya koymuştur. Anlaşma aynı zamanda kurdurulacak özerk yönetimin eline verilecek topraklarda kurulmakta olan yahudi yerleşim merkezlerine engel olunmaması ve buralarda yaşayan yahudilerin çıkarılmaması şartını getirmektedir.

Öte yandan FKÖ yönetimi, Filistin topraklarının oldukça cüz'i bir bölümünde değersiz bir özerk yönetim kurma imkanı veren ve her bakımdan Filistinlilerin aleyhine olan ucuz bir barış karşılığında siyonist İsrail yönetimini resmen tanımayı, Filistin topraklarının kalan kısmı üzerinde İsrail'in hak sahibi olduğunu itiraf etmeyi ve bağımsızlık davasından vazgeçmeyi kabul etmiştir.

Planın Geleceği

Filistin halkının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmeyen ve sözlerinde durmamaları, anlaşmalarına bağlı kalmamaları ve fırsatını bulduklarında hemen yaptıkları bütün anlaşmaları bozmaları ile meşhur olan siyonist yahudilerle yapılmış bir anlaşmanın geleceği parlak değildir. Siyonistlerle yapılmış bir anlaşmanın uygulamada kalabilmesi için bu anlaşmanın siyonistleri dizginleyebilecek bir kuvvet tarafından garanti altına alınması gerekmektedir. Son Gazze - Eriha planının uygulamaya konmasına dair anlaşma böyle bir kuvvet tarafından garanti altına alınmış değildir. BM ve ABD'nin tarihte her zaman siyonistlerin yanında yer aldıkları siyonistlerin aleyhine gibi görünen kararlarının da takipçisi olmadıkları bilinmektedir. Dolayısıyla bu anlaşmanın BM ve ABD garantisi altında olabileceği ümidini taşımak boş bir ümit olur. Hal böyleyken Arafat'ın bu anlaşmanın bir başlangıç noktası oluşturduğu ileride Filistinlilerin lehine yeni gelişmelerin olabileceği yolunda sözler sarf etmesi yersizdir. Tarih siyonistlerden barış yoluyla hak alınamayacağını siyonistlerden hak almanın tek yolunun kuvvet olduğunu, siyonistlerin kendilerini güçlü hissettiklerinde gasbettikleri hakları iadeye asla yanaşmadıklarını ispatlamıştır.

Bağımsızlık Mücadelesinin Geleceği

Bu anlaşma acaba Filistin'deki bağımsızlık mücadelesini, bir diğer ifadeyle intifadayı nasıl etkileyecektir? Yukarıda işaret ettiğimiz üzere siyonist İsrail yönetimi Gazze - Eriha planını kabul etmekle intifada ile uğraşma görevini FKÖ'ye devretmiştir. Ancak öte yandan intifadanın başını çeken hareket durumundaki HAMAS ve HAMAS'la birlikte son anlaşmaya karşı çıkan Filistinli örgütler Filistinlilerin her bakımdan aleyhlerine olacak ve siyonist işgalcilerin gayelerine hizmet edecek bir iç savaşa asla razı olmadıklarını ifade etmekle birlikte bağımsızlık mücadelelerinden vazgeçme niyetinde olmadıklarını da açıkça dile getirmektedirler. FKÖ'nün siyonistlerin oyunlarına gelmesi belki Filistin'deki bağımsızlık mücadelesinin zor bir döneme girmesine vesile olacaktır ama bu mücadele her şeye rağmen sürecektir. Çünkü bilindiği üzere intifada FKÖ'nün kararıyla başlamadığı gibi FKÖ'nün kararıyla son bulacak da değildir. Anlaşmanın imzalanmasından sonra özellikle Gazze'de siyonist işgalcilere yönelik eylemlerin daha da artması ve anlaşmanın imzalanmasından sonraki bir hafta içinde bu bölgede çok sayıda siyonist İsrail askerinin öldürülmesi de bunu göstermektedir.

Bize göre FKÖ'nün Gazze - Eriha planını kabul etmesinden sonra bu örgüte gerek ABD ve gerekse ABD çizgisindeki diğer ülkeler tarafından önemli miktarlarda yardım sözü verilmesi onun Filistin'deki bağımsızlık mücadelesini durdurma görevini hakkıyla yerine getirmesini sağlamak içindir. Öte yandan FKÖ'nün askeri kanadını oluşturan militanların özerk yönetimin eline verilecek topraklara nakledilmesine karar verilmiştir. Bu gösteriyor ki FKÖ'ye kurdurulacak özerk yönetim bağımsızlık mücadelesini durdurmak için iki yola başvuracaktır. Birinci olarak, insanlara bazı maddi karşılıklar sağlamak suretiyle onları bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmeye ikna etmek. İkinci olarak bu mücadeleyi sürdürmekte ısrarlı olanlara karşı kuvvete başvurmak. MOSSAD ve CIA'nin istihbarat konusunda FKÖ ile işbirliği yapma sözü vermeleri ve FKÖ'nün bazı adamlarının MOSSAD tarafından eğitilmeleri yönündeki kararlar da hep bu amaç içindir. Bütün bu çabaların ne derece başarılı olacağını yakında göreceğiz. Ama biz bu çabaların hiç bir sonuç getirmeyeceğine ve bağımsızlık mücadelesinin durmayacağına inanıyoruz. Çünkü Filistin'in bağımsızlığı davasına gönülden inanmış insanların bu inançlarını maddi karşılıklarla satmayacakları kanaatindeyiz. İsrail'in geçmişte bu yöndeki girişimlerinin sonuç vermemesi de bunu gösteriyor. Özellikle İslami harekete mensup olanlar bu davayı sahip oldukları dini inancın bir parçası olarak görmekte ve kutsal Filistin topraklarını ve mukaddes değerleri maddi karşılıklarla satmayı aynı zamanda dine ihanet olarak değerlendirmektedirler. Kuvvete başvurma konusuna gelince; geçmişte FKÖ'den daha güçlü olan İsrail yönetiminin kuvvete başvurmak suretiyle intifadayı durdurma çabalarının hiçbirinin sonuç vermediği bilinmektedir. Filistin halkının kendi içlerinden çıkmış insanlarla karşı karşıya gelmeyi arzu etmedikleri bir gerçektir. FKÖ'nün bu konuda duyarlılık göstermesi temennimizdir. Bu duyarlılığı göstermemesi durumunda kendi halkını karşısına almasının her bakımdan aleyhine olacağını da bilmesi gerekir.

Biz bir Müslüman olarak Filistin halkının fitneden uzak kalmasını, kutsal Filistin topraklarının siyonist işgalinden kurtarılması mücadelesinde birlik ve beraberlik içinde olmasını arzuluyoruz. Bu arada Filistin topraklarının FKÖ'nün değil bütün dünya Müslümanlarının kutsal toprakları sıfatını taşıdığını ve kimsenin bu topraklardan taviz verme hakkının olmadığını vurgulamak istiyoruz.