İfsad Politikası

Sömürgeci güçler açısından bir insanı etkisiz ve duyarsız hale getirmenin yollarından biri onu manevi değerlerden uzaklaştırarak dünya zevklerinin kölesi haline getirmektir. Çünkü manevi değerlerden uzaklaştırılmış ve sadece zevklerini düşünen insanların ideolojileri, ulvi hedefleri ve üstün gayeleri olmaz. Onlar günübirlik düşünür ve zevkleri tatmin edildiği takdirde herkesin peşinden giderler.

İşte sömürgeci güçler ve onların hesabına çalışanlar da insanları kendilerinin insanlık dışı uygulamaları karşısında duyarsız hale getirebilmek için onları manevi değerlerden uzaklaştırmaya, zevklerinin kölesi haline getirmeye çalışmaktadırlar. Bizim "ifsad politikası" derken kastettiğimiz de budur.

Günümüzde ifsad politikasında en çok kişilerin cinsel zevklerine olan meyillerinden yararlanılmaktadır. Özellikle manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda bu zevklere olan meyil ifsad politikasının basite alınamayacak başarılar sağlamasına imkan vermektedir.

İfsad politikasında çeşitli araçlardan yararlanılmaktadır. Bu araçların başında basın yayın organları gelir. Günümüzde basın yayın organlarında özellikle cinsel zevklerin tahriki ve bu yöndeki sapmaların normal bir şey gibi gösterilmesi boşuna değildir. Toplumlara sanat diye yutturulan birtakım çalışmalar da bu alanda bir araç olarak kullanılmaktadır. Belli mihraklar tarafından sürekli "sanatın dini olmaz" fikrinin zihinlere yerleştirilmesi için çaba harcanması da sanat olarak gösterilen ama gerçekte ifsad politikasına hizmet eden birtakım çalışmaların daha etkili olabilmesi amacına yöneliktir.

İfsad politikasında başvurulan en önemli metotlardan biri de ahlaksızlığın kurumlaştırılmasıdır. Genelevlerin, diskoteklerin, fuhuş merkezlerinin yaygınlaştırılması hep bunun içindir. Ne var ki ifsad politikasını resmi bir politika haline getiren güçler sadece açıktan faaliyet yürüten söz konusu kurumları yaygınlaştırmakla yetinmiyorlar. Bunun yanı sıra özel ilişkiler içine girerek gizli çalışan kişiler vasıtasıyla da bu politikalarını yürütüyorlar. Bu alanda istihdam ettikleri bazı elemanlarını gizli çalıştırmaları boşuna değildir. İsteselerdi onların da açıktan çalışmalarına imkan sağlayabilirlerdi. Ama onlardan, açıktan faaliyet yürüten ifsad kurumlarına gitmekten çekinen kimselere ulaşmak için yararlandıkları gibi aynı zamanda onları ajan olarak kullanmaktadırlar. Örneğin Mısır'da bayan artistlerin çoğunun belli başlı istihbarat örgütleriyle ilişkilerinin olduğu yine bu ülkede çalışan bazı ünlü artistler tarafından dile getirilmişti. Bu kişiler vasıtasıyla çok önemli devlet sırlarının bile elde edilmesi mümkün olmaktadır.

İfsad politikası konusunda en köklü tecrübeye sahip olanlar siyonist yahudilerdir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de yahudiler hakkında şöyle buyuruyor: "Onlar ayrıca yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, fesadı yaymaya çabalarlar. Allah ise bozguncuları sevmez." (Maide, 5/64)

İsrail dışişleri bakanı Şimon Peres: "Bir fahişe ve bir futbol topu bin tane savaş topundan daha etkilidir" diyor. Bu söz onların ifsad politikası konusunda ne kadar maharetli ve tecrübeli olduklarını ortaya koymaktadır.

İsrail yönetimi bu alandaki tecrübelerini en başta kendisiyle barış yapan, doğrudan ilişki içine giren ülkelerde fesadı, bozgunculuğu yaymak için kullanmaktadır. İşte Camp David anlaşmasından sonra Mısır'da fuhşun ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması bunun en açık göstergelerinden birisi. (9 Kasım 1994 tarihli Vakit gazetesinde çıkan yazımızda bu konuda geniş bilgi vermiştik.) Siyonist rejim bugün bu alandaki tecrübelerini ve maharetini Gazze topraklarında fesadı yaymak için değerlendirmeye çalışmaktadır.

Aslında Gazze Müslümanları dinlerine ve davalarına bağlılıklarıyla bilinirler. Bu yüzdendir ki, Gazze halkının yaklaşık % 70'i bu bölgedeki İslami hareketi desteklemektedir. İsrail'in Gazze'deki bağımsızlık mücadelesiyle uğraşma görevini FKÖ'ye devretmesinin sebebi de kendisinin buradaki İslami güçle baş edememesidir. Ama İsrail, Gazze'den tamamen çekilmiş görünmüyor. Her ne kadar kendi askerlerini çekip de onların görevlerini Arafat'ın polislerine devretmiş olsa da özellikle kadın ajanları vasıtasıyla Gazze halkı arasında fesadı, bozgunculuğu yaymak için çalışmaları sürdürmektedir.

İsrail'in Gazze'deki ifsad politikasını araştıran kaynaklarda bu bölgede, MOSSAD'la işbirliği içinde 6-7 bin kadar kadının çalıştığı ifade edilmektedir. Bu kadınlara üç ayrı görev verilmiş: İnsanlar arasında ahlaksızlığı yaymak, özerk yönetimin elemanlarıyla özellikle de polislerle ikili ilişkiler içine girerek onlardan bilgi temin etmek suretiyle özerk yönetimin İsrail kontrolü dışına çıkmasını önlemek ve gerektiğinde MOSSAD'a eleman sağlamak.

Özerk yönetim MOSSAD'la bağlantı içindeki ajanların çalışmalarına engel olamıyor. Çünkü 4 Mayıs 1994'te Kahire'de imzalanan anlaşmanın 20. maddesinin 4. fıkrasında şöyle deniyor: "Filistin tarafı daha önce İsrail yönetimiyle bağlantı içinde olan Filistinliler sorununu çözmeyi ve üzerinde anlaşma sağlanan bir çözüm ortaya konuncaya kadar onları yargı önüne çıkarmamayı ve kendilerini herhangi bir şekilde rahatsız etmemeyi taahhüt eder." Bu fıkra İsrail hesabına çalışanların bu alandaki çalışmalarını serbestçe yürütmelerine imkan sağlanmasını öngörüyor. Yani İsrail yönetimi kendi ajanlarının durumunu Kahire anlaşmasıyla sağlama almış.

Bugün bu ajan kadınların, polis teşkilatında çalışanlar başta olmak üzere özerk yönetimin birçok elemanıyla dostluk ilişkilerinin olduğu biliniyor. Hatta bundan birkaç hafta önce bir komiserin flört ettiği kadının kendisine MOSSAD ajanlığı teklif etmesine kızması üzerine çıkan tartışma dolayısıyla başlatılan soruşturmada kadın 35 komiserle ilişki kurduğunu itiraf etmişti. Öte yandan Gazze halkı, FKÖ'nün sürgündeki elemanlarının bölgeye dönmesi üzerine, kadın erkek yakınlıklarının parklara ve deniz kenarlarına taşınması gibi hiç alışık olmadığı birtakım manzaralara alışmaya başladı.